Dinimize dahleden bâri Müselmân olsa!

  • GİRİŞ02.12.2021 09:00
  • GÜNCELLEME03.12.2021 09:13

Bazı kesimlerin Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hoca’ya fena alerjisi var.

Alerjisi tutanlar önce Ayasofya-i Kebir Camii açılınca mihrapta elinde kılıçla hutbe okumasına taktı. Yargıtay binasının açılışına katılıp dua etmesi kaşıntılarını daha da artırdı. O gün bugündür durup durup her fırsatta Hoca’ya saldırıyorlar.

‘Kalleş ve onursuz’ (Özdemir İnce’nin arşiv yazılarındaki ima yollu ifadeler) diyecek kadar hakaret sınırlarını aştılar. Sınır deyince bize var, onlara yok.

Şimdi de Peygamber Efendimizin “Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Daha sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar” hadis-i şerifini okumasından rahatsız oldular.

Önce CHP’ye yakın medya organları Erbaş Hoca’yı linç etmeye kalktı.

Tele1, T24, Cumhuriyet… vs gibi yayın organlarında bir kez daha birinci gündem maddesi olarak Ali Erbaş Hoca'yı seçti.

CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel de linç ekibinde başı çekenlerdendi.

Adıgüzel’in Twitter hesabından Erbaş Hoca’nın Ordulu hemşerisi olduğu için utanç duyduğunu paylaştı.

“DİB Ali Erbaş'ın bu şehirli olmasını, hemşehri olmasını dahi Utanç Verici ! buluyorum..” şeklinde bir paylaşım yaptı. (İmla hataları kendisine aittir) Bu yakışıksız tavra yerel STK’lar iki elin parmaklarını birazcık geçen kişi sayısıyla tepki gösterdiler.

Erbaş Hoca’yı hedefe koyanlar listesinde şair-yazar Özdemir İnce de yerini aldı.

İnce'nin üslubu daha da ölçüsüzdü. Diyanet İşleri Başkanı için, “durup dururken ortaya çıkarak cahilane, bilgisiz laflar ederek topluma nifak tohumları ekiyor” dedi. Yetmedi, Erbaş’ı “ayıp” ve dini bakımdan “günah” işlemekle suçladı. Durmadı, işi dini hüküm vermeye kadar götürdü. Yetmedi, yasalar önünde de suç işlediğini savundu. Erbaş’ın ifadelerinin ‘gerçeklere, bilime ve dinlere aykırı’(!) olduğunu iddia etti. Saçmalıklarını, “İstanbul’daki Patrikle, Roma’daki Papa ile bunu tartışabilir mi?” sorusuyla gerekçelendirdi. (Öyle bir niyetimiz yok ama “Gel İncil ve Tevrat’taki hükümleri, yanlışları tartışalım” demeye kalksak “sana ne elin dininden ne haddine” diye kesin karşı çıkar.) ‘Her çocuğun Müslüman doğduğuyla ilgili “belge göster, hesabını ver, palavra atma” dedi. Güç elinde olsa neredeyse idam fermanına mührü basacak gibiydi. 

Konunun uzmanları, “Bu hadis-i şerif, bütün hadis kaynaklarında net bir şekilde yer alan, gerçekliği tartışmasız, üzerinde tüm hadis rivayet eden raviler (Hadis rivayet eden kişiler) tarafından ittifak edilerek nakledilmiş sahih bir hadistir.” demesine rağmen yalanda birleştiler. Söz konusu hadis-i şerif; Buhari’de Müslim’de ve diğer sahih hadis kaynaklarında yer almasına rağmen yaptılar bunu... Üstelik Kur’an-ı Kerim’de bu hadis-i şerifi destekleyen ayetler bile varken.

Allah’ın Resulü SAV’in, “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hıristiyan veya Mecûsî yapar…” ifadelerini sanki skandal varmışçasına tartışmaya açtılar.

Daha da ötesi dinimize ‘dahletme’ye kalkıştılar.

Yüzsüzlüklerini, hadsizliklerini gördükçe Osmanlı döneminin önemli Şeyhülislamlarından Bahâyî Efendi’nin o meşhur beyiti insanın aklına mıh gibi yerleşiyor:

‘Bize mülhid diyenin kendinde iman olsa / Dahleden dinimize bari Müselman olsa’ (Bize dinsiz diyenin kendinde iman olsa. Dinime karışan, müdahale edenin bari kendisi Müslüman olsa.)

Özdemir İnce her yönüyle bilinen bir isim. Dine ne kadar uzak olduğu herkesçe malum. Hatta Ateizme yakın olduğu da çok defalar yazılıp çizildi. O tarafı bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İlgilendiren tarafı Müslümanların inanç değerleri üzerinde tepinmeye kalkışması, bilgisizce, cahilce dini konularda ahkam kesebilmesi… Bilmediği dini bize öğretmeye kalkışabilmesi, kendi inandığını utanmazca bize dayatmaya çalışması. İnancını yaşamaya çalışana da, anlatana da karışabilme cesaretini gösterebilmesi. “Şunu yapamazsın, bunu yazamazsınız, bunu söyleyemezsin” diyebilme cüretini kendinde bulabilmesi. İnançlı insanların değerlerine haddini hududunu bilmeden hoyratça saldırabilmesi… Kur’an-ı Kerim’de yazanı söylemek hata, hadiste yazanı söylemek suçmuş gibi lanse edebilmesi...

Herkesin uzman kesildiği üç konu malum. Din, siyaset ve futbol… Bilen de bilmeyen de ölçüsüzce ve hadsizce üfürüyor. Bu alanlar içinde mukaddesatımız ve inanç değerlerimiz en sahipsiz olanı maalesef. Azgın azınlığın sesinin de, algısının da bu kadar güçlü olması tamamen bu sebepten... Öyle olmasa Ali Erbaş Hoca ilmi derinliğiyle bu ülkenin değeriyken, görevi itibariyle dini otoritesiyken, bu kadar sahipsiz kalır mıydı? Yerel birkaç STK dışında Erbaş’a saldıranlara tepki koyacak kimse yok muydu bu ülkede? Maalesef hakikat bu…

Ecdadı aşağılamak serbest!

Madem konuyu değerlerimize mukaddesatımıza sahip çıkmaktan, dil uzattırmamaktan açtık daha da ötesiyle devam edelim;

Kısa bir dönem Ak Parti’yle de çalışan araştırmacı Faruk Acar, İP’e "Ömer'in Yolu" diye yeni bir kampanya hazırladı. Kampanyayla ilgili kafa karışıklıkları ve tartışmaları şimdilik bir kenara bırakalım. Halk TV yayınındaki rezilliğe konuyu getirmeden kısaca afişten bahsedelim;

Fatih Sultan Mehmed Han ile Mustafa Kemal Atatürk afişin iki yanına yerleştirilmiş büyükçe görselleriyle ana unsur olarak öne çıkıyordu. Afişin alt bölümünde de Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu ve en sonda Bülent Ecevit sıralanmıştı. Stüdyodakiler bilindik isimler; Özlem Gürses, İsmail Saymaz, Aslı Aydıntaşbaş, Hakan Çelenk, Hilmi Hacaloğlu... Stüdyodakiler kılçık atar gibi kinayeli olmakla birlikte, afişte sol siyasetten sadece Ecevit’in olmasına takılmış gibiydiler.

Metropoll Araştırma Şirketi’nin sahibi Prof. Dr. Özer Sencar da uzaktan görüntülü olarak Halk TV'ye bağlananlar arasındaydı. Kendince afişi yorumlamaya başladı. Ama ne yorumlama… 

Adeta ecdadımıza olan kinini kustu. Fatih’in sarığından girdi, sakalından çıktı. Bu toprakları bize miras bırakan Peygamber Efendimizin övdüğü Sultan Fatih'i aklınca aşağıladı.

"Bir yanda sarıklı bir insan bir yanda modern bir insan"

Sencar’ın sözlerini bire bir aktaralım; "Atatürk bir tarafta, Fatih Sultan Mehmet bir tarafta. Bir tarafta modern bir insan, bir tarafta sarıklı bir insan. Bu beş para etmez bir iştir"

Biz ne yaptık? Hiçbir şey... Sağda solda birkaç haber dışında sıfır tepki… Sencar bir afiş üzerinden ecdadımızı aşağılamaya çalışırken sadece sustuk. İP ne yaptı? Cevap vermeye bile tenezzül etmedi.

Sencar’ı bu kadar kızdıran, ölçüsüz 'beş para etmez' tepkisine sebep olan neydi acaba? Duygusal başka sebepler olabilir miydi? Neden olmasın... Neyse daha fazla o meseleleri kurcalamayalım şimdi. Toplumun değerlerine sövülürken refleks gösterilmemesinden daha büyük meselemiz yokken… Öyle ya..!?

Osman Ateşli-Haber7

Osman.atesli@haber7.com

Twitter: @oatesli

Yorumlar3

  • ilhan 2 yıl önce Şikayet Et
    adam olsa cevap verilir, cevap versen kendini nimetten sanır. Bu gibi cahillere cevap verdikçe kendilerini matah sanıyor. Acırım hallerine ama ölünce cesedi camiye gelir. dese ya ben ölünce kendi inancıma göre gömün, camiyi de hocalarımızı da oyalamayalım. Allah ıslah etsin.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Doğrucu Davud 2 yıl önce Şikayet Et
    Aslında halk arasında söylendiği gibi, kendisi gavur parasıyla beş para etmez !..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • ATİLLA 2 yıl önce Şikayet Et
    zır cahilsin sana cevap bile verilmez
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat