Silahları zihinlerden de bıraktıracak devlet aklı

  • GİRİŞ20.12.2025 09:40
  • GÜNCELLEME20.12.2025 13:29

Türkiye, Terörsüz Türkiye- Milli Birlik ve Kardeşlik süreciyle yepyeni bir döneme kapı araladı. İç cepheyi tahkim etmek adına çok önemli bir süreç yürütülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “iç cepheyi güçlendirme” çağrısı adeta bir dönüm noktası, sürecin başlangıcı olmuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de terörsüz Türkiye sürecinin Türk milletinin ve devletinin tavizsiz kararı olduğunu deklare ederek, provokasyon girişimlerine rağmen el yükselterek meselenin cesurca arkasında durması da çok kıymetliydi. Bu açık destek, belki de sürecin akamete uğramamasını sağladı.

Devletin en üst kademeden hedefe odaklandığı noktada asıl amacın silahlar susturulurken zihinleri esir alan şiddetin de dillerden ve gönüllerden düşürülmesi olduğu çok net görülmelidir. Toplumsal hafızamızı zehirleyen tortularımızdan bile arınmamız şart. Belki de bu büyük iddia yüzünden sürecin sahipleneni çok olduğu gibi baltalamaya çalışanı da çok oldu. 

İyi niyetle yapılan bütün açıklamaların, özveriyle bu kritik sürece katkı vermeye çalışan herkesin elbette yerleri çok kıymetli. Bu süreçte alınacak tarihi sorumluklar bu ülkenin yarınlarının inşasında birer yapı taşı olacaktır. Ellerini geçtik, gövdesini taşın altına koyanlar mutlaka tarihe altın harflerle not edilecektir.

On binlerce evladını terör belasına kurban vermiş, kardeşlik ruhu sürekli örselenerek darbe almış, ekonomik kazanımları hoyratça heba edilmiş bir millet olarak gelinen bu önemli aşamayı hassasiyetle tartmak durumundayız. Şimdi zarardan dönme zamanı değilse ne zaman? 

Bu sorgulamalar gelinen noktanın kıymetinin bilinmesi açısından çok önemli…

Süreci zehirlemeye çalışan provokatörler elbette olacak. Düşman tetikte…

Ama başından beri bir al/ver süreci varmış, devlet pazarlığa tutuşmuş algısı yapanlara da kulak asacak değiliz.

Bu süreç bir pazarlık süreci değildir. Bizzat devletin kendi egemenlik alanında, kendi hukukuyla ve kendi derin tarihsel birikimleriyle yürüttüğü stratejik bir tasfiye sürecidir. Toplumsal uyum sürecidir.

Devlet aklı da tam da bu sebeplerle, aceleciliğe ve oldubittilere mahal vermeden temkinli bir yol haritasıyla hareket etmektedir. Kimi zaman sadece olanları izlemekte, takip etmektedir. Müdahale edeceği yerde ise hamlesini yapar.

Şu noktanın altını kalın bir şekilde çizmek lazım; Bu süreç bir müzakere süreci değil, tasfiye sürecidir.

Bugün gelinen nokta önemli… Türkiye terörle mücadelesini askeri başarı ve kazanımlarla belli bir aşamaya getirdi. Şimdi siyasi, hukuki ve toplumsal kalıcılıkla meseleyi tahkim etme iradesini ortaya koymak durumundadır. 

Bu mesele romantik bir “barış” söyleminin basitliğiyle algılanmamalı. Ya da kısa vadeli bir siyasi hesap olarak görülmemeli. Terörsüz Türkiye, ancak devlet ciddiyetiyle yürütülen bir tasfiye süreci ile mümkün olabileceği unutulmamalıdır. 

Belki de AK Parti tarafından hazırlanan Terörsüz Türkiye Raporu’nun en kritik noktası, “tespit ve teyit” mekanizmasıdır. Devlet, terör örgütünün kendini feshettiğini ve silahların geri dönülmez biçimde imha edildiğini kesin delillerle teyit etmeden hiçbir hukuki aşamaya geçmeyeceğini net biçimde ortaya koymaktadır. 

Raporda da açıkça ortaya koyulduğu üzere devlet, silah bırakmayı pazarlık konusu yapmamakta; tespit ve teyit şartına bağlamaktadır.

Silahları zihinlerden de bıraktıracak devlet aklının işlemesi de buna bağlıdır.

Bu yaklaşım aynı zamanda hem şehitlerimizin emanetine sadakatin hem de hukuk devleti olmanın da gereğidir.

Bitirmeden önce çerçeveyi yeniden çizmek gerekirse;

Terör örgütü PKK ve örgüte bağlı terör unsurlarının tamamen ortadan kaldırılması (sadece bastırılması olarak algılanmamalı),

Türkiye’de ve Türkiye dışında ülkemiz için tehdit unsuru olan şiddet ve silahlı mücadele ile ilişkilendirilen yapıların silahtan tamamen el çektirilmesi.

Milli birlik ve toplumsal barışın tavizsiz bir duruşla güçlendirilmesi.

Bu üç ana mesele etrafında terörün tamamen ortadan kaldırılması, huzuru ve güvenliği kalıcı hâle getirmek için sonuna kadar mücadele edilmelidir.

Özellikle şunun altını çizmek durumundayız: Bu süreçte şehit yakınlarını incitecek, kahraman gazilerimizi rencide edecek hiçbir adıma alan açılmamaktadır. Toplumsal barış, adalet duygusu da onu gerektirir. Bu duygu zedelenerek yeni bir barış inşa edilemez.

Şehit aileleri sürecin kırmızı çizgisidir. Bu da böyle bilinmelidir. 

Osman Ateşli -Haber7
osman.atesli@haber7
x: @oatesli

Yorumlar2

  • Aşağımirahmetli 2 saat önce Şikayet Et
    Ülkemizin geçmişi büyük bir zenginlikle yaşanmış, bütün dillere değer verilmiş, her türlü kültürel gelişmişlik sağlanmıştır, ancak gümümüzde bu çok zayıflamış, eski zenginliğine kavuşturulmalı ve saygınlığı sağlanmalıdır.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ahmet 3 saat önce Şikayet Et
    Bizi ayırmak isteyenler kıyamete kadar olacak
    Cevapla Toplam 10 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat