Amaç hak ve özgürlük olmayınca...

  • GİRİŞ11.10.2014 12:40
  • GÜNCELLEME11.10.2014 12:40

Olaylar nasıl başladı? Bazı siyasi figür ve örgütlü yapıların sosyal medya üzerinde sokaklara dökülme ve sivil protestonun ötesinde “eylem koyma” yönünde çağrıda bulundu. Bir merkezden kontrol edilircesine yaşları 14-20 arasında binlerce genç Türkiye’nin pek çok şehrinde sokağa döküldü. 

Yukarıdaki bilanço gerçekleşti. 
Bu siyasi figür ve örgütlü yapıların iddiası neydi peki? 
“Kürtlerin haklarını savunmak!” 
Muhtemelen bir iki polis dışında öldürülenlerin tamamı Kürt. İşyerleri, ekmek tekneleri, evler çok büyük bir ihtimalle sadece Kürtlere ait. 
Her büyük ve iddialı slogan, hiç kuşkunuz olmasın, büyük yalanları gölgeler. 

Maksat Kobani değil herhalde. Olsaydı atılan adımların Kobani’de yaşayan masumların lehine sonuç doğurup doğurmayacağının muhakemesi yapılırdı. 
Yahut eylemler, Kobani’de yaşayan insanların dramını azaltıcı etkiye sahip olurdu. Tabii başka dramlar yaratmadan... 
Maksat Kobani’deki masum siviller olmayıp bir iktidar kavgası ise durum farklı elbette. 

Her büyük laf, iddialı söz, büyük yalanları perdeleme gücüne sahiptir. En azından bu nedenle kullanılabilir. 
Meşruiyetin kriteri bellidir. Her bir bireyin hak ve özgürlüğüne saygı göstermek, toplumsal düzen kurallarına riayet etmek, geçmişin yıkımını demokratik bir terbiye içinde çözmeye çalışmak, çözülmesi için ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek, çözümün ortağına dönüşmek bu kriterlerden sayılır. 
Amaç farklı ise, meşruiyet kriteri de elbette farklı olacaktır. 

Şiddeti anlaşılabilir görmek için, uygulanan şiddetten daha büyük bir kötülük ile karşı karşıya kalınması gerekir. İnsanlık “itidal” üzerine kuruludur. Medeniyet ölçülü davranışlar üzerine kuruludur. 
Bu kadar büyük bir kin ve nefreti, hıncı meşrulaştıracak hangi büyük kötülük işlendi? 

Evet 1925’ten itibaren bu topraklarda katliamlar yaşandı. Suriye’deki Kürtlerin büyük bir kısmının o dönemlerde Türkiye’yi terk etmek zorunda kalanlardan oluştuğu bir vakıa. 1930’da Zilan Deresi’nde, 1938-39 arası Dersim’de katliam yaşandı. Ardından sistematik sürgünler, sindirmeler, asimilasyon ve inkâr politikaları izlendi. Bu dönemlerde bugün yaşadığımız eylemler gerçekleştirilmiş olsaydı herhalde bunun mantığını anlamak mümkün olurdu. Ölçülü bir tepki meselesi belki tartışılabilirdi. Zira ortada insanlığa karşı suçlar söz konusuydu. 
Son 12 yıla bakalım peki? 

Yazının tamamı için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat