Anayasa Mahkemesi ve Seçim Barajı –II-

  • GİRİŞ06.12.2014 09:25
  • GÜNCELLEME07.12.2014 08:52

Geçen yazımda Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın gazetelere yansıyan açıklamaları üzerine ortaya çıkan tartışmanın hukuki boyutunu ele almaya başlamıştım. 
Anayasa Mahkemesi’nin anayasada tanımlanmış farklı karar biçimleri vardır ve bunların her biri farklı hukuki etki gücüne sahiptir. Bunlar arasında en yüksek etki gücüne sahip olanı elbette mahkemenin bir kanunu iptal ederken tesis ettiği karar. 
Anayasa Mahkemesi’nin bir kanunu yürürlükten kaldıran kararı mahiyeti itibarıyla ve en iyi ihtimalle, bir yasama işlemi olarak kabul edilebilir. Zira bir kanunu yürürlükten kaldıran bir yasama faaliyetidir. Mahkemenin iptal kararı da bir kanun hükmünü yürürlükten kaldırdığından dolayı, onun kararı, kanun etkisine sahip olabilir. Bu tabii ki bir mahkeme kararı için yapılabilecek en yüksek etki tanımlamasıdır. 
Böyle kabul ettiğimizde, mahkemenin iptal kararları anayasanın kanunlar için getirdiği hukuki etkiye ve sınırlamalara tabi olacaktır. 
Bundan bazı sonuçlar doğmaktadır: 
1.      Bu kararlar başvuran taraflar için değil, yasaya tabi herkes için etki ve sonuç doğurur. 
2.      Bu kararlar yasa koyucunun iradesini bağlayıcı mahiyete sahip değildir. Yasa koyucu her daim aynı konuda yeni düzenleme yapabilir. Mahkemenin bu düzenlemeyi de anayasaya aykırı görerek iptal etmesi, bu gerçeği değiştirmemektedir. Zira anayasanın temel ilkelerinden olan 7. Madde yasama yetkisinin asli olarak TBMM’ye ait olduğunu belirtmektedir. Mahkeme iptal kararıyla negatif yasama etkisi yaratsa da, yasama yetkisinin hukuki sahibi değildir. 
3.      Mahkemenin kararının yasa etkisi bulunduğundan, bunun seçimlere ilişkin etkisi, mantıksal olarak yasalardan düşüktür, yüksek değildir. Anayasanın 67. Maddesi’nin son fıkrasında yer alan “seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlere uygulanmaz” yasağı bu kararlar için haydi haydi geçerlidir. Mahkemenin verdiği karar, seçim kanunlarında bir değişiklik meydana getiriyorsa, kanunlarda olduğu gibi, ancak bir sonraki seçimlerde uygulanacaktır. 
4.      Yasama yetkisine sahip olan Meclis’in iradesi için getirilmiş bir sınırlamanın, Meclis’in sahip olduğu meşruiyete ve karar gücüne sahip olmayan mahkemeye geçerli olmadığını söylemek, yargısal kararı, demokratik siyasal iradenin üstüne çıkarmak demek olur ki, bu demokrasi ilkesine aykırı olur. 
5.      Bu sonuç mahkemenin iptal kararının, Anayasanın 153. Maddesi’nin 3. ve 4. Fıkraları uyarınca iptalin yürürlüğe girmesinin ertelenmesine ilişkin kuraldan bağımsız olarak 67. Madde’nin son fıkrasından doğan istisnai bir sonuçtur. 
6.      Anayasa Mahkemesi iptal kararıyla “negatif yasama” fonksiyonu üstlenirken, yasa koyucunun sahip olduğu takdir hakkına sahip değildir. Kararının etkisi bu olmakla birlikte, yasama yetkisinin sahibi mahkeme değil, yasama organıdır. 
7.      Burada mahkemeye getirilmiş önemi bir kısıtlama daha vardır: Anayasanın 153. Maddesi’nin 2. Fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi iptal kararı verirken kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez. Yani pozitif yasama fonksiyonu üstlenemez. Bu mahkemeye açıkça yasaklanmıştır. Seçim kanunlarını iptal etmek suretiyle yeni bir seçim rejiminin uygulanmasına yol açmak yasama yetkisinin gaspı anlamına gelir. Anayasanın açık yasağı bu hukuki gerçeğin ifadesi mahiyetindedir. 
8.      Anayasa Mahkemesi’nin 1969 yılında seçim barajını iptal ettiği kararıyla Türkiye’yi düşürdüğü istikrarsızlık durumun yol açtığı yıkımlar bugün dahi hafızalardadır. Anayasa Hukuku kitapları bunu yıkıcı örnek olarak anlatmaktadır. 1982 Anayasası’nın 153. Maddesi’nin 2. Fıkrası bu pratiğe yönelik tepkinin ifadesidir. 

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat