Ne vereyim abime!

  • GİRİŞ06.03.2020 11:04
  • GÜNCELLEME06.03.2020 11:10

Türkiye ateş çemberi içinde… Etrafı azgın bir kalabalık düşman hattı ile çevrelenmiş durumda. Oyunu görüyor ve dişe diş mücadele veriyor. Tıpkı Osmanlı’nın son dönemindeki gibi… Kaç cephede savaş veriyor hep birlikte görüyoruz. Komplo masalarında, arkasından iş çevirenlerin bahçesinde, sınırlarında, binlerce kilometre ötedeki devasa düşmanlarıyla, müttefik olduğu ikiyüzlü ülkelerle…

 

 

Bu hiçbir şey değil… Çünkü bu mücadele için insan kaynağı, diplomasi tecrübesi ve devlet geleneği var. Türkiye’nin asıl sorunu içeride…

Ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın bir repliği var: “Ne vereyim abime!”

 

 

Bu ülke, kırk cephede düşmanla göğüs göğse mücadele ederken asıl içeride yoruluyor. Ülke bütünlüğü, tam bağımsızlık, milletin kardeşliği gibi meseleler konusunda bile sırtlan gibi karar vericilerin üzerine atlayan bir güruh var. Ne istedikleri belli değil. Şehit cenazesinde en ön safta durur bunlar. Hatta bembeyaz giysileri içinde erkek cemaatin önüne geçip kameralara poz verirler. İtikatları gereği olmamaları gerektiği halde ön safta yer tutarlar. Ülkemize bombalar yağarken ‘nerde bu hükümet’ diye feveran ederler. Devlet ülkesini korumak için harekete geçtiğinde ise ‘orada ne işimiz var’ diye bağırırlar. 

Özetle…

Bu güruh hiçbir şeyden memnun değildir. Mesela Trump’tan, Putin’den, terörist Acem mollalarından, Netanyahu’dan daha tehlikelidir çıkışları. Çünkü gerçek düşmanını bilir, ona göre vaziyet alırsın. Ama bu cinslerin ne zaman ne yapacağını bilemezsin.

İşte bu hadsizlerden biri bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanını ‘haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz’ gibi sokak kavgasında bile cinayet sebebi olabilecek sıfatlarla hakaret etti. Hem de milletin en çok birlik ihtiyacı duyduğu bir zamanda, Meclis’te yapılacak özel bir oturumun öncesinde… Sonrası malum; kavga, gürültü…

Meselesi düşmanı evinde boğmak, terörü bulunduğu yerde durdurmak ve ülkeyi kaostan uzak tutmak olan…

Dışarıdaki düşmanlarının oyunlarını gördüğünü haykırarak bu tezgâhları tek tek başlarına yıkmak olan…

Bütün enerjisini ülkesine vakfetmiş olan…

Ülkenin Cumhurbaşkanına bu sıfatlarla hakaret etmek, hukuki olarak suç, ahlaki olarak insafsızlık; kelimenin tek anlamıyla basiretsizliktir.

Bu zat kullandığı kelimelerin anlamlarını bilmiyorsa birileri ona yeniden hatırlatmalı ve sonra da dönüp aynaya bakmasını sağlamalı:

Haysiyetsiz: Saygınlığı olmayan, değersiz,

Onursuz: Onuruna düşkün olmayan, onur kırıcı davranışları olan.

Şerefsiz: Şerefini korumamış, şerefini zedeleyecek davranışlarda bulunmuş olan, onursuz, haysiyetsiz.

Türkiye 15 Temmuz’da büyük bir çöküş yaşasa idi…

PYD/YPG/HDP/PKK kumpasının kucağına otursa idi… Çukurlara gömülse idi…

Arap Baharı rüzgârı hiç ara vermeden Türkiye’de esse idi…

Bu arkadaşlar hangi eylemleriyle test edeceklerdi değerlerini? Söyleyeyim: “Bu ülkeyi bu hale getirenler…” diye başlayıp böğüreceklerdi…

CHP’li Bülent Yarkadaş, partisiyle arasının açık olduğu 2013’te bir tweet atmıştı. CHP’li Bülent Tezcan, bu çirkin sözlerin sahibi Engin Özkoç, Gökhan Günaydın ve Ali Demirçalı’nın, FETÖ liderini Amerika’da ziyaret etmesini sert sözlerle eleştirmişti. Kayıtlarda var. FETÖ’nün Rumi Forumu’na katılan ekibin boy boy fotoğrafları da arşivlerde duruyor. 

Bu adamlar böyle devam ettikçe…

Esed’in, FETÖ’nün, HDPKK’nın, Sisi’nin, Hafter’in, Şebbiha’nın, DHKP-C’nin, MOSSAD’ın, CIA’in, Kandil’in, Moskova’nın, Tahran’ın, Atina’nın, Dahlan’ın… Hatta Ebu Süfyan’ın, Ebu Cehil’in, Deccal’ın yüreklerini ferahlatıyorlar…

Üstad Necip Fazıl boşuna dememiş:

“CHP bir parti değildir. Türk’e dilini, dinini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir.”

Bu kadar. 

Diriliş Postası

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat