Özgür Özel bina okur, döner döner yine okur!

  • GİRİŞ09.07.2025 08:46
  • GÜNCELLEME09.07.2025 08:46

Çok bilindik atasözüdür: “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!”

Şu demektir: Benim oğlum hep aynı şeyleri yapıp durur. Çabaları bir işe yaramaz. Aynı şeyleri tekrarlayıp durduğu için de bir süre sonra kale alınmaz.

CHP lideri Özgür Özel, yapıp ettikleri ve söylemleriyle bir ‘genç ergen’ portresi çiziyor. Ciddiye alınmayınca tıpkı ergenler gibi hırçınlaşıyor. Hırçınlaştıkça kontrolünü kaybediyor. Sonunda ‘suç’, ‘hakaret’, ‘tahrik’ sayılabilecek boş cümleler ve sloganlar atmaya başlıyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı günleri hatırlayalım. 23 Mart’taki Saraçhane mitinginde galeyana gelerek, “Polisle çatışalım diyenler el kaldırsın” gibi abuk bir tahrik sloganıyla meydandaki kalabalığı güvenlik güçlerinin üzerine salmaya çalışmıştı. Sonradan, aslında, niyetinin böyle bir şey olmadığını tevile çalışmıştı ama cümle çok net biçimde ortada idi: “Polislere hücum!”

***

Özel’in bu tahrik sözünü yorumlama yarışına giren birtakım yazar-çizer takımı, ağızlarında lafı geveleyip durarak, “efendim, bu açıklama demokratik tepkilere alan açma mesajıdır” gibi neresinden tutsanız elinizde kalacak bir savunma ile konuyu geçiştirmeye çalışmışlardı.

CHP’li bazı milletvekillerinin “Emekli geçinemiyorsa, meydanlara çıkmak haktır” veya “Sarayda değil, sokakta çözüm var” minvalindeki sokak çağrıları ise “bireysel çıkış” olarak görülmüş, bu masum (!) açıklama çöp kutusundaki yerini almıştır.

Bütün bunların doğrudan sokak çağrısı olmadığını kim iddia edebilir?

Güya anayasa ve şiddetsizliği savunduğunu söyleyen bu güruhun, bu tahrik dilini “sokakları meşru demokratik alan olarak gördükleri” için böyle çağrılar yaptıkları savunması ise düpedüz insan aklıyla oynamaktır.

Gösteri, eylem, protesto, eleştiri… Adına her ne dersek diyelim, sistem dışına çıkmadan, anayasal zemin gözetilerek ve daha da önemlisi ‘ötekini’ de değerli kılarak yapılan bir haktır.

Mağlup oldukça hırçınlaşan CHP siyasetinin genetik kodlarında daima bir ‘sokak daveti’ vardır. 2021 yılında yaşanan Boğaziçi Üniversitesi olayları sırasında dönemin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bu ülkenin gençleri susmayacak, sokakta da üniversitede de mücadele edecek” sözünü hangi bağlamda değerlendirilmeli? Bu söz de mi “demokratik tepkilere alan açma mesajı” olarak kabul edilmeli?

***

Her mitinginde, her parti grup toplantısında, her söyleşisinde polemik unsuru taşıyan sözlerle gündeme gelen Özgür Özel, geçen hafta da hiçbir sözle tevil edilemeyecek büyük bir gafa imza attı. Partisinin Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanlarının gözaltına alınmasını doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağladığı basın toplantısında sarf ettiği, “Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme. Televizyondan izlersiniz meydanları, Mısır’daki gibi” sözlerini “öfke dili”, “demokratik eylem hakkının kullanılması”, “kontrolsüzlük hezeyanı” olarak yutturmaya çalışmak da “demokratik tepkilere alan açma mesajı” olarak mı geçiştirilecektir?

Mısır’da yüzde 52 ile seçilen Mursi’ye karşı örgütlü olarak başlatılan sokak eylemleri sonucunda büyük felaketler yaşandı. Asker, iç karışıklığı bahane ederek darbe yaptı ve Mursi’yi görevden uzaklaştırdı.

Özgür Özel’in ‘Mısır örneği’ üzerinden askere selam çakmasını veya sivil itaatsizlik çağrısı yapmasını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da aba altından sopa göstererek tehdit etmesini, “efendimiz sinirli idi, dili sürçmüştü, öfkesinden gözü dönmüştü, aslında biz darbelere karşıyız” gibi sözlerle geçiştirmeye çalışmak insan aklıyla alaydan öteye geçemez…

***

Hadiseden hemen sonra bazı CHP’li klavye şövalyelerinin Atatürk’e sığınmaları da ayrı bir garabet… 24 yaşındaki Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, 1905’te, bazı hürriyetçi fikirleri ve eylemleri sebebiyle Yıldız Sarayı’nda hapsedilmişmiş, sorguya alınmışmış. O da sorgu sırasında diyesiymiş ki, “Saraylarını, azametlerini, taç ve tahtlarını başlarına yıkacağım!”

Tarihi bağlamından koparılmış bu sözün Mustafa Kemal’a ait olması mümkün değildir.

Çünkü:

1. Mustafa Kemal, 1905 yılında Harp Akademisi’nden henüz mezun olmuştur.

2. Aynı yıl Kurmay Yüzbaşı olarak 5. Ordu’da (Şam) görevlendirilmiştir. Yani Yıldız Sarayı’nda sorguya alınması imkânsız…

3. Her ne kadar İttihat ve Terakki’nin etkisinde olsa da Payitaht’la kavga edecek bir durumu yoktur. Siyasî tutumu 1919’dan sonra değişmiştir.

4. En önemlisi bu ifade Nutuk’ta yoktur. Kaynaksız ve atıfsız olması da ayrı bir meseledir.

‘Kutsal vesayetçi’ CHP’li güruhun imanlı bir taraftar grubu devşirmek adına bu tür kurnazlıklara başvurması başka bir akıl tutulmasıdır.

***

CHP’li bazı belediye başkanlarına karşı yürütülen hukukî süreci hep birlikte takip ediyoruz. Başta İBB Başkanı İmamoğlu olmak üzere diğer bazı il ve ilçe belediye başkanlarına veya yöneticilerine karşı yürütülen davalara ilişkin kamuoyuna yansıyanlar dışında herhangi bir bilgiye sahip değiliz.

Bu süreç bazı vicdanları rahatsız edebilir. Bazı yöneticiler haklı olduklarını öne sürebilir ve hatta bir süre sonra eğer haksızlıkları ortaya çıkarsa hakları iade edilebilir. Bu tamamen hukukun işidir.

Fakat bu süreci bahane ederek devleti itibarsızlaştırma yarışına girmek hiç kimseye bir mevzi kazandırmaz. Aksine millete çok şey kaybettirir. Bu sistematik darbe dili ve daha önemlisi “sokağa dökme tehdidi, demokratik siyasetin değil sokak vesayetinin dilidir.”

Millet iradesinin -sadece- sandıkta tecelli ettiğini görmek istemeyenlerin, sıkıştıklarında sürekli sokağı adres göstermeleri aynı zamanda kaotik bir ortam özlemidir.

***

Bu tehlikeli gidişi durduracak olan üslup siyaset dilinin yeniden tezyin edilmesi ve çok katmanlı bir dil hassasiyeti ile mümkündür.

Vandallığa ve sokak eylemlerine çağrı,

Devlet büyüklerinin aile fertlerine küfür ve bu küfrü normalleştirme davranışları,

Emniyet güçlerini hedef gösterme,

Kamu düzenine kastetme,

Hukuk sistemine karşı girişilen tehditkâr üslup,

Birtakım odaklarla gizli kapılar ardında yapılan ortaklıkların getirdiği özgüvenle darbe çığırtkanlığı yapmak,

Toplumun manevî dinamiklerini ateşe verenleri bağrına basmak gibi ucuz rol kesmeler günlük siyasette kazanç gibi görünse de büyük bir felaketin kaldırım taşları olabilir.

Bu tavır ve ilkesiz popülizm, özellikle, kendini Atatürk’ün mirasçısı -kurucu parti- olarak gören fakat uygulamaları ile tam bir mirasyedi gibi davranan CHP’ye zarar verecektir.

Devlet aklını önemseyen ve merkezci bir yaklaşımı savunan CHP’nin kurumsal ideolojisi olan sert laiklik ve kutsal sekülerizm söylemlerinden sonra her kesime hitap çabasıyla tatsız, kokusuz ve kekre (amorf) yapıya bürünmesi işte böyle affedilmez yol kazalarını da beraberinde getiriyor. Daha da getirecek gibi görünüyor.

Hele yakın geçmişinde “dindar seçmene hitap”, “helalleşme”, “dini özgürlüklerin teminatı” ve hatta HDP ile işbirliği yaptığı halde milliyetçi denge arayışını da gözeterek geliştirdiği ikircikli dile tutunan partinin böylesine devlet karşıtı olması ve hatta bazı hukuk dışılıklara bile kurtarıcı olarak sarılması son derece şaşırtıcı…

***

İnsanların birbirleriyle kişisel meseleleri olabilir.

Ama kimse bir başkasının mahremine dil uzatamaz. Böyle bir hak yoktur.

Mesele devletse orada iki kere düşünmek gerekir.

CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikaları, kişiliği ile ilgili meseleleri olabilir.

Sadece CHP’nin değil başka partilerin ve hatta insanların da…

Ama hiç kimse, devletin en üst makamına halkın teveccühü ile gelmiş olan birinin ailesine küfredemez. Onu darbe ile tehdit edemez.

Bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsıyla alakalı değil; bu koltukta CHP’li veya herhangi bir partiden biri oturuyor olsa da böyledir.

“Tek adam rejimi”, “otoriterleşme”, “demokrasi mücadelesi”, “kucaklayıcı siyaset” gibi eleştirel bir yoldan gitmekle; kavgacı, suçlayıcı, öfke dolu, kindar ve tahrik edici bir üslupla “Seni Mursi gibi bir darbeyle indiririz ha!” mealinde kurgulanmış tehdit söylemi aynı şey değildir.
_______________________________________________________________

DİPNOT

“Ne için yaşarsan onu örterler üstüne…”

DEM Parti, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesindeki bir mağarada metan gazından zehirlenerek şehit düşen 12 Mehmetçik için bir bildiri yayımladı.

“5 askerin yaşamını yitirmesinden” dolayı -lütfen- üzgünlüklerini bildirmişler.

Onlara göre ‘şehit’ değil bu kahramanların hiçbiri!

Ve bir de tatlı-sert tehdit:

“Yıllardır devam eden çatışmalı ortamın ve çözümsüzlüğün bedelini toplumun tamamı ödemektedir (…) DEM Parti olarak, (daha fazla can kaybı yaşanmaması ve hiçbir eve ateş düşmemesi için) toplumsal barışın ve demokratik çözümün esas alınması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. (daha fazla can kaybı yaşanmaması ve hiçbir eve ateş düşmemesi için)…”

Aman dikkat!..

Özcan Ünlü / Haber7

Yorumlar6

  • bekir 3 saat önce Şikayet Et
    Bebek etiler istinye kadıköy şişli çankaya sokakları ve bu sokaklardaki yalı villa ve rezidanslar çatışmanın yağmanın cinayetlerin merkezi olacak. Taş taş üstünde kalmayacak
    Cevapla
  • Ülkesini Sevenbiri 3 saat önce Şikayet Et
    T.C. nin kuruluşun dan bu günedek böylesi ce he pe görülmemiş ! Yani adı cumhuriyetçi göya halkın partisi Özgür ayazın çıktığında Bayar tün bunkarı görmezden üstelik sağsola saldır, hakaret et öylemi!??? chp liler eserinuzi görün O ba göre düştüğünüz bu durumu düşünün!....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mustafa çimen 3 saat önce Şikayet Et
    CHP hep darbelerle iktidara geldiği için ve artık darbe de yapamadıkları ve iktidara gelemiyeceklerini anladıkları için iyice kantarın topuzunu kaçırdı... Maalesef bizim kurucu partimiz bu durumlara düştü...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • NİYAZİ KARACA 4 saat önce Şikayet Et
    Bu zihniyetin eskiden beri ülkeye bir faydası yoktu, şimdi ise ülkemizin için ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mehmet 4 saat önce Şikayet Et
    CHP ve O.Ozel sirazesini kaybetmis tam bir serseri mayin. Temennimiz bu islenen suclarin yanina kar kalmamasidir!!DEM ile veya PKK ile olan anlasma degil simdilik susma haklarini kullanma gibi degerlendirilir.Uzun vadede bunlar fabrika ayarlarina doneceklerdir!!
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat