15 Temmuz’da ‘olmayan’ nedir?
- GİRİŞ16.07.2025 08:22
- GÜNCELLEME16.07.2025 08:22
Tarih tekerrür eder. Fakat biçimi ve yoğunluğu her zaman farklıdır. Geçmişin her zaman her şeyi dengelediğini düşünmek safdilliktir. Her dönemin kendine özgü şartları, gerginlikleri, sükûneti veya mücadelesi vardır.
Üzerinden 9 yıl geçmiş olmasına rağmen 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından oluşan ve giderek derinleşip toplumun genlerine işleyen hâl, bugünü ve yarını da dengeleyen hakikî bir duygudur. Parti, kurum, birey.. her ne olursa olsun bu hakikat toplumdaki pek çok şeyi değiştirip dönüştürmüştür.
15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan ‘şey’, sadece iç ve dış dinamiklerin Türkiye üzerindeki emellerine ulaşabilmek için giriştikleri ne ilk ne de son ameliyattı.
Bu darbe girişimi sadece bir güvenlik krizi değildi. Ülkemizin anayasal düzeni, siyasî yapısı ve toplumsal psikolojisi üzerinde de derin, kalıcı, çok katmanlı ve trajik etkiler bıraktı.
Belki binlerce kez yazılıp çizildi…
Aslında 15 Temmuz’da neyin olup ol(a)madığını analiz ederek süreci daha sağlıklı değerlendirmek mümkün.
***
Genelkurmay Başkanlığı, Emniyet, MİT, TBMM ve daha pek çok kuruma saldırılar düzenlendi.
Ankara ve İstanbul’da tanklar sokaklara çıktı, köprüler kapatıldı.
Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı F-16’lar, helikopterler sivil yerlere ateş açtı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde ilk kez savaş uçakları tarafından bombalandı.
Marmaris’te tatilde olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, cep telefonu bağlantısıyla özel bir televizyon kanalının canlı yayınına katılarak milleti meydanlara davet etti.
Bu çağrı darbe girişiminin en kritik anlarından biri idi ve gidişatın kırılma noktası oldu.
Binlerce vatandaş tankların önüne yattı, kışlalara yürüdü.
İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri üzerine çıkan tanklar geri püskürtüldü.
Birçok ilde valilikler ve kritik noktalar halk tarafından korundu.
TRT’ye giren darbeciler emir aldıkları “Yurtta Sulh Konseyi” adına hazırlanan bir darbe bildirisini spikere okuttular.
Ancak kısa sürede TRT binası ve diğer medya organları tekrar kontrol altına alındı.
O saatlerde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve diğer kuvvet komutanları darbeciler tarafından alınıp bilinmeyen bir yere götürüldü, sabaha karşı düzenlenen operasyonlarla kurtarıldılar.
Darbe girişiminde 249 vatandaş (asker, polis, sivil) şehit oldu. 2 binden fazla kişi de yaralandı.
Darbe girişimine katılan binlerce asker, yargı mensubu, polis ve kamu görevlisi gözaltına alındı.
Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. FETÖ bağlantılı kurumlar birbiri ardınca tek tek kapatıldı.
15 Temmuz’dan sonraki günlerde milyonlarca insan meydanlarda “demokrasi nöbetleri” tuttu.
7 Ağustos 2016’da İstanbul Yenikapı’da yapılan “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” tarihe geçti.
Halk, siyasî istikrara ve toplumsal barışa kurşun sıkmak isteyen darbecilerin karşısına tarihinde hiç olmadığı kadar büyük bir direnç ve karşı devrimle çıktı; bu ortak direniş darbeyi püskürttü.
***
15 Temmuz darbe girişiminde -maalesef- bunlar oldu evet fakat olmayan şeyler üzerine pek konuşulmadı. O bakımdan gerçekleşmediği için şükrettiğimiz konuları da hatırlamamız gerekiyor.
Ülkemizin göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yuvalanan ve yurt dışından da büyük destek alan darbeci hainlerin başarısız olmasının en büyük sebebi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım başkanlığındaki hükümet, meclis ve en önemlisi milletin darbecilere karşı büyüttüğü direniş halkası idi.
Sokağı boş bırakmayan halkın tankların önüne yatması ve darbecilere meydan okuması destansı bir savunma refleksi olarak tarihe geçti.
Marmaris’te tatilini yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı almaya giden timin başarısız olmasının ardından büyük bir tsunamiye dönüşen halk desteğinin ülkede çığ gibi büyümesi, bombalar altında hizmetini sürdüren TBMM’nin ele geçirilememesi, darbecilere karşı yargı ve medyanın tek ses olarak millet iradesinin yanında yer alması, darbecilerin dış dünyadan beklediği açık desteği alamaması 15 Temmuz darbe girişiminin sonuçlarına dâhil edilmesi gereken en önemli başlıklar arasındadır.
***
Biçimi, içeriği ve sonuçları bakımından 1960 ve 1980 askeri darbelerinden çok farklı olan 15 Temmuz darbe girişimi açıkça anayasal düzeni askıya almak ve işgal kaos planını devreye sokmak için tasarlanmıştı.
Türkiye’yi bu sürece getiren hadiselere baktığımızda bu girişimin önceden kurgulandığını çok iyi anlayabiliriz.
“Anayasal meşruiyetin devamı” açısından sembolik öneme sahip olan Meclis’in açık tutulması, anayasal düzenin devam ettiğinin de en güçlü işareti idi.
Sonraları hukuk devleti ilkesini zedelediği iddiasıyla çokça eleştirilen ancak gerek/şart olan 21 Temmuz 2016 tarihli OHAL ve KHK uygulamaları, beka krizine sürüklenen ülkemize yeni ufuklar açtı.
Siyasî partiler arasında kurulan yeni ittifaklar, yeni güvenlik stratejileri, devletin bağırsaklarının temizlenmesi yolunda atılan devrim niteliğindeki yenilikler, toplumda oluşmaya başlayan travma ve kutuplaşmaların yumuşaması, ‘şehitlik’, ‘vatan’, ‘bayrak’, ‘milli birlik’, ‘millet iradesi’ gibi kavramların yeniden tanımlanması açısından dönüştürücü bir güce kavuştu.
Siyasî sistemin değişmesiyle birlikte kuvvetler ayrılığı noktasında da saflar sıklaştı.
***
Başarısız 15 Temmuz darbe girişimi milletimizi ortak acılarda birleştirmiştir. Fakat en önemlisi bu acıların milleti bir arada tutması, bir karşı devrime dönüşen eşsiz ve tarihî bir direnci -şükür ki- pratiğe dönüştürmüş olmasıdır.
______________________________________________
DİPNOT
Kafası karışık ‘Özel’ bir figür
Şimdi bana diyeceksiniz ki…
“Neden CHP lideri Özgür Özel’e bu kadar takıyorsun?”
'Ramazan' üzerinden mesaj vermek isterken önce "oruç tutmak" yerine "sahur tutmak" diyen, ardından "Bu ramazanda 30 ramazan var" diye cümlesini pekiştiren…
“Allah’ın emri Peygamberin kavliyle” oruç tutmaya niyetlenen…
“Alevi vatandaşlardan aldığım alkışı Sünni vatandaşlardan alamıyorum" diye dert yanan…
Kurucu liderlerinden İsmet İnönü’yü övmek isterken “İnönü demek memleketin o kadar derdi varken Almanca satranç dergisine abone olmaktır” diyen…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmeye çalışırken “Belli bir yaşa gelmiş, muhakeme yeteneğini kaybetmiş, yönetme yeteneğini kaybetmiş, hırsından gözü dönmüş, muhaliflerini hapse atacak kadar şuurunu kaybetmiş, demokrasiden nasibini almamış birine dönüşmüş durumda" diyebilen…
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son barış süreci hakkındaki sözlerine karşı “Çıkmış, Kürt, Türk, Arap... Çatıda vatandaşlık bilinci değil, ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak ve aklı sıra bunun üzerinden yeni bir ittifakla yürüyecek. CHP olarak durmamız gereken yerde dururuz ama Türkiye’ye bir ümmetçilik üzerinden, mezhepçilik üzerinden, din siyaseti üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız" gibi garip, itici, ayrıştırıcı ve hedef gösterici cümleler kurabilen bir figüre nasıl takmam!..
Özcan Ünlü / Haber7
Yorumlar5