Dürzülüğün alametleri

  • GİRİŞ30.07.2025 08:59
  • GÜNCELLEME31.07.2025 09:25

Ülkemizde birine ‘dürzü’ demek cinayet sebebidir. Bu sıfat ağır bir sövgü ve hakaret sözü olarak kullanılır. Alışverişten döndükten sonra domatesleri beğenmeyen biri pazarcıyı ‘hayırla’ (!) anmak için çok rahatlıkla “Dürzü, çürük domatesleri de sokuşturmuş araya!” diyebilir.

Fakat o dürzülük bugün yaşanan küresel dürzülüğün yanında hafif kalır…

Düşünün…

ABD’nin ülkemiz de dahil coğrafyamızda uyguladığı kaos planı,

Çin’in Doğu Türkistan’da asra dayanan zulmü,

İşgalci ve soykırımcı İsrail’in Filistin politikası,

Yunanistan’ın uluslararası garantörlükler ve karşılıklı anlaşmalara rağmen Kıbrıs ve Ege ‘megalo ideası’,

Rusya’nın başta Kırım olmak üzere otonom bölgelerdeki işgalleri…

Kelimenin tam anlamıyla dürzülük değil de nedir!

***

Geçen hafta bıraktığımız yerden devam edersek…

J.F. Kennedy, 1963’te bir suikastla ortadan kaldırıldı. İşi mafyalar arasındaki çatışmaya, Amerikan derin devleti ile Başkanlık arasındaki yetki paylaşımına kadar getirip bıraktılar. Hatta konuyla ilgili pek çok kitap, televizyon dizisi ve sinema filmi çekildi.

ABD’nin en genç ve ilk Katolik başkanı olan J.F. Kenndy, göreve başlarken, Amerikalıları “insanlığın ortak düşmanları olan zorbalığa, yoksulluğa, hastalığa ve savaşa karşı uzun sürecek bir mücadelenin yükünü taşımaya” çağırmıştı. Göreve geldiğinin ilk dönemlerinde bu konuda başarı da sağladı fakat o bir Katolikti ve savaştan beslenen Protestanlar durumdan hiç de hoşnut değildi.

Suikasttan sonra Babpitst-Presbitarian ve Evangalist ağırlıklı bir düşünce, ABD Başkanlık koltuğunu zehirlemişti. Sonraki başkanlar, İsrail’le daha sıkı işbirliğine girişmiş ve Washington adeta büyük bir Tel Aviv; Tel Aviv ise küçük bir Washington halini almaya başlamıştı.

Merhum Orhan Türkdoğan hocadan okuyalım:

“… Başkanlık sistemi, İsrail’e, yaratılmış ırkların en üstünü mesajını veren ve Mesih’in yeryüzüne inmesi ile tüm inananları kurtarması hususunda ittifak sağlayan Evangelist-İsrail sarmalı, sınırlarımızın hemen ötesinde, medeniyetler savaşını dinler savaşına yönlendiren Huntigton teorisinin gerçekliğini tüm gerçekliği ile ortaya koymaktadır.”

Yani şudur: Evanjelikler ‘Eski Ahit’in yani “Yahudilerin Tanrı’nın seçilmiş halkı (Or La Gayim) olduğunu, Kutsal Toprakların da Yahudilere ait bulunduğunu, Mesih’in gelişiyle birlikte bir dünya egemenliğine ulaşabileceklerini” iman olarak algılayıp yaşarlar. Daha da ileri gidersek, Evanjelikler, Yahudilerin Ortadoğu halklarını yönetme hakkına sahip tek topluluk olduğuna inanırlar. Yani iki inanış bir ‘evren yasası’nda birleşmiştir.

***

Zaten Naom Chomsky’ye de, ABD’deki Yahudi lobisinin sadece bu ülkenin sınırları ile anlatılamayacağını belirtir ve “Yahudi olmayan bir çoğunluk vardır; bunlar da Evanjelistlerdir” demektedir.

İsrail’in Filistin’i yutmasına göz yumularak yaklaşık bir asırdır bölgedeki çıbanın sürekli kaşınması,

İran-Irak savaşıyla atılan işaret fişeği ile bölgenin terbiye edilmeye çalışılması,

CIA eliyle kurdurulan PKK ile terörün etki alanının Türkiye’yi de içine alacak şekilde genişletilmesi,

‘Özgürleştirme’ bahanesiyle Irak’ın vurularak büyük bir güç merkezinin dağıtılması (Çekiç Güç),

Ve nihayet…

2000’li yıllardan itibaren yoğunlaşan ‘judeo-Hristiyan ittifakı’ ile Batı Afrika’dan İran’a kadar uzanan bölgede gerçekleştirilen irili-ufaklı yüzlerce operasyon…

Sünnî bir İslâm birliğine karşılık Şiîzm…

Sünnî bir İslâm birliğine karşılık başta Dürziler olmak üzere Yezidiler, Süryaniler, Keldaniler, Nasiriler, Nesturiler, Asuriler, Zerdüştler…

Hepsi birer topak olmalı…

Hepsi üniter yapıları çökertmek için desteklenen birer gürz gibi geliştirilmeli.

Tıpkı Körfez’deki aile şirketi büyüklüğündeki ülkeler gibi kontrol altında tutulmalı -ki Huntigton’ın ‘yeni dünya teorisi’ kuvveden fiile geçebilsin…

***

Kimse neden şu sorulara sormaz?

“Bütün bu dürzülükler planlanırken neden hepimiz uyuyoruz?

Uyumuyor isek neden önlem almıyoruz?

Alıyorsak neden caydırıcı olamıyoruz?

Veya neden bu yeni dünya düzeni dediğimiz operasyonun coğrafî alanı sadece bizim bölgemiz?

Neden mesela dünyanın başka tartışmalı bölgelerinde (Almanya-Fransa, Meksika-Amerika, Rusya-İsveç, İrlanda-İngiltere vb.) bu tür ameliyatlar olmuyor?”

Judeo-Hristiyan ittifakı sadece ABD, Avrupa ile sınırlı değil. Bölgemizdeki bazı etnik gruplar vekâlet yöntemiyle bu sisteme dâhil edilmiştir. Suriye Dürzîlerini terbiye etmek için İsrail Dürzîlerinin baskısıyla Suveyda’ya düzenlenen baskının nedeni budur.

ABD tarafından ‘eğit-donat’ projesi kapsamında yetiştirilen on binlerce askerden oluşan ayrılıkçı YPG unsuru bu ittifakın doğal üyesidir. Hatta bir dürzülük yapılarak, Ahmed-eş Şara’nın ortadan kaldırılması planlanmakta ve ABD’nin özel olarak yetiştirdiği YPG’nin başındaki Mazlum Abdi Suriye’nin başına getirilmeye çalışılmaktadır. Yetiştirilen YPG askeri unsuruna da Suriye’nin yeni ‘milli ordusu’ görevi verilmek istenmektedir.

İşte bunların hepsi ve tamamı küresel dürzülüğün alametleri arasındadır…

***

Bilenler hatırlayacaktır:

“Hazar Türk Yahudileri” kitabının da yazarı olan İngiliz Kevin Alan Brook, Kürtler ve Yahudiler arasındaki ‘genetik bağlar’ı ele alan çalışmasında, Seferdi Yahudileri ile Kürtler arasında babadan oğla geçen genetik bir akrabalıktan söz etmiştir.

Kürt-Yahudi beyliği olarak bilinen “Adiabene” incelendiğinde,

1978’de Paris’ten ölen Kamuran Ali Bedirhan’ın “Kürtler, İsrail’in doğal müttefikidir” sözünün alt metnine bakıldığında,

1948 İsrail işgalinden sonra bölgeye Yahudi nüfus getirmek için bölgenin güneyi ve doğusundan çok sayıda Kürt Yahudi’nin taşınma süreci incelendiğinde ‘judeo-Hristiyan İttifak’ın kronolojisi de basit biçimiyle anlaşılabilir.

Büyük Ortadoğu Projesi, bu dürzülüğün ilk işaret fişeği idi.

Türkiye’nin yapması gereken şey, bu projeyi gerçekleştirmek için dört koldan saldıran ABD-İsrail ve onun güçlü diasporası AB sacayağının bütün hamlelerini boşa çıkaracak bir toplumsal bilinç oluşturmak ve bu güce karşı koyacak savunma sistemlerini hızla devreye almak…

Türkiye’yi devreden çıkararak, Nil-Fırat ve Ararat’ın çevrelediği Mezopotamya toprağı üzerinde, Tevrat’ın da etkilendiği Zerdüştlük inanç sisteminin ortak paydasını içeren ‘yeni kültür birlikteliği’ ile estirilmek istenen rüzgârın önünde durmaktır.

__________________________

DİPNOT

 

Ormanlarımız yanıyor.

Ormanlarımız yakılıyor.

Ülkemizin, çocuklarımızın, bizim geleceğimiz yok ediliyor.

“Gerekli mücadele yapılıyor-yapılmıyor” tartışması ayrı bir konu…

Bu meselenin siyaseti olmaz.

Konuyu siyasî düzleme çekmeye çalışanlara asla prim vermemeli.

Orman yangını suç ve cezaları topluma iyi anlatılmalı; okullarda ders olarak okutulmalı.

Bile isteye, örgütlü olarak bir ağacı yakmanın cezasının ‘müebbet hapis’ olduğu uygulamalı biçimde, örnekleriyle toplum vicdanına gösterilmeli, afişe edilmeli.

Ez cümle…

Orman yakanın…

Ormandaki börtü-böceği, hayvanı yakanın evi yansın!

Özcan Ünlü / Haber7

Yorumlar17

  • Sedat kalfa 1 gün önce Şikayet Et
    Orman yakanlar..güvenlik kuvvetlerinin sehit edenlere idam cezası uygulanmali
    Cevapla
  • Bülent duman 1 gün önce Şikayet Et
    allah razı olsun lutfen paylaşalım
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ramazan 1 gün önce Şikayet Et
    Amin...!
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • dursun urluca 2 gün önce Şikayet Et
    kimi temsil edecekler tabi ki ataları şeytanı temsil ediyorlar
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Polat 2 gün önce Şikayet Et
    Amiiin
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat