Diriliş Sumud!
- GİRİŞ01.10.2025 09:44
- GÜNCELLEME02.10.2025 10:41
Bu yazının yazıldığı saatlerde, şanlı Küresel Sumud Filosu hedefine 480 kilometre yaklaşmıştı. İnsanlığın, Gazze soykırımıyla yerle bir olan -kalan- onurunu kurtarmak için yola çıkan 44 gemilik filonun kararlı yolculuğunu, hepimiz, fert fert desteklemek zorundayız. Dünyanın dört bir yanından vicdan ve merhamet sahibi insanları taşıyan şanlı filoya, İsrail’in daha önceki insanî yardım gemilerine yaptığı gibi eli kanlı Şayetet’lerini kullanarak saldırı düzenleme ihtimaline karşı küresel çapta bir sahiplenmeye ihtiyaç var. Yola çıktığı günden bu yana MOSSAD ve işbirlikçileri tarafından ses bombaları, kimyasal maddeler ve elektronik karıştırıcılarla müdahale edilen ve küçük çaplı hasarlara rağmen yoluna devam filonun sadece ‘insanî yardım’ ve Gazze soykırımına dikkat çekmek üzere bölgeye gittiğine dair bütün iletişim araçlarını kullanarak dünya kamuoyunu bilinçlendirmek ve bilgilendirmek sorumluluğumuz bulunuyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana yaklaşık 65 bin masum insanı katleden Siyonist rejimin, içinde sadece ilaç, gıda maddesi ve temel ihtiyaçlar bulunan insanî yardımları “provokasyon” olarak nitelendirip müdahaleyi meşru gösteren refleksinin felç edilmesi gerekiyor.

“Sumud” destansı bir proje; insanlık tarihinin en büyük protest deniz eylemlerinden biri. Bu yönüyle her cinsten, her dinden, her milletten, her meslekten insanları aynı güvertede buluşturmayı başardı. Bu iyilik hareketinin bir çığ gibi büyüyerek başta İsrail’deki Siyonist rejim olmak üzere bütün mazlum halklara da bir ilham ve cesaret fişeği olacağına inanıyoruz.
***
“Sumud”, Arapça’da “kararlılık”, “sarsılmaz azim”, “sebat”, “dik durma”, “ayakta kalma” anlamlarına geliyor. 1967’deki “Altı Gün Savaşı”nın ardından Filistin halkının işgal, sürgün, baskı ve yıkıma rağmen topraklarını terk etmeden, köklerine bağlı kalarak günlük hayatlarını sürdürme direncini simgeledi ve sonrasında da baskı ve direnişi anlatan bir kavrama dönüştü.

1970’lerde Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), silahlı direnişin yanı sıra halkın gündelik hayattaki direnişini “sumud” olarak tanımladı. Filistinli liderler, halkı göç etmemeye, topraklarını terk etmemeye, kültürlerini canlı tutmaya çağırırken bu kavramı kullandılar. 1980’lerden itibaren, özellikle Batı Şeria ve Gazze’de, okul açmak, çiftçilik yapmak, evleri yeniden inşa etmek gibi günlük faaliyetler bile siyasî bir eylem, yani “sumud” olarak kabul edildi.
“Sumud”, silahlı mücadele ile barışçıl direniş arasında köprü kuran bir strateji haline gelmiş olsa da şiddet içermeyen ‘sivil itaatsizlik’ gibi yollarla işgale direnip alternatif kurumlar inşa etmenin yollarının aranmasını ifade etmek için kullanıldı.
Bu kavram köklere bağlılık ve yeniden doğuşu ifade etmesi bakımından ‘zeytin ağacı’ ve ‘köylü hamile kadın’ figürüyle tasvir ediliyor.
***
Dar anlamda ‘sumud’, “İşgal altındaki Filistinlilerin topraklarını terk etmeyip varlıklarını sürdürmeleri”; geniş anlamda “Zorluklara rağmen kimliğini, değerlerini ve onurunu koruma; sabırla direnme”; sembolik anlamda ise “Pasif bir sabır değil, aktif bir varoluş direnişi”dir.
Evini yeniden inşa etmek, çocuk okutmak, toprağını ekmek gibi gündelik eylemler bile birer “sumud” sayılabilir.
“Sumud”, Filistinliler için sadece siyasî bir kavram değildir; onların kültür ve sanat hafızalarını da şekillendiren bir ana fikirdir. Örneğin, Mahmud Derviş ve Semih el-Kasım gibi şairler şiirlerinde “sumud”u, köklerine bağlı kalma, toprakla özdeşleşme ve kimliğini koruma metaforu olarak işlemişlerdir. Derviş’in şiirlerinde zeytin ağacı, toprak ve anne imgesi “sumud”u simgeler. “Biz burada kalacağız” söylemi, bu şiirsel ‘sumud’un özüdür. Şiirlerde sumud, pasif bir bekleyiş değil, sessiz ama sarsılmaz bir direniş olarak vurgulanır.
Resim ve karikatürlerde, örneğin Naci el-Ali’nin meşhur karikatür karakteri Hanzala’da “sumud”, çocuk yüzünde, sırtı dönük bir bekleyişte, hiç pes etmeyen bir figür olarak temsil edilir.

Halk müziği ve folklorda, sürgün ve işgal acısına rağmen umudu diri tutan türküler, dabke folkloru gibi kültürel ritüeller ‘sumud’un sanatsal yansımalarıdır.
***
Tıpkı Filistin edebiyat ve sanatında olduğu gibi…
44 gemilik Küresel Sumud Filosu da Gazze özelinde Filistin halkı için ‘sumud’ ritüelleri olan “varlıkta ısrar”, “kimlikte direnç”, “doğa ve köklerde süreklilik”, “mülkiyet yerine varoluş bağı”, “nesiller arası sabır” temalarını insanlığın vicdanına haykırıyor.
Biz iyi biliyoruz ki, gerçek ‘sumud’, toprağa tutunmaktır. Toprağa tutunmanın veya toprağa sahip çıkmanın yolu sadece savaş değildir. Savaş, toprağa tutunmakla yani vatanı sahiplenmekle anlam kazanır. Bu hakikate bağlı kalmamış olsa idi her bir Filistinli bugün dünyanın farklı bölgelerine dağılmış, ya haymatlos veya sığınmacı olarak geri kalan hayatlarını yaşamaya çalışıyor olacaktı. Bu dijital çağda, dünyanın gözü önünde, en ağır şartlarla, mülteci kamplarına sürülmelerine, soykırıma uğramalarına rağmen Siyonizme karşı kesin bir direniş ve meydan okuma ile karşı durmaları ‘sumud’un ete-kemiğe bürünmüş halidir. Bu kararlılık ‘sumud’ devam ettiği sürece hiç kimse Filistinlileri kimse yok edemeyecek, topraklarında kalıp çoğalacak, atalarına yapılan zulmü hatırlayacak ve direnerek var olacaklardır.
Bu pencereden okuduğumuzda, dünyanın dikkatini Gazze’deki soykırıma çevirmek ve oradaki mazlumlara insanî yardım götürmek maksadıyla yola çıkan iyilik hareketinin (Küresel Sumud Filosu) yolculuğuna sahip çıkmak, kutlu Filistin davasına da sahip çıkmak anlamına gelir ve çok çok önemlidir…

DİPNOT:
Yavuz Bülent Bâkiler de göçtü
Yavuz Bülent Bâkiler dünya dengini toplayıp gitti. Ardından çok şey konuşulabilir ama gerek yok. Güzel insandı. Kimsenin dönüp bakmadığı meselelere kafa yordu; dilimiz, türkülerimiz, medeniyetimiz, memleketimiz… Fikir sahibi olmadığımız günlerden “Üsküp’ten Kosova’ya” isimli gezi notları ile dikkatlerimizi Rumeli’ye çevirdi, çok şey öğrendik. Birlikte mesai de yaptık. Aynı gazetelerde ve dergilerde yazdık. Pek çok program için beraber yolculuk yaptık. TRT’de, Kültür Bakanlığı’nda, Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndaki görevleri sırasında yaşadıklarını tertemiz bir Türkçe ile hiç duraksamadan ve uzun cümlelerle anlatırken vukûfiyetine hayran kaldık. Hisar ekolünün güçlü şairlerindendi. “Bir gün baksam ki gelmişsin/ Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar/ Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik/ Saçlarında ilkbahar” gibi berceste mısralar bırakarak gitti.
Rahmet üzerine olsun.
Yorumlar1