Dünyayı kültür-sanat lobileri yönetiyor!

  • GİRİŞ15.10.2025 08:51
  • GÜNCELLEME16.10.2025 09:41

“Türkiye, Batı hegemonyasının dışında ama onunla etkileşim içinde yükselen bağımsız bir kültürel güç müdür?”

Temel sorumuz bu olsun…

(İsrail’in Gazze’ye uyguladığı insanlık tarihinin en alçak, en acımasız, en aşağılık kitlesel soykırım harekâtının gölgesinde kalan birtakım iç hadiselere büyüteç tutamadık. Elbette bu bölgedeki trajedi/travma bitmedi. Göstermelik bir ‘ateşkes’ perdesi arkasında Süleyman Mabedi, Davut Koridoru, Büyük İsrail gibi distopik alçaklık devam ediyor, edecek. Bu kısa süreli oyalamanın sadece bir vehim olduğunu düşünelim. Umalım ve biz yanılalım…)

Yukarıdaki soruya tekrar dönelim:

“Türkiye, Batı’dan bağımsız yükselen bağımsız bir kültürel güç müdür?”

Dünyayı Yahudi lobisi yönetiyor. Bu basit tespite burun kıvırabilirsiniz. Fakat bu böyledir. Bu lobi ABD’den, Çin’e kadar uzanan büyük coğrafyada bazen spor, bazen sanat, bazen siyaset, bazen de sosyal maske ile gizlenir; kitleler, aslında sadece bir film veya spor karşılaşması izliyor zannedebilir kendini…

Ama öyle değil…

Ayşe Barım ismi etrafında dönen ve ardından ‘ünlü’lükleri kendinden menkul birtakım küsur sanatçı taifesinin uyuşturucu göz altıları ile başka bir tartışma zeminine doğru ilerleyen süreç aslında küresel çapta katmanlı bir mesele…

***

Dünyaya siyasî, ekonomik ve medya araçları üzerinde kümelenmiş kültür-sanat lobileri yön veriyor.

Bu aygıtlar hem kurumsal ve ideolojik yapılar (vakıflar, düşünce kuruluşları, sanat fonları) hem de küresel iletişim-sermaye ağları (Hollywood, yayıncılık, müzeler, moda, müzik sektörü vb.) şeklinde işler.

Küresel kültür-sanat lobilerini 5 ana başlık altında ele alabiliriz.

Birincisi, Anglo-Amerikan kültür-sanat lobisidir. ABD ve İngiltere’de etkindir. Küresel pop kültür, medya, sanat piyasası ve eğitim sistemi üzerinde çalışır.

Hollywood & Streaming devleri: Disney, Netflix, Warner Bros, Universal -sadece film değil, anlatı biçimlerini ve değer yargılarını da belirler.

Müze ve galeri lobisi: Metropolitan Museum of Art, MoMA, Tate Modern, Guggenheim Foundation.

Eğitim ve sanat fonları: Fulbright Program, Rockefeller Foundation, Ford Foundation, British Council, Arts Council England.

Think-tank bağlantıları: Tavistock Institute (asıl üzerinde durmamız gereken de bu lobidir), Chatham House, RAND, CFR (Council on Foreign Relations).

UNESCO politikalarına, medya üretim kodlarına, sanat fonlarına etki eden bu lobinin hedefi, liberal-bireyci kültür modelini ve Anglo-Sakson estetik normlarını “evrensel standart” haline getirmektir.

***

İkincisi, Frankofon kültür-sanat lobisi

Bu lobinin merkezi Fransa ve sömürge alanlarıdır.

Institut Français, Alliance Française: Dünya genelinde 1300’den fazla merkezle Fransız dilini ve estetiğini yayar.

Centre Pompidou, Louvre, Cannes Festivali: Kültürel prestij ve “yüksek sanat” standartlarını temsil eder.

Kültürel diplomasi: Fransa Dışişleri Bakanlığı bütçesinin hatırı sayılır kısmı kültür ataşeliklerine ayrılır.

Fransızca’nın, Fransız modasının, gastronomisinin, sinema ve sanat tarihi üzerinden küresel bir etkileşim amaçlayan lobinin hedefi, “Fransız kültür üstünlüğü”nü, özellikle Afrika ve bizim de bulunduğumuz coğrafyada yumuşak güç olarak sürdürmektir.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında sanatçıların, yazarların ve hocaların ‘bilgi ve görgülerini artırmak’ için Fransa’ya gönderilmelerini hatırlayalım…

***

Üçüncüsü, Alman kültür ve bilim lobisi…

Merkezi Almanya olan bu lobinin ana kurumları Goethe-Institut, DAAD (Alman Akademik Değişim Servisi), Max Planck Vakıfları.

Üniversite işbirlikleri, müzik bursları ve felsefi düşünce (Habermas Frankfurt Okulu) aracılığıyla Avrupa’dan başlayarak dünyanın entelektüel iklimini etkilemeyi amaçlayan lobinin hedefi, bilim, felsefe, teknoloji ve müzik (özellikle klasik müzik) alanlarında “akılcı-disiplinli kültür” modelini teşvik etmektir.

***

 

Dördüncüsü, Çin kültür lobisi.

Çin Halk Cumhuriyeti’nden dünyaya açılan bu lobi Konfüçyüs Enstitüleri, CCTV/CGTN, China Media Group, Belt & Road kültür fonları ile büyük bir dalga boyu oluşturmuş durumda.

Asya, Afrika ve Avrupa’daki film festivalleri, sergiler ve burs programları üzerinden etkileri giderek artan lobinin hedefi, Doğu Türkistan üzerinde yürüttüğü insanlık dışı uygulamaları perdeleyerek “Çin medeniyeti” kavramını küresel anlatıya dâhil etmektir. Daha da önemlisi Batı dışı alternatif bir modernite örneği sunmaktır…

***

Beşincisi ve en önemlisi, Yahudi-diasporik ve finans-kültür lobileri.

New York, Londra ve Tel Aviv’den dünyaya yayılmıştır.

Yapılar: Hollywood’un erken dönem sermayedarları (Warner Bross, Fox, Goldwyn), medya-sanat koleksiyonları olan Sotheby’s, Christie’s, art-fund sistemleri.

Kültürel hat olarak müzik endüstrisi, yayıncılık (Random House, Simon & Schuster), moda (New York-Paris hattı).

Müze koleksiyonları, modern sanat akımlarının finansmanı, kimlik politikalarının temsili konusunda çok etkili bir lobinin hedefi, küresel sanat piyasasının finansal yapısını ve kültürel temsil biçimlerini bütün dünyada yönlendirmek.

Şimdi buradan bakarak, Ayşe Barım ve benzeri meseleleri nereye ve nasıl bağlayabileceğimizi daha net görebilir, anlayabiliriz.

Batı merkezli lobilerin (özellikle ABD-İngiltere-Fransa) hâlâ dünya kültür piyasasının yüzde 70’inden fazlasını yönlendirdiğini biliyoruz.

Yeni güç olarak ortaya çıkan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler (Çin, Kuzey Kore ve Körfez ülkeleri) her ne kadar alternatif kültürel hegemonya kurma çabasında olsa da fonlama, dağıtım, görünürlük ve temsil ağları bakımından ‘henüz’ yeterli güce ulaşabilmiş değil.

Soruyu yeniden soralım:

“Türkiye, Batı hegemonyasının dışında ama onunla etkileşim içinde yükselen bağımsız bir kültürel güç müdür?”

Türkiye’nin üzerine bir karabasan gibi abanan ve bütün ‘kötülüklerin anası’ olan asıl sömürge lobisinden bir sonraki yazıda devam edelim, kısmet olursa…

Özcan Ünlü / Haber7

 

Yorumlar1

  • Guc 2 hafta önce Şikayet Et
    Sunya ve uluslararasi adina kurulan hix bir olusum, Dunyayi temsil etmiyor, kuranlarin iaprisini temsil ediyor,Adil manada, Gucu ve yaptiriminolan bir kurum yok, Olsa dunya bu kadar kaosa girmezdi, en madur olanlarda islamin baris ogutlemesi, Dise dis bir mucadele olmamasi
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat