Tovistok Tarikatı!

  • GİRİŞ22.10.2025 09:19
  • GÜNCELLEME23.10.2025 09:56

Geçen hafta bu köşede yayımlanan yazımıza (Dünyayı kültür-sanat lobileri yönetiyor, 15 Ekim 2025) şu soruyla başlamış ve yine aynı soru ile bitirmiştik:

“Türkiye, Batı hegemonyasının dışında ama onunla etkileşim içinde yükselen bağımsız bir kültürel güç müdür?”

Devam edelim…

Lobi nedir?

En genel tanımıyla, “bir karar alma sürecini etkilemeye çalışan kişi veya grupların faaliyetleri”dir.

Bu faaliyeti yürütene “lobici” denir.

İngilizce’de bu faaliyetlerin tamamına “lobbying” denir. Aynı dildeki “lobby” kelimesinden türetilmiştir. “Parlamento binasının giriş salonu”nu tanımlamak için kullanılır.

Denilir ki: “İngiliz parlamentosunda milletvekilleriyle konuşmak için bekleyen çıkar gruplarının burada toplanması nedeniyle böyle denilmiştir.”

Kültür-sanat lobisi…

Kenevir lobisi…

Petrol lobisi…

Silah lobisi…

Ermeni lobisi…

Yahudi lobisi…

İstediğimiz kadar çoğaltabiliriz…

***

İngiltere’de Yahudi lobisinin etkisiyle kurulan ve kurumsallaşan, zamanla, başta Avrupa olmak üzere küresel kültür-sanat kurumları ile önemli isimleri yörüngesine alıp kullanan Tovistok Enstitüsü, (Tavistock Institute of Human Relations (İnsan İlişkileri Tavistock Enstitüsü) ülkemizde de çok etkin…

‘Kâr amacı gütmeyen’ (?) bu araştırma, danışmanlık ve profesyonel gelişim kurumunun kuruluşu İkinci Dünya Savaşı yıllarına (1947) rastlar. Merkezi Büyük Britanya’da, ofisi ise Londra’dadır.

Sona doğru yaklaşan savaşın sonuçları ile ilgili dünya kamuoyundaki algıyı yönetmek için kurulan ve bu amaçla çeşitli organizasyonlar gerçekleştiren Tovistok Enstitüsü’nün felsefesi, “toplum, topluluklar arasındaki insan ilişkileri ve dinamiklerini incelemek; değişim süreçlerine destek sağlamak; gruplar ve sistemler içindeki davranışları analiz etmek” biçiminde açıklanır.

Sadece İngiltere’de değil, global ölçekte bir kültür-sanat anlayışı ve algısı geliştirme hedefi taşıyan kurum, kendisine bağlı çalışan ajanslar, şahıslar ve şirketler kanalıyla ‘tek tip’ ve ‘aynı amaca yönelik’ projeler geliştirir ve bu projeleri takip eder.

Daire dışına çıkanları fena halde ‘bitirir’…

***

Araştırma, değerlendirme, sosyal değişim projeleri yürüten, danışmanlık hizmetleri (organizasyonlar, kurumlara stratejik danışmanlık, organizasyon gelişimi ve değişimi, menajerlik) veren, profesyonel eğitim ve gelişim programları düzenleyen, yayıncılık (insan ilişkileri, sosyal bilimler ve organizasyon teorisiyle ilgili) yapan kurumun bu başlıklar altında ürettiği faaliyetlerin hiç de sanıldığı gibi ‘masum’ olmadığını biliyoruz.

Kuruluşu için Elliott Jaques, Henry Dicks, Wilfred Bion ve John Rawlings Rees gibi seçilmiş isimlerin görevlendirildiği Tovistok Enstitüsü ilk zamanlar Tovistok Klinik ile birlikte çalışır. Savaş sırasında ordu psikiyatrisi, insan davranışı ve grup ilişkileri üzerine çeşitli projeler geliştirir. Savaş sonrası enstitüye dönüşen kurum, elde ettiği deneyimlerle dünyanın farklı milletleri ve farklı kültürlerindeki insanları da ele alıp, haklarında veri üreten ve bu verileri analiz ederek belli merkezlere ulaştıran bağımsız bir yapıya (enstitü) dönüşür.

Büyük gösteriler, konserler, sinema ve televizyon programları, danışmanlık, liderlik ve sistemik analiz gibi kitleleri hipnotize eden projelerin pek çoğu ‘Tovistok icazetli’dir.

Öyle olmak zorundadır…

***

Projelerinin temelinde “kitle psikolojisini yönlendirmek” vardır. Her ne kadar bu yönüyle komplo teorisyenlerinin sıkça söz ettiği bir kurum olsa da bu ‘ilgi’yi doğrulayan yüzlerce kişi ve kuruma doğrudan etki etmiştir, etmektedir…

“Tapınak Şövalyeleri” gibi elleri-ayakları her yerde olan Tovistok Tarikatı’nın, “Türkiye ile bağlantısı/ ilişkisi yoktur” demek safdilliktir.

“Efendim, somut işbirlikleri ve projelerden örnek verin” diyenler, bu yapının faaliyetlerini ve projelerini nasıl yürüttüğüne dikkatlice bakarsa manzarayı çok net olarak görebilir.

Ülkemizde Tovistok Modeli ile çalışma yürüten üniversiteler…

Enstitünün “algı yönetimi”, “zihin kontrolü” ve “kültür emperyalizmi” (Bkz. “Tavistock - Dünyayı Yöneten Örgüt ve Atatürk Türkiye’sine Etkileri” isimli kitap) metodunu kullanan blog yazarları, gazeteciler, yorumcular, dergiler…

Dizi ve sinema endüstrisinin son zamanlarda kamuoyunu çokça meşgul eden adlî kovuşturmadaki karakterleri…

Birtakım spritüel ve masonik imajlarla süslenmiş çok satan kitaplar ve yazarları…

Bu zihin mühendisliği ve kültür emperyalizminin boyutlarını ortaya koymaktadır.

Sanırım…

“Türkiye, Batı hegemonyasının dışında ama onunla etkileşim içinde yükselen bağımsız bir kültürel güç müdür?” sorusuna cevap ararken bu meseleleri göz ardı etmememiz gerekiyor.

Öyle değil mi?

 

Yorumlar1

  • Ayşe Sağır 2 gün önce Şikayet Et
    Tüyap'taki fuarlar kapsamında Onur yazarı ödülü, sanatçı Onur ödülü ve sanatsever kurum Onur ödülü gibi çeşitli kültürel ödüllerin ne sebeple kimlere verildiğini yeniden düşüneceğim şimdi.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat