‘Yahudileşme temayülü’ ya da oyunun oyunu
- GİRİŞ17.12.2025 09:00
- GÜNCELLEME17.12.2025 09:00
Bu ruhsuz ve zihinsiz çağda…
“İnsancıl bir değerler sistemi”nin varlığından söz edebilir miyiz?
Edemeyiz değil mi?
Öyleyse artık kelimeleri saklamanın anlamı yok.
Son birkaç yıldır -özellikle bölgemizde- yaşananlar “karmaşık jeopolitik gelişmeler” diye açıklanamaz.
Bu, Türkiye’ye rağmen kurulan açık bir hattır.
Adım adım gidip adını koyalım:
Netanyahu - Brett McGurk - Pentagon hattı.
Netanyahu’nun derdi ne Gazze’de bitiyor, ne Lübnan’da başlıyor. Onun asıl meselesi Suriye’nin kuzeyi.
İsrail açısından tablo çok basit:
- İran, Suriye’den tamamen çıkmalı.
- Şam zayıf kalmalı.
- Türkiye aba altından sopa gösterilip sınırlanmalı.
Bunun için İsrail ne istiyor?
ABD’nin bölgeden çekilmemesini…
Bir de sahada İsrail’e sorun çıkarmayacak bir vekil güç. Ama bu güç sanıldığı gibi asla YPG değildir. Çünkü YPG, Tel Aviv’in “tehdit” dosyasında değil, “kullanışlı araçlar” klasöründedir.
Bunu yüksek sesle söyleyen yok ama herkesin malumu…
***
Brett McGurk meselesine gelince…
Obama döneminde YPG’yi meşrulaştıran, Trump döneminde “denge” adı altında koruyan, Biden döneminde ise “istikrar” maskesiyle yeniden parlatan isim.
McGurk, Türkiye’yi çok iyi tanıyor. İtirazlarımızı ezbere biliyor. Ama ciddiye almıyor.
Çünkü onun zihnindeki Türkiye:
- Güçlü ama kontrol edilmesi gereken,
- Bağımsız ama dizginlenmesi gereken,
- Sahada etkili ama masada sınırlandırılması gereken güçlü bir aktör…
Peki, onun için YPG ne anlam ifade ediyor?
- Bağımlı,
- Yönetilebilir,
- Gerekirse feda edilebilir ama şimdilik vazgeçilmez…
McGurk’un stratejisi budur ve Washington’da yalnız değildir.
***
Ya Pentagon?..
Pentagon raporları nedense son dönemde aynı nakaratı tekrar edip duruyor:
“IŞİD yeniden güçlenebilir!”
Bu cümleyi artık ciddiye almak zorunda değiliz. Çünkü IŞİD’in ne olduğu artık deşifre olmuştur. Fakat buna rağmen kullanışlı bir operasyon aparatı olarak kullanılır ve her seferinde aynı sonuca götürür:
- ABD çekilmedi,
- YPG güçlendirildi,
- Türkiye’ye “sabır” telkin edildi
Pentagon için mesele terör değildir; mesele kontrol edilebilir alanlardır. O yüzden Türkiye’nin kontrol edemediği her alan, Pentagon’un iştahını kabartır.
***
Yeni atlama taşı veya oyunun iki yeni oyunu: Avustralya saldırısı ve Suriye’de ABD askerlerine yönelik ‘saldırımsı’…
Bu saldırıların zamanlamasına “tesadüf” diyen varsa ya saftır ya da kötü niyetli...
Aynı anda kurgulanan bu saldırılarda aslında ne oldu?
- Batı kamuoyu korkuya alıştırıldı,
- “Radikal tehdit” söylemi yeniden dolaşıma sokuldu,
- Ortadoğu’da askerî varlık sorgulanamaz hâle getirildi.
Ve sahne hazırlandı:
“Çekilirsek kaos olur!”
Peki kaosun çözümü ne?
YPG!
***
Toparlayalım…
Netanyahu’nun görmek istediği tablo:
Türkiye sınırında, ABD korumasında, İsrail’e tehdit oluşturmayan bir yapı...
McGurk’un görmek istediği tablo:
Türkiye’nin itiraz ettiği ama kabullenmek zorunda kaldığı bir statüko…
Pentagon’un görmek istediği tablo:
Harita üzerinde kontrol edilen, risk üretmeyen bir tampon alan...
Üçü de aynı noktada buluşuyor.
Ve Türkiye’ye verilmek istenen mesaj çok net:
“Ya bu düzenle yaşayacaksınız ya da dışarıdan izleyeceksiniz!”
***
Kabul edelim asıl tehlike bunların hiçbiri değil; ne YPG, ne YPG’nin silahlı gücü…
Tehlike -kesinlikle- YPG’nin meşruiyetidir.
Görülmesi istenmeyen tablo budur.
Bütün bu operasyonun amacı YPG’yi Türkiye’nin güvenlik sorunu olmaktan çıkarıp,
uluslararası bir ‘güvenlik çözümü’ gibi pazarlamak…
Bunu başardıkları takdirde, Türkiye’nin söyleyecek sözünün azalacağını, hareket alanının daralacağını çok iyi biliyorlar.
Netanyahu, kendi güvenliğini düşünüyor.
McGurk, kariyerini ve mirasının hesabını yapıyor; belki bir başkanlık –neden olmasın?-…
Pentagon’un derdi ise yeni ‘Ortadoğu harita’sı…
Dikkat edilirse, bu hassasiyetlerin hiçbirinde Türkiye’nin güvenlik kaygısı, bölgesel ve küresel güç olma çabasına saygı, müttefiklik sorumluluğu yok.
O yüzden artık şu soruyu sormak lazım:
Türkiye bu hatta karşı kendi hattını ne zaman kuracak?
Çünkü bu hattı kurmak zorunda…
Çünkü Türkiye’nin bölgesel rolü ve gücü bunu gerekli hale getiriyor.
Ve çok iyi biliyor ki…
Başkalarının çizdiği hatlar ve haritalarla korunması zor ve hatta imkânsız…
***
Bütün bunlar olurken…
Türkiye muhalefetinin başını kuma gömmesi veya kumda oynamaya esir edilmesi de bir tesadüf değil.
Netanyahu açık açık Suriye’nin kuzeyini İsrail güvenliği için dizayn ederken…
Brett McGurk, Ankara’nın itiraz notlarını okumadan cebine koyup YPG’yi yeniden sahaya sürerken…
Pentagon raporları Türkiye sınırında fiilî bir yapı inşa ederken…
Bizim muhalefetin bu konulardaki en büyük marifeti: Ya kocaman bir suskunluk ya da kaçamak cümleler…
Ya da “Dış politika uzmanlarının değerlendirmesi gerekir” temennileri.
Bu sessizlik asla tesadüf değil, bilinçli bir kaçıştır.
Türkiye’de muhalefet, YPG dosyasına geldiğinde tuhaf bir refleks gösteriyor.
- “Teröre karşıyız” diyorlar ama örgütün adını anmıyorlar.
- “ABD ile ilişkiler bozulmamalı” diyorlar ama kimin veya neyin pahasına olduğunu söylemiyorlar.
- “Demokratik çözüm” diyorlar ama kime alan açıldığını açıklamıyorlar.
Neden?
Çünkü bu dosya, klasik iç siyaset polemiğiyle taşınamayacak kadar ağır.
Çünkü Washington’u kızdırmak istemiyorlar.
Çünkü Batı başkentlerinden “makul aktör” etiketi almaya fazla önem veriyorlar. (Bkz. CHP lideri Özel’in Batı ülkelerinde Türkiye’yi şikâyet etmesi…)
Ama şunu unutuyorlar:
Devletler, sessiz kalanları muhatap almaz.
***
Ülkemizdeki muhalefetin temel hatası şudur:
Dış politikayı hâlâ iktidara karşı bir iç siyaset malzemesi zannetmeleri.
Oysa Suriye’nin kuzeyinde kurulan yapı, hangi parti iktidarda olursa olsun Türkiye’nin güvenlik meselesidir.
Yani Netanyahu, Ankara’da kimin iktidar olduğuna bakmıyor.
Yani McGurk, sandık sonuçlarıyla ilgilenmiyor.
Yani Pentagon, muhalefetin iyi niyet beyanlarını okumuyor.
Onlar haritaya bakıyor ve o haritada Türkiye’nin kararsız, bölünmüş, iç tartışmalara gömülmüş görünmesi stratejik bir avantaj olarak okunuyor.
Muhalefetin görevi, sadece iktidarı eleştirmek değildir.
Muhalefet olmak, ülkenin karşı karşıya olduğu stratejik tehdidi de doğru okuyup anlamak ve adlandırmaktır.
Bugün YPG meselesinde sessiz kalanlar şunu anlamalı:
Bu dosya yarın bir “iktidar sorunu” değil, bir devlet krizi olarak geri dönebilir. O gün geldiğinde, “Biz aslında karşıydık ama…” cümlesinin hiçbir değeri olmaz.
Türkiye bugün Netanyahu-McGurk-Pentagon hattıyla yüzleşirken, içerideki en zayıf halka ne yazık ki muhalefetin suskunluğudur.
Bu suskunluk ne denge sağlar, ne diplomasi üretir, ne de Türkiye’yi korur.
Tarih, bu tür dönemlerde yüksek sesle konuşanları değil, doğru yerde konuşanları yazar.
Ve bugün susanlar, yarın “neden dışlandık?” diye sormamalıdır.
Yorumlar3