Devlet, darbe ve demokrasi

  • GİRİŞ16.07.2021 11:28
  • GÜNCELLEME16.07.2021 11:28

Ülkemiz tarihinde, 5 yıl önce gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminin çok önemli bir yeri vardır. 15 Temmuz, tarihimizdeki ilk darbe değildir. Tarihimizde 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 askeri darbeleri gerçekleşmiştir. 28 Şubat süreci veya post-modern darbe olarak tarihe geçen 28 Şubat 1997 müdahalesi, karanlık bir tarih olarak zihinlerde unutulmamıştır. 27 Nisan 2007 tarihinde e-muhtıra yoluyla hükümete müdahale edilmeye kalkılmıştır. 20 Mayıs 1963 ve 22 Şubat 1962 tarihlerinde Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir liderliğinde başarısız 2 darbe girişimini yaşadığımızı ayrıca not edelim. 15 Temmuz 2016 tarihinde karanlık güç ve odakların öncülüğünde başlayan darbe girişimi, başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tarihimizdeki darbeleri ve müdahaleleri unutmamak ve unutturmamak, demokrasi bilincinin canlı tutulması açısından büyük önem taşımaktadır.

Hükümet ve meclisi etkisizleştirmek ve devlete tamamen hakim olmak, şimdiye kadar yapılan bütün darbelerin ve müdahalelerin ortak amacıdır. Darbelerde ve müdahalelerde ordu, ana güç olarak kullanılmıştır. Devleti ele geçirmek hastalığı veya sapkınlığı yüzünden ülkemizde demokrasinin kurumsallaşmadığını ve hep kırılganlığını koruduğunu söyleyebiliriz. Devleti ele geçirmek yoluyla topluma tahakküm etmek isteyen FETÖ ve onun arkasındaki güçler, 15 Temmuz 2016 tarihinde bütün ülkeye, demokrasiye ve barışa kasteden antidemokratik, karanlık, kirli ve kanlı bir kalkışma içinde olmuşlardır.

Yaşanan bütün darbelerden ve 15 Temmuz tecrübesinden çıkarmamız gereken önemli dersler bulunmaktadır. 15 Temmuz ve darbeler tecrübesinden çıkarmamız gereken en büyük ders, devleti ele geçirme şeklindeki hastalığımızın köklü bir şekilde tedavi edilmesi lazımdır. Devleti ele geçirme, devlete sızma veya devlet gücünü kullanma şeklindeki patolojik düşüncelerden ve amaçlardan bütün kesimlerin kendisini arındırması gerekmektedir. Devlet, bir grubun, kliğin, cemaatin, partinin, ideolojinin veya gücün sahip olacağı bir yapı değildir. Hiçbir grup, güç veya hizip, kendisini devletin sahibi olarak görme şeklinde bir ayrıcalığa sahip değildir. Devletin sahibi, bütün millettir. Devletin millete hizmet edebilmesi için, demokratik bir hukuk devleti olması gerekmektedir. Darbeler ve müdahaleler, devletin demokratik bir hukuk devleti niteliğine sahip olmasını engellediği gibi, devletin millete sahici anlamda hizmet etmesini de engellemiştir. Darbeciler, devleti, millete değil, kendilerine hizmet eden bir tahakküm aracı olarak düşünmektedirler.

15 Temmuz darbe girişimi, devlet içerisinde yapılanan siyasal ve dini grupların zamanla kontrol edilemez güçlere dönüştüklerini ortaya koymuştur. 60’lı yıllardan itibaren eğitim ve hayır hizmetleri alanında faaliyet gösteren bir yapı olarak ortaya çıkan FETÖ, süreç içerisinde orduya, istihbarata, yargıya ve emniyete sızan devasa bir güç haline gelmiştir. Ordu, emniyet ve istihbarat içindeki gücüne güvenen FETÖ, 15 Temmuz 2016 tarihinde kalkışma yoluyla ülke yönetimine el koyma cüretini kendinde bulabilmiştir. 15 Temmuz kalkışması, devletin cemaatleşmemesi, cemaatinde devletleşmemesi gerektiği şeklinde önemli bir dersi bize öğretmektedir. Devlet, devlet olmalıdır, cemaat cemaat olmalıdır. Hiçbir sosyal grup, devlet içinde örgütlenmemeli ve dini kendi sosyal, siyasal ve ekonomik çıkarları için araçsallaştırmamalıdır.

Devlet ve din üzerinden iktidar mücadelesi yapılması, ülkemizde demokrasinin, hukukun ve barışın yerleşmesine ve güçlenmesine engel olmaktadır. Devleti ele geçirme hastalığından kendimizi arındırmamız gerektiği gibi, dinin siyasal, sosyal, ekonomik araçların elde edilmesinin aracı olmaktan çıkarılması da büyük önem taşımaktadır. Din, ibadet, ahlak ve maneviyat olarak insani gelişimimizi besleyen değerli bir tecrübe olarak işlevini yerine getirmelidir. Devletin ve dinin, siyasal iktidar mücadelelerinde araçsallaştırılmaması, istismar edilmemesi demokrasi, hukuk ve barış açısından büyük önem taşımaktadır.

Son 5 yıl içinde FETÖ yapılanması hakkında birçok yeni bilgiyi öğrenmiş bulunuyoruz. Yıllarca kendisini Cemaat veya Hizmet Hareketi olarak sunmayı başarmış olan FETÖ’nün aslında hiçbir zaman Cemaat veya Hizmet Hareketi olmadığını öğrendik. FETÖ’nün lider kadrolarının asıl amacı, para, güç ve iktidardan başka bir şey değildir. FETÖ’nün karanlık kadroları, kendi içlerinde para ve güç için mücadele etmektedirler. FETÖ örneği ışığında din ve maneviyatı istismar ederek para ve güç hırslarını tatmin etmeye çalışan karanlık ve kirli yapılara karşı her zaman uyanık, eleştirel ve sorgulayıcı bir tutuma sahip olmak önemlidir.

Toplum, hiçbir zaman darbeleri tasvip etmemiş ve desteklememiştir. Toplum, 15 Temmmuz gecesi darbeye direnmiş ve iç savaş çıkarma planlarını boşa çıkarmıştır. Toplum, ülkenin geleceğini darbede değil, demokraside, barışta ve hukukta görmektedir. Darbeler ve müdahaleler, bu ülkenin yıllarını ve enerjisini boşa harcamasına neden oldu. 15 Temmuz gibi korkunç ve kanlı bir darbe girişimiyle tekrar karşılaşmamak için demokrasiyi ve barışı güçlendirmek için toplum olarak herkes sorumluluk almalı ve katkı sunmak için çalışmalıdır.

 MİLAT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat