Türkiye ile İran’ın kaderi ortak mı?

  • GİRİŞ17.06.2025 08:26
  • GÜNCELLEME17.06.2025 08:26

İsrail’in İran’a başladığı saldırı sonrasında, Türkiye’de, İran’dan sonra sıranın Türkiye’ye geleceği, bundan dolayı da Türkiye’nin İran’ın yanında olması gerektiği hatta Türkiye’nin İran’la müttefik olması gerektiği ile ilgili, eskiden beri dillendirilen bir söylem yeniden dillendirilmeye başlandı.

Peki, bu söylem realiteyi ne kadar yansıtıyor? Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, bu söylemin en azından bir kısmı gerçeği yansıtıyor.

Zira İsrail’in Orta Doğu’da büyük devletleri bölüp, parçalamak istediği, etnik ve mezhepsel ayrılıkları, farklılıkları kışkırtarak küçük, zayıf devletlere bölmek istediği eskiden beri bilinen bir husus.

Dolayısıyla, Irak ve Suriye’yi bölmek ve zayıflatmak için, ABD-İsrail ikisinin her şeyi yaptığını biliyoruz.

İran’ın da özellikle İsrail tarafından bölünmek istendiği, zayıflatılmak istendiği bir sır değil. İsrail’in Türkiye’den de rahatsız olduğu, bu coğrafyada Orta Doğu’da güçlü bir devlet olarak bulunan ve her geçen gün sanayi, teknoloji ve silah altyapısını geliştiren Türkiye’yi, Türkiye doğrudan İsrail’i tehdit etmese bile kendisine bir rakip olarak gördüğü bir sır değil.

Dolayısıyla İsrail için ideal olanın Türkiye’nin de zayıflatılması, hatta bölünmesi olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı da geçmişten beri İsrail Orta Doğu’da bir PKK devletini hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’de destekliyor. Hatta PKK’ya doğrudan Türkiye içerisinde de destek verdiğini söyleyebiliriz.

Peki, bütün bu tehditler karşısında Orta Doğu’da Türkiye ve İran’ın ortak bir vizyon geliştirmesi, kamuoyunda dillendirilen iddia çerçevesinde siyasi ve askeri müttefiklik ilişkisi kurması mümkün mü?

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, İran’ın bölünmesi, pek tabii ki Türkiye’nin lehine değil; böyle bir durumun yaratacağı istikrarsızlık, terör, göç hareketleri, mülteci hareketleri Türkiye açısından ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturacaktır.

Ama buna rağmen, Türkiye’nin Batı tarafından tamamen yalnızlaştırılmış olan İran’la askeri ve siyasi bir müttefiklik ilişkisi kurmasının günümüzün realitesine, güç dengelerine ve realitesine uygun olmadığını söylemek gerekir.

Yine de Türkiye bütün riskleri göze alarak böyle bir adım atsa bile, şunu söylemek gerekir ki, karşımızda böyle bir ilişki geliştirilebilecek bir müttefik ve partner yok.

İran, daha önce bir yazımda yazdığım gibi Türkiye’nin, belki de en zor komşusu; tarihsel olarak kendisini Türkiye’nin karşısına konumlandırmış olan, Safevi geleneğinin bir temsilcisi olan bir devlet.

Mezhepsel ve dini farklılıkları jeopolitik çıkarlara bir araç olarak kullanan Safevi geleneği ve İran kendisini Türkiye’nin karşısına konumlandırmıştır. Dolayısıyla ciddi bir doku uyuşmazlığı söz konusu.

Bundan dolayı da İran’ın 2000 sonrası Orta Doğu’da takip ettiği politikalarla hep Türkiye’nin aleyhine adımlar attığı; Irak’tan Suriye’ye, Türkiye’nin dibine kadar gelerek Halep’i bombaladığı, İdlib’den Türkiye’ye yönelik milyonlarca insanı sürmeye çalıştığını ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya çalıştığını hepimiz biliyoruz.

Bütün bunların üstüne bir perde çekip unutsak bile, İran’ın bu politikalarından vazgeçeceğini düşünmek ancak saflık olur.

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in başlattığı saldırılar sırasında Tebriz’in bombalanması sırasında bir İranlı Twitter kullanıcısının şu yorumu çok çarpıcıydı: Tebriz bombalanıyor dikkat edelim, Zengezur Koridoru konusunda Türkiye ve Azerbaycan bir oldu bitti yaratmasın.

İran rejiminin geleceği, bekasının tehdit edildiği ve İran’ın bir varoluş mücadelesi verdiği anda bile aman bundan Türkiye faydalanmasın, aman bundan Türk dünyası faydalanmasın, Zengezur Koridoru kurulmasın diye düşünen; Azerbaycan’ın Karabağ’a yönelik başlattığı haklı terörle mücadele operasyonu sırasında Ermenistan’ı yanında duran, Ermenistan’a her türlü desteği veren İran’la Türkiye’nin kaderinin, geleceğinin ortak olduğunu iddia etmek; tarihten, coğrafyadan, siyasetten habersiz olmak demektir.

Dolayısıyla, Türkiye ne yapacaksa, İran’la siyasi ve askeri bir müttefiklik ilişkisi kurmadan, diplomatik girişimlerle İran’ın bölünmemesini sağlamak zorunda.

Tersinden düşünelim. İsrail Türkiye’ye yönelik bir askeri saldırı başlatsaydı, İran Türkiye’nin yanında durur muydu? Türkiye’ye askeri olarak destek verir miydi? Bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla hayal kurmayı bırakalım.

Şurası kesin: Türkiye’nin İran’la ne kaderi ortak ne de geleceği ortak. Zira ortak düşman ve ortak tehditler bulunmasına rağmen iki devletin bölge ile ilgili vizyonu birbirine taban tabana zıt.

Türkiye, İsrail’in bu yayılmacı politikalarına karşı duracaksa, kimseye güvenmeden ve bağımlı olmadan kendisini güçlendirerek, kendi ayakları üzerinde durarak, kendini bir ağırlık merkezi haline getirerek bunu gerçekleştirecek.

Bu çerçevede bölgede ve dünyada ortak vizyona sahip devletlerle de müttefiklik ilişkisi geliştirecek. İran’ın ise mezkur sebeplerden dolayı böyle bir müttefik olması mümkün değil.

Diriliş Postası

Yorumlar2

  • Kadir inanmaz 1 saat önce Şikayet Et
    İran ile ittifak zor ama NATO devletleriyle kolay öylemi!?
    Cevapla
  • harbici 5 saat önce Şikayet Et
    okuduğum en doğru yazı.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat