İki Güncel Hukuk Sorunu: Adli Para Cezası ve GBT-Sabıka Kaydı-Fişleme
- GİRİŞ10.05.2013 08:18
- GÜNCELLEME10.05.2013 08:18
1. Adli para cezasını ödeyemediği için cezası hapse çevrilen hükümlülerin suç tarihi 01.03.2008 tarihinden önce olduğunda, haklarında koşullu salıverilme uygulanabilecektir. Suç tarihi 01.06.2005 öncesi olanlarda koşullu salıverilme beşte iki ve bu tarihten sonra işlenen fiiller yönünden üçte iki oranında uygulanacaktır. Elbette cezaevinde geçirilen sürenin iyi halle tamamlanması gerekir. Adli para cezası ödenmediği için hapse çevirmede, bir para cezasında azami hapis süresi 3 yılı ve birden fazla para cezasının birlikte infazında azami hapis süresi 5 yılı geçemez.
Eski Ceza Kanunu döneminde ertelenebilen para cezaları, Yeni Ceza Kanunu döneminde erteleme dışında bırakılmıştır. Bununla birlikte para cezaları, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi kapsamına girmektedir. Adli para cezasında infaz ertelemesi olmayıp, sadece taksitlendirme usulü bulunmaktadır. Adli para cezası ödenmediği için hapse dönüldüğünde de, para cezasının ödenmesi halinde hapis cezası yine ortadan kalkmaktadır. Ödenmeyen adli para cezasının hapse dönülmesinde hesaplama, hükmedilen para cezasının 100 -TL'ye bölünmesi suretiyle yapılır.
01.03.2008 tarihinden sonra işlenen suçlarla ilgili ödenmeyen adli para cezalarında koşullu salıverilme ve hapis cezasının ertelenmesi uygulaması kaldırılmıştır. 5275 sayılı Kanunun 106. maddesinin 9. fıkrasına göre, “Adli para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adli para cezasıdır”.
Bu hüküm uyarınca, adli para cezasından çevrilen hapsin infazı aynen yerine getirilecektir. Ancak 6291 ve 6411 sayılı kanunlarla 5275 sayılı Kanunda 105/A maddesi olarak yer alan yeni düzenleme, “Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” başlığı ile yer verdiği hükümde, koşullu salıverilmeye benzemekle birlikte hükümleri farklı bir müesseseyi öngörmüştür.
105/A maddesinin 4. fıkrasına göre, “Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden yararlanmalarında, hak ederek tahliye tarihi esas alınır”. Böylece, ödenmeyen adli para cezası üç yıl hapse dönen hükümlü son bir yılını denetimli serbestlik altında geçirecek, ödenmeyen para cezası bir yıl hapse dönen hükümlü ise, açık cezaevinde kalmaksızın, hakkında düzenlenecek değerlendirme raporu ile denetimli serbestlik altında salıverilecektir.
2. “GBT” adı ile bilinen Genel Bilgi Toplama fişleri, birçok insan için sorun olabilmektedir. Haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenler bile, şüpheli/sanık karar takip formları savcılık ve ilgili mahkemesince zamanında doldurulup polis ve jandarmaya gönderilmediğinden, yıllarca fişleme sıkıntısını yaşamakta ve yersiz şekilde kayıt altında kalabilmektedirler. Yeni yürürlüğe giren Adli Sicil Kanunu ve Adli Sicil Yönetmeliği uyarınca, GBT'nin artık polis ve jandarmada tutulmayıp, UYAP adı ile bilinen Ulusal Yargı Ağı Projesi adlı sistemde saklanması gerekmektedir. Polis ve jandarma da bu sisteme uyum sağlamak suretiyle bilgilere ulaşabilmeli, fakat kendisi kayıt saklamamalıdır. Bu konuda, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın bir protokol yapıp soruna çözüm getirmesinin isabetli olacağı tartışmasızdır.
Kanaatimizce, sabıka kaydı sorgulamasının da internet üzerinden yapılması, hatta bu konuda bireyin beyanın da geçerli olması gerekir. Mevcut durum itibariyle, hala insanların eziyet çekercesine adliyelere gitmek zorunda bırakıldığı, adliyelerdeki insan sayısının arttığı, adliyelerin meşgul edildiği, en önemlisi de insanların maddi ve manevi açıdan mağdur oldukları görülmektedir. Günümüzde, bir insanın suç işleyip işlemediğini gösteren sabıka kaydı konusunda vatandaşın beyanına itibar edilmesi ve bu beyanının doğruluğunun da internet üzerinden teyidi yeterli hale getirilmelidir.
GBT ve sabıka kaydı dışında, günümüzde hala “güvenlik sorgulaması” adı altında istihbari rapor uygulamalarının devam ettiği, bunların görünmediği ve herhangi bir yere kaydedilmeyip, bir anlamda fişleme usulüne devam edildiği, bu konuda şikayetlerin sürdüğü görülmektedir. Hatta kişiye ait bazı bilgilerin, hiç gereği olmadığı veya kişinin özeli olduğu halde kaydedilip kullanıldığına, fakat olumsuz gerekçenin dayanağı olarak gösterilmediğine rastlanabilmektedir.
Özellikle işe alım komisyonlarında gündeme gelen, bireyin itirazına konu edilmeyen, işe alınmada veya bir yere başvuruda ya da üye olmada görünmeyen engel olarak ortaya çıkan, ancak bireye, uygun olmadığından bahisle kabul edilmediği hususunun başka sebeple bildirildiği veya bu konuda hiç gerekçe gösterilmeyen örneklerle karşılaşmak mümkün olabilmektedir.
Bu tür uygulamaların hukuk devletinde yerinin olmaması gerekir. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin “Ayırımcılık yasağı” başlıklı 14. maddesine göre, “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır”.
“Kanun önünde eşitlik” başlıklı Anayasa m.10/1'e göre ise, “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir”.
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/2 ve Anayasa m.38/4'e göre, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”.
Kanaatimce başka söze gerek yok!
mailto:ersansen@hotmail.com
Yorumlar1