Polisin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine Müdahalesi

  • GİRİŞ14.05.2013 08:56
  • GÜNCELLEME14.05.2013 08:56

Polisin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine Müdahalesi

Son zamanlarda televizyon ve gazetelerde, polisin sıkça toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyen ve düzenlemek isteyenlerle karşı karşıya geldiği, zor kullandığı ve bu sırada tazyikli su, biber gazı ve cop gibi vasıtalara başvurduğunu görmekteyiz.

Polis; hukuk düzenini korumayı, suçları önlemeyi, başkalarının kişi hak ve hürriyetlerini gözetmeyi, demokratik hukuk toplumunda herkesin istediğini yapamayacağını, görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirmek adına, gerektiğinde güç kullanmak zorunda kaldığını ve bunu orantılı kullandığını ifade ederken, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan birey de; toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmanın demokratik bir hak olduğunu, bu hakkın kullanılmasının izne bağlı olmadığını, iktidarın ve kamu kudreti kullanıcısının eleştiriye ağır da olsa tahammül edip, iktidarın ve kamu kudreti kullanıcısının sadece kendi lehine hareket edenleri gözetmeyip, herkese eşit mesafede durması ve düşünce açıklama hürriyetinin kullanımına saygı göstermesi gerektiğini, aksi halde özgür toplum ve birey olunamayacağını, yerini baskı, korku tek sesliliğin alacağını ileri sürmektedir.

Belirtmeliyiz ki, kamu düzeni, kamu yararı ile bireyin hak ve hürriyetleri ve birey yararı arasındaki denge, hem hukuk kuralında ve hem de uygulamada iyi ve eşit kurulmalıdır. Aksi halde, denge bir tarafın aleyhine tahmin edilmeyecek ölçüde bozulabilir ve buna karşı oluşabilecek tepki de bu defa diğer taraf aleyhine sonuç doğurabilir. Bu yazımızda, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin bazı kararlarına yer vermek suretiyle hukuk alanında bu dengenin nasıl sağlanabileceğine değineceğiz[1].

Bir toplantı ya da gösterinin “Toplantı ve dernek kurma özgürlüğü” başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11. maddesi kapsamında koruma görebilmesi için şiddet içermemesi, bir başka deyişle barışçıl olması gerekir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, şiddet içeren bir gösterinin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 11. maddesinin 2. fıkrasına göre demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı incelenmeyecektir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının devletlere yüklediği yükümlülük sadece toplantı gösteri yürüyüşüne müdahale etmemekle sınırlı değildir. Bunun haricinde devletin bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin barış içerisinde yapılabilmesini sağlamak için bazı önlemler alması gerekmektedir.

16 Aralık 2008 tarihli K. K. - Türkiye kararına konu olayda, Kasım 2002 tarihinde ABD'nin Irak'a müdahale ihtimalini protesto etmek üzere Taksim'de toplanan 150 kişilik bir gösterici grubu İstiklal caddesinden Taksim'e doğru yürüyüşe geçer. Meydana varmadan önce polis barikatı ile karşılaşırlar. Polis amiri, gösterinin yasa dışı olduğunu ihtar eder (gösteriyi 72 saat önceden otoritelere haber verme kuralına uyulmamış olması sebebiyle). Bunun üzerine göstericiler polislere pankart sopalarıyla vurmaya başlarlar. Polis, güç kullanarak gösteriyi dağıtır ve 21 gösterici gözaltına alınır. Yapılan muayenelerde göstericilerin vücutlarında darp izlerine rastlanır. Aynı gün 24 kolluk mensubu da doktor muayenesinden geçer ve raporlara göre onların da vücutlarında darp izlerine rastlanır.

5 Aralık 2006 tarihli O. A. - Türkiye kararına konu olayda, başvurucunun da aralarında bulunduğu 40-50 kişilik bir grup F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla Sultanahmet meydanında toplanmışlardır. Gösteri, bildirim şartı yapılmaksızın tertip edilmiştir. Polis, göstericilerin toplanmasından yaklaşık 30 dakika sonra, bildirim şartının yerine getirilmediğini, bu yüzden göstericilerin dağılması gerektiğini ihtar etmiştir. Göstericilerin dağılmaması üzerine polis, göz yaşartıcı gaz kullanarak göstericileri dağıtmıştır. Olaylarında ardından bazı göstericiler gözaltına alınmıştır.

7 Temmuz 2009 tarihli Slawomir Skiba - Polonya kararına konu olayda, önceden haber verme şartı yerine getirilmeden gerçekleşen bir toplantı gösteri yürüyüşünün kolluk tarafından kuvvet kullanılarak dağıtılmamış, ancak gösteriden sonra kimliği tespit edilen göstericilere kanunun gerekliliklerini yerine getirmemelerinden dolayı bir ceza kesilmiştir. Mahkeme, fikirlerini ifade etme imkanı bulan göstericilerin bu şekilde cezalandırılmalarını Sözleşmeye uygun bulmuştur.

4 Kasım 2008 tarihli E. Ö.- Türkiye davasında, bir grup lise öğrencisi okulun duvarına pankart asarken sivil giyimli üç polis memuru olaya müdahale etmek isteyince öğrenciler tarafından sopalarla tehdit edilirler. Polis memurları bunun üzerine ikaz ateşi açarlar. Göstericiler sokak aralarına kaçışırlar. İkaz atışları sırasında da olay tarihinde 14 yaşında olan başvurucu vurulur ve yaralanır. Mahkeme bu davada, polis memurlarının göstericilerin sopalı tehditlerine karşılık destek kuvvet çağırarak daha hafif tedbirlerle karşılık verebilecek iken, ateşli silah gibi aşırı bir güç kullanmasın orantısız bulmuştur. Olayda, göstericilerin şiddete başvurduğu ortadadır, ancak bu şiddete karşı kamu kudreti kullanıcısı tarafından alınan tedbirler orantısızca serttir.

Mahkeme, önceden izin alınmamış olsa bile barışçıl şekilde yapılan gösterilerde kolluğun bir miktar tolerans göstermesi gerektiğini belirtmiş ve somut olayda polisin oldukça sabırsız davrandığını, kamu düzeni için ciddi bir tehlike oluşturmayan ve şiddete başvurmayan bu kişilere karşı, göz yaşartıcı gaz kullanmak suretiyle çabuk ve kuvvetli bir müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Belirtmeliyiz ki bu hoşgörü, mutlak bir hoşgörü değildir ve iç hukuk gerekliliklerinin tamamen gözardı edilmesi sonucunu doğurmaz

Mahkemenin olayla ilgili olarak yaptığı tespitlere göre göstericiler polisin dağılın emri üzerine saldırıya geçmişler, polise ait araçlar ile sivil araçlara zarar vermişler ve olay yerinde bulunan çeşitli dükkanların camlarını kırmışlardır. Bu tespitleri yaptıktan sonra Mahkeme, gösterinin barışçıl olmadığını söylemiş ve bu şartlar altında gösterinin dağıtılmasının Sözleşmenin 11. maddesine aykırı olmadığına karar vermiştir.

Özetle; kanuni gereklilikleri yerine getirmemiş olan, ama şiddete de başvurmayan bir topluluğun kolluk tarafından güç kullanılarak dağıtılması veya yine kolluğun aşırı/orantısız güç kullanmak suretiyle toplantı veya gösteriyi dağıtması, bu davalardaki başlıca sorunları oluşturmaktadır.

Sorun, iç hukuk düzenlemelerinden ziyade, daha çok idari pratik, yani hukuk kurallarının uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Bunun yanında, kamu kudreti kullanıcısının görüşünde olanlara veya bu görüşe yakınlık duyanlar karşı gösterilen müsamaha da kendisini “eşitlik” ilkesine aykırılık olarak gösterebilmektedir. Bu nedenle, önceden bilgi verilsin veya verilmesin cebir ve şiddet içermeyen toplantı veya gösterilere zor kullanmak suretiyle müdahale edilmemesi, bu toplantı veya gösterilerin cebir ve şiddet dışında başkalarının hak ve hürriyetlerini kısıtlaması durumunda ise, bu kısıtlılığa gösterilecek tahammül sınırının dikkate alınarak, hukuka aykırı başlayan veya hukuka aykırı hale gelen toplantı veya gösterinin sonlandırılması veya dağıtılması ve gerektiği kadar güç kullanılması isabetli olacaktır.

Kişi hak ve özgürlükleri asıl korunması gerekendir. Demokratik hukuk toplumunda, kişi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması değil, bireylerce kullanımı hedeflenmelidir. Bu kapsamda, hak ve hürriyetini kullanan bireyin düşüncelerini açıklayabilmesi, bu sebeple yaşam ve sağlığının zarar görmemesi ve tehlikeye düşürülmemesi çok önemlidir.

Cebir ve şiddet içermeyen toplantının sırf bildirimsiz yapılması veya trafik düzenini etkilemesi ya da karmaşıklığa yol açması, bu toplantı veya gösteri yürüyüşüne zor kullanmak suretiyle müdahale dayanağı olarak görülmemelidir. Hukuka aykırı bir toplantı veya gösteriye zor kullanmak suretiyle yapılacak müdahale, beraberinde hiç beklenmeyen ve istenmeyen ağırlıkta sonuçların doğmasına da yol açabilir. Belirtmeliyiz ki, esas olan kamu kudreti kullanıcısının somut olayda ne yapacağı, önyargısız olması, karar makamında olan amirin objektif bir davranışla sınırları ve olabilecekleri belirleyebilmesi ve demokratik hukuk düzeninde zor ve silah kullanmayı bir öncelik ve ayrıcalık olarak görmemesidir.


[1] Karar özetleri, Dr. Ziya Çağa Tanyar'ın “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkı” başlıklı makalesinden alınmıştır.

ersansen@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat