Polis (2)

  • GİRİŞ04.06.2013 08:38
  • GÜNCELLEME04.06.2013 08:42

Bu düşünceye katılmadığımı ve hukukçu kimliğimi koruduğum sürece de sübjektif düşünce ile hareket etmeyip, hukuki açıdan doğru olanı savunacağımı önemle ifade etmek isterim.

Bir önceki "Polis" başlıklı yazımda, olması gereken açısından polisi anlattım. Yazı dikkatle okunduğunda, hukukun evrensel ilke ve esasları açısından konuya yaklaşıldığı, somut bir olaydan ziyade, hukuk devletinde olması gerekenden bahsedilip çifte standardın yanlışlığına işaret edildiği görülecektir.

Buradaki mevzu, polisin yararları veya zararlarından, varlığı veya yokluğuna bağlı sonuçlardan söz etmek değildir. "Polis kimdir, yetkileri nelerdir ve nasıl davranmalıdır?" sorularının cevaplarının bulunması amaçlanmıştır. Polisin karalanması hedeflenmemiş, aksine bir hukuk devletinde olması gereken polisten bahsedilmiştir.

Okuyucuya, cebir ve şiddete maruz kalmanın sonuçlarını düşünüp, bu durumda polise karşı nasıl bir his besleyeceği sorusu da sorulmamıştır. Çünkü hukukçuluk, ajitasyondan uzak, maddi hakikat ve objektifliği gerektirir. Yazının tüm yaklaşımı objektif olup, konu başlığına sadık kalmak suretiyle polis hakkında açıklamalar yapılmıştır.

Kamu kudretini kullanan polisle ilgili şikayet, yalnızca Ülkemizde değil, dünyanın birçok yerinde gündeme gelmektedir. Çünkü önleyici ve adli kolluk fonksiyonlarını ifa eden polisin, birey ve toplumla karşı karşıya kaldığı, kamu otoritesinin emir, talimat ve baskı derecesinde isteklerine muhatap olduğu her noktada sorun yaşaması kaçınılmazdır.

Polisten, herkesi memnun etmesi de beklenmemelidir. Ancak polisten, hukukun evrensel ilke ve esasları ışığında hareket edip, yaşadığı bütün sorun ve baskılara rağmen insanların yaşam ve sağlıkları ile mallarını güven altında tutması beklenmelidir. Polis ile diğer güç kullananların farkı buradadır. Polisin meşruluğu, sadece kamu kudreti kullanmasına değil, aynı zamanda koruyucu ve kollayıcı olmasına dayanmaktadır. Buradaki koruma ve kollama, öncelikle bireyin hak ve hürriyetlerini kapsamalıdır.

Polis, kimseye hak ve hürriyetini vermez. Hukukun evrensel ilke ve esasların koruması altında olan hak ve hürriyetler, demokratik hukuk toplumlarında doğuştan bireylere aittir. Polis, ancak bu hak ve hürriyetleri korur, hak ve hürriyetleri korunan kişilerin kimliği, cinsiyeti, nereden gelip nereye gittikleri önemli değildir. Bu noktada önemli olan, bireyin ne yaptığı ve müdahaleye konu olabilecek eyleminin ağırlığı ile polisin buna gösterdiği tepkidir.

Polis, hukuka aykırılığı ve hatta topluma yayılan bir huzursuzluğu, bireyin üzerine veya evine gaz bombası atarak önleyemez. Polisin zor kullanmasının tüm dünyada ve elbette Ülkemizde de şekil ve kuralları bulunmaktadır.

Polisten vazgeçilemez. Polis, kişi hak ve hürriyetlerinin korunması, toplum huzuru ve kamu barışının sağlanmasında esaslı fonksiyona sahiptir. Ancak sırf bu fonksiyondan hareketle de, yapılan bir yanlışlık veya yetkiyi kullanmada aşırılığa başvurma ya da keyfilik gözardı edilememeli, elbette buna da itiraz edilmelidir. Hiç kimse mutlak hatasız değildir.

Burada önemli olan, empati kurmak ve polis şiddetine maruz kalan kişilerin siyasi, sosyal kimliklerini bir tarafa bırakarak bireyi esas almaktır. Aksi halde, hukuka aykırı şekilde zor ve güç kullanan polisten yana olan kişilerin, başına benzer bir olay geldiğinde polis şiddetinden şikayet etmesi, samimi ve dürüst olmayacaktır.

Hz. Mevlana'nın aklımıza işleyen "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün" sözü, toplumsal olaylarda kendisini daha net göstermelidir. Ayrıca, geçmişin kötü örneklerini göstermek, intikamcı bir tavır takınmak veya düşüncelerine katılmadığımız insanların davranışlarını sınıflandırıp tavır almak, cebir-şiddeti meşrulaştırmak yanlışları örtmeyeceği gibi, kimseyi de haklı duruma getirmeyecektir.

Batıla kıyas cari olmaz. Unutulmamalıdır ki; hukuk devletinde hukuka aykırılığı önlemenin yolu, hukuka aykırılıktan, yetkileri keyfi ve aşırı kullanmaktan geçmez.

Bunun yanında, "o zaman polisleri çekelim, bakalım Ülke ne hale gelecek" gibi bir düşüncenin konumuzla ilgisi olmadığı gibi, kabul edilebilir mantıklı bir yanı da bulunmamaktadır. Çünkü polis, olması gerektiği yerde ve olması gerektiği zaman olacaktır.

Tartışma konumuz, koruyucu ve kollayıcı işlev üstlenen polisin, sistemde yer alıp almaması değil, ne şekilde hareket etmesi gerektiğidir. Bir hukukçu olarak sorumluluğum, hukuk devleti ilkesi ile bağlı toplumumuzdaki uygulama yanlışlıklarına işaret etmek ve olması gerekeni göstermektir.

Hukuk devletinde; Türk, Kürt, Ermeni, Sünni, Şii, Alevi gibi ırka ve dini inanca dayalı ayırımlara gidilerek, kamu otoritesi tarafından bireylere farklı muamelelerde bulunulamayacağı gibi, iktidar-muhalefet farkı gözetilmek suretiyle partizanlık da yapılamaz.

Hukuk devletinde "birey" vardır ve hiç kimse; kamu malına zarar veren, insanların yüzüne su sıkan, tedavi olmak için sığınılan yerlere zorla girmeye çalışıp biber gazı kullanan, insan vücuduna hedef alacak şekilde gaz bombası ve sair cisim atan, demokratik hakkını kullanıp toplantı veya gösteri yürüyüşünde bulunan insanlara fiziki şiddet uygulayan, tahrik eden, görevinin gereği ile bağdaşmayacak şekilde davranıp, insanın uzuv kaybetmesine neden olan kamu kudreti kullanıcısı istemez. Çünkü bu tip davranışlar ile milletin kamu kudreti ile donattığı devlet fonksiyonlarının bir paralelliği olamaz. Bunun adı, kendisine bireyin hak ve hürriyetlerini koruma görev ve sorumluluğu verilen hukuk devleti değil, bir anlamda polis devletine dönüştür.

Kamu kudreti kullanıcısı, öncelikle hukuk devletinin gereği olan hukuka uygunluğu tanımak ve yetkilerini bu çerçevede kullanmak zorundadır. Kamu kudreti kullanıcısı, kendisine veya sisteme saldırıldığından bahisle de zor kullanmanın gerekliliğini aşan cebir ve şiddete başvuramayacağı gibi, muhtemel hukuka aykırılığa cebir ve şiddetle de müdahale etmemeli, etkisiz hale getirdiği insana karşı zor ve güce başvurmamalı, silahsız ve saldırısız toplantı veya gösteri yürüyüşü yapanlara karşı cebir-şiddet kullanmamalıdır.

Birey tarafından işlenen veya işlenme ihtimali bulunan bir suç varsa, Anayasa, kanunların ve uluslararası sözleşmelerin öngördüğü kural ve kaideler riayet edilmelidir. Polisin, kendisine, insanların can ve malvarlıklarına karşı cebir ve şiddet kullananlara karşılık vermeyip hareketsiz kalması, müdahale etmemesi ve hukukun gereğini yerine getirmemesi elbette savunulamaz. Hukuk devletinde tartışma konusu bu da olamaz. Polis, hukuku, adalet ve eşitlik ilkelerini mutlak şekilde gözetmek suretiyle suçu önlemeli ve işleyene de müdahale edip, adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmalıdır. Bu sorumluluk, polisin şahsi meselesi olmayıp görevidir.

Bununla birlikte, toplantı ve gösteri yürüyüşlerini silahsız ve saldırısız gerçekleştiren ve bu yolla demokratik taleplerini iletme gayretinde bulunan bireylere karşı polisin cebir ve şiddet kullanması veya hukuka aykırılığa müdahale amacını aşacak şekilde zor kullanması ise kabul edilemez. Çünkü polis, ülke içi düzenin, kişi hak ve hürriyetlerinin koruyucu ve kollayıcı gücü olup, sahip olduğu yetkilerini bu amaçla kullanmalıdır.

Polislik zor meslektir. Kamu kudretini kullanmak zordur. İnce bir çizgidir; kişi hak ve hürriyetlerini korumak, bu sırada doğruyu-yanlışı ayırmak, yanlışla karşılaşıldığında "hukuk devleti" ilkesinden kopmamak, herkese eşit mesafede durabilmek, yetkiyi dürüst ve ölçülü kullanabilmek. Ancak bunların başarılması halinde kazananın; Polis, Devlet ve dolayısıyla Ülke ve Millet olacağı da unutulmamalıdır.    

Bir polis evladı olarak söyleyebileceğim son söz; birlikte, huzur ve barış ortamında yaşamak istediğimiz bu güzel Ülkede, sorunları görmek, eleştirmek, eleştiriye katlanmak, öz eleştiri yapmak, itidali ve sabrı muhafaza edip doğruya hep beraber ulaşmaktır. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Mail: ersansen@hotmail.com

Yorumlar4

  • Nasuh BİLEN 12 yıl önce Şikayet Et
    Polis devlet memurudur. O kadar.
    Cevapla
  • tamay aytam 12 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yardırmışsın. Bir de polisin tuttuğu eli sopalı sivillerin dövdüğü sahneler izledik. Bunun bir açıklaması var mı hocam. Ha yanlış anlamayın bu durum ESED in Suriye' sinde değil, canım ülkemde yaşandı. İsteyen olursa linkini vereyim izlesin. Belki arkadaşı tanır da adını bize bağışlarsınız? Soruyorum soruyorum cevap veren yok . Zor durumdayım. Bilgiye açım.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • asuman halvaci 12 yıl önce Şikayet Et
    düşüncelerinize aynen katılıyorum ancak;. dün ekranlarda bir görüntü ili taşlı sopalı yüzü maskeli yaklayık 30-40 kişi ve karşılarında tek bir polis. adamı sıkıştırmışlar üstüne üstüne sopalı taşlı küfürlü bir yürüyüş .. polis beylik silahını çıkarıyor ve bir yandan kafasını koluyla korumaya çalışırken geri çekile çekile havaya ateş ediyor düşe kalka . ve ardından o kalabalıkta bir kişi bir kurşunla yerde ... şimdi varın siz düşünün o polisin yerinde olsaydınız ne yapardınız? o yaralanan gösterici zalim iken birden mazlum rolüne dönüştürülüyorda bu işten kimler rant kazanıyor. o kurşun gerçekten polis kurşunumu anlayana kadar bir çok speklasyon birilerine yeter de artar bile öylemi . birde madalyonun öbür yüzünü görün Ersan Bey.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
  • EYLÜL SONBAHAR 12 yıl önce Şikayet Et
    heykellerimiz hazır.... arada bir heykel isterse gözümüz gönlümüz gel karşımda dur diye çağırır bakarız polis memuruna.senin ağzın var dlin yok, bakıyon göremiyon deriz, ayağın var yürüyemen, ses çıkarma ...sen cansızsın duvarsın betonsun....deriz olur biter..daha ne yapsın polis vazifesini alnı ak başı dik yürütmüştür işte...
    Cevapla Toplam 11 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat