Bizden misin, değil misin?
- GİRİŞ17.09.2013 09:22
- GÜNCELLEME17.09.2013 09:22
Neden asgari müştereklerde buluşmayı bilip, birlik ve beraberlik içinde üretip daha iyi standartlarda yaşamayı tercih etmiyoruz? Paylaşılamayan nedir?
Herkes, sosyolojik açıdan kendisine uygun bir yer bulup kutuplaşmayı, sonucunun nereye gideceğini düşünmeden ayrışmayı maharet sayar hale geldi. Hatta hakim, savcı, avukat ve mahkemeler üzerinden senin-benim ayrışmasının yapıldığını görmekteyiz.
Bir ülke ve millet için ne kadar tehlikeli bir yaklaşım olduğunu düşünmeden, herkes kendi şahsi menfaat ve hesaplarından hareketle “senin-benim” ayrışması yapmaktadır. Oysa yazılanlara ve söylenenlere bakıldığında, hukuk ve adalet herkes için eşit olmalıdır.
Din, siyaset, hukuk birbirine karışıyor; kimin nereden olduğuna göre, herkes sübjektif bakış açısı ile “iyi-kötü” ayrışması yapıyor. Ne kadar yanlış ve bizi zora sokan, birlik, beraberlik ve bütünlük unsurlarını bozan noktalara doğru gittiğimize aldırış etmeksizin!
Eğitim-öğrenim ayrışması, aynı toplumun fertleri olarak yaşam biçimleri üzerinden ayrışma, “benden değil” diyerek yapılan “yabancı” muamelesi, nefret suçunun kabul edilmesi aşamasına gelen Türkiye Cumhuriyeti'nde trajikomik bir şekilde önümüzde durmaktadır. Yazılan ve konuşulanlara bakıldığında sözde herkes demokrat, kişi hak ve hürriyetlerine saygılı ve bağlı, ancak iş fiiliyata geldiğinde kimsenin kimseyi dinlemediği görülüyor.
Yürürlükteki hukuk kurallarının sübjektif yorumlarla esnetildiğini, kayırmacılığın ön plana çıktığını, kişi hak ve hürriyeti ihlallerinden görülmek istenenlere dikkat çekildiğini, fakat gözardı edilmek istenenlere bir tür kapatma muamelesi yapıldığını ifade etmek isteriz.
Belirtmeliyiz ki, bu tür davranışlar ilerisi için fayda sağlamayacak, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk Milletine zarar veren hesaplaşmayı, beraberinde kavgayı ve kendi yaşam biçimini dayatmayı ön plana çıkaracaktır. Bu anlayış ise, demokratik hukuk toplumlarında hiç olmaması gereken tek tip yaşam ve tek tip düşünmeye, otoriteyi eleştiren her davranışı kötüniyetli sayıp yıkıcı görme algısının ortaya çıkmasına yol açar.
Dış müdahaleye açık ve demokrasiyi henüz hazmetmemiş toplumlarda bu tür sorunların aşılması kolay değildir. Bununla birlikte, bu sorunu aşmak imkansız olarak da görülmemelidir. Önemli olan, demokratik hukuk toplumu anlayışının ilke ve esasları ile birlikte önce kamu otoritesi ve beraberinde toplum ile onu teşkil eden bireyler tarafından benimsenmesidir.
Bir toplumun ve onun oluşturduğu devletin bağlı olduğu ilke ve esasları ile yönetim sistemi olur. Bunlarda sürekli değişkenlik olmaz. Demokrasinin bir gereği olarak yaşanan yönetici değişiklikleri, bu sistemi değiştirmekten ziyade yerleştirmeyi, yaşatmayı ve iyileştirmeyi hedefler. Birey ve toplum da buna güvenir ve inanır. Aksi halde kamu otoritesinde, toplumda ve bireyde süreklilik arz eden korku hakimiyeti kendisini gösterir.
Toplum ve birey birbirine güvenmeyi, birlikte yaşamayı, birbirine yaşam biçimini dayatmamayı, kendi düşüncesine inanmayana da saygılı olmayı, onun hak ve hürriyetlerini tanımayı bilmelidir. Sözde saygıdan bahsedip, davranışta bunu göstermeyen, kendisinden olan-olmayan ayrımı yaparak, kendisinden görmediğini dışlayan bir zihniyetin, topluma ve kendisine yeterli faydayı sağladığı söylenemez.
Aynı toplumda yaşayıp, aynı yararlar çerçevesinde toplanan insanların, gerek iç barış ve gerekse dış güvenlik açısından birbirlerini anlayıp kabullenmeleri elzemdir. Kendi görüş ve inançlarını her türlü ortak yararın önüne koyup, herkesin etrafında birleştiği doğrulardan sapıldığında, bu sapma beraberinde iç karışıklığa, huzursuzluğa ve güvensizliğe sebebiyet verir.
Bu Ülkeye hep “bizdensin-değilsin” kaybettirdi. Gençlere ve geleceğimize iyi örnekler vermemiz gerekirken, insanın tüm olumlu yanlarını bırakıp, bize ters düşen bir yönü ile ilgilenmeyi, çatışmayı ve ayrışmayı tercih eder olduk.
Artık yeter demeliyiz. Birbirimizden uzaklaşmamalı, bizi koparak uçurumları aramıza koymamalı, koyulmasına izin vermemeli ve birbirimizin düşmanı olmamalıyız. Aksi halde, Millet olarak kendimizi kandırırız, başka milletleri değil. Birbirimizle uğraşarak kendimize ve Ülkemize zarar veririz, başkalarına değil. Sadece görünüşte değil özde demokrat olmalıyız, düşünce açıklama hürriyetini, din ve vicdan hürriyetini, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını, özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını, yerleşme ve seyahat hürriyetini ve yaşama hakkını herkes için savunmalıyız. Bunun için de, Ülkemizin demokratik cumhuriyet sistemine ve üniter yapısına sahip çıkmalıyız.
Yazarın Son Sözü: Buna paralel olarak, her ne kadar dış ilişkiler bakımından ülkelerin birbirine saygılı olması gerekse de, bazı sübjektif nedenlerle farklı hesaplardan hareketle birbirlerine zarar verdiği görülmektedir. Bu çatışma ve ülkenin meşru kuvvetinden başka güçlerin desteklenmesi, farklı beklentilere sahip yapıların yararına olmakta ve hedeflerine daha kolay ilerleyebilmelerine imkan sağlamaktadır.
ersansen@hotmail.com
Yorumlar2