Karakolda Güç Kullanılması ve Etkin Soruşturma

  • GİRİŞ02.10.2015 08:24
  • GÜNCELLEME03.10.2015 09:18

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Büyük Dairesi’nin Bouyid ve Belçika davası (başvuru no: 23380/09) hakkında verdiği 28.09.2015 tarihli kararda;

Çoğunluk tarafından; başvurucuların polis merkezinde polis memurlarının kontrolü altındaki iken maruz kaldıkları tokadın onur kırıcı olduğu ve başvurucular aşağılayıcı muameleye maruz kaldığından, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesinin (insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal edildiğine,

Oybirliğiyle; başvurucuların etkin soruşturmadan faydalanmadığı ve bu nedenle Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğine,

Karar vermiştir.

Dava; birisi reşit olmayan iki erkek kardeşin, Saint-Josse-ten Noode (Brüksel) Polis Karakolu’nda polis memurlarının kontrolü altında iken iki polis memuru tarafından yüzlerine tokat atıldığı iddiasına ilişkindir.

Mahkeme, özellikle tokat atmanın başvurucuların onurunu kırdığını kabul etmiştir. Mahkeme ayrıca, olaydan sonraki soruşturmanın etkin olmadığını, soruşturma makamlarının başvurucuların iddialarına gereken dikkat ve önemi vermediğini, soruşturma süresinin makul olmadığını gözlemlemiştir.

Mahkeme en zor koşullarda bile ilgili kişinin davranışlarına bakılmaksızın, Sözleşmenin işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmayı mutlak şekilde yasakladığını yinelemektedir. Demokratik bir toplumda kötü muamele, yetkililerinin karşılaştıkları sorunlarda uygulayabilecekleri tepki değildir.

2. OLAYIN ASLİ UNSURLARI

Başvurucu Said ve Mohammed Bouyid sırası ile 1986 ve 1979 doğumlu Belçika vatandaşları olup, Saint-Josse-ten-Noode ‘da (başkent Brüksel’in bir ilçesinde) yaşamaktadırlar.

İki erkek kardeş ebeveynleri ile birlikte, diğer erkek kardeşle iki kız kardeş de Saint-Josse-ten-Noode Polis Karakolu’nun yanında ikamet etmektedirler. Başvurucular, birisi 08.12.2003 ve diğeri 23.02.2004 tarihinde polis tarafından yüzlerine tokat atıldığından yakınmaktadırlar.

Said ve Mohammed Bouyid; 08.12.2003 tarihinde Said Bouyid’in yaşadığı evin kapısının önünde bir arkadaşı ile birlikte olduğunu, anahtarlarını unuttuğundan eve girebilmek için zile bastığını, bu sırada sivil giyimli bir polis memurunun kendisinden kimliğini göstermesini istediğini, Said’in kimlik göstermeyi reddettiğini ve önce polisten kimliğini göstermesini istediğini beyan etmişlerdir. Bunun üzerine polis memuru, Said’i ceketinden yakalayıp Polis Karakoluna götürmüş ve bir odaya almıştır. Said, alıkoyulmasını protesto ederken polis memuru yüzüne tokat atmıştır. Aynı gün verilen sağlık raporunda, Said Bouyid’in şok halinde olduğu, sol yanağında ve sol kulak kanal bölgesinde kızarıklık bulunduğu tespitleri yer almıştır. Said Bouyid, ertesi gün polis hizmetlerini denetleyen komiteye (Komite P) suç duyurusunda bulunmuş ve soruşturma departmanının bir üyesi ile görüşme yapmıştır.

Başvurucular ayrıca, 23.02.2004 tarihinde Mohammed Bouyid’in şikayetle sonuçlanan bir tartışma ile ilgili olarak Saint-Josse-ten-Noode Polis Karakolu’nda bir polis memuru tarafından sorgulandığını ve memurun yüzüne tokat attığını beyan etmişlerdir. Bir gün sonra düzenlenen sağlık raporunda, sol yanağında morarma bulunduğu tespitine yer verilmiştir. Mohammed Bouyid, aynı gün şikayette bulunmuştur. Polis Teşkilatı İç Denetim Müdürü, polis memuru ile 05.05.2004 tarihinde görüşme yapmıştır. Bu görüşmede polis memuru, Mohammed Bouyid’in görüşme sırasında kendisine son derece saygısızca davrandığını, Mohammed’i kolundan yakalayıp Karakoldan ayrılmasını sağlamakla birlikte tokat atmadığını beyan etmiştir.

17.07.2004 tarihinde Said ve Mohammed Bouyid, sivil taraflar olarak davaya katılmak için başvuruda bulunmuşlardır. Polis memurları, görevleri sırasında bireylere şiddet uygulama, özellikle kasten yaralama veya saldır ve keyfi eylemlerle Anayasa ile korunan hak ve özgürlükleri ihlal ettikleri iddiaları ile suçlanmaktadır.

Soruşturma departmanı, ikinci talebin sonunda tetkik hakimine Bouyid ailesi ve yerel polis güçlerinin ilişkiler hakkında gelişmelerle ilgili bir rapor gönderdi. Rapor, aile üyeleri aleyhine açılan dosyaları listelemekte, polislerle zorlu bir ilişkileri olduğunu belirtmekte ve polis memurlarına karşı agresif ve provokatif tutum benimsediklerine işaret etmektedir.

Tetkik hakimi dosyayı kovuşturma makamlarına göndermiştir. Kraliyet Savcısı, suçlamaların düşürülmesini istedi. Committal Division (ön inceleme bölümü diyebiliriz, dosyanın davaya dönüşmesi için yeterli delil olup olmadığını inceleyen bölüm) Savcının sunduğu teklifte belirtilen gerekçeleri onaylayarak dosyanın düşürülmesine karar verdi. Brüksel Temyiz Mahkemesi İddianameler Bölümü 09.04.2008 tarihli kararında, dosyada yer alan tüm tespitlerden ve özellikle sözkonusu kişilerin tutarsız ifadelerinden, sanıklar aleyhine hiçbir delil bulunmadığını belirtmiştir. Said ve Mohammed Bouyid’in temyiz mahkemesine (Yargıtay) yaptığı başvuru 29.10.2008 tarihinde reddedilmiştir.

3. İSNATLAR, USUL VE MAHKEMENİN TEŞEKKÜLÜ

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.3 (işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı), m.6/1 (adil yargılanma hakkı) ve m.13 (etkin başvuru hakkı)  uyarınca, başvurucuların ikisi de polis memurları tarafından Saint-Josse-ten-Noode Polis Karakolu’nda yüzlerine tokat atıldığından yakınmaktadır. Başvurucular, aşağılayıcı muamelenin kurbanı olduklarını ileri sürmektedir. Ayrıca başvurucular, şikayetleri ile ilgili soruşturmanın etkisiz, eksik, tek taraflı ve aşırı uzun süreli olduğunu iddia etmektedirler.

İHAM’a başvuru, 28.04.2009 tarihinde yapılmıştır. Mahkeme, 21.11.2013 tarihli Daire kararı ile Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Daire, başvurucuların iddialarının ispat edilebileceğini varsaysa bile, bu koşullar altında yakındıkları fiillerin Sözleşmenin 3. maddesinin ihlalini oluşturmadığı sonucuna varmıştır. 24.01.2014 tarihinde başvurucular, Sözleşmenin 43. maddesi uyarınca dosyanın 17 yargıçtan oluşan Büyük Daireye sevk edilmesini talep etmişlerdir. Büyük Daire 24.03.2014 tarihinde talebi kabul ederek, 08.10.2014 tarihine duruşma günü vermiştir.

4. MAHKEMENİN KARARI

Gerçeğin ortaya koyulabilmesi ile ilgili olarak, Mahkemenin kötü muamele karinesini uygulayabilmesi için, 3. maddenin ihlalinin kurbanları olduğunu iddia eden kişi, polis veya benzer otoritelerin kontrolü altında tutulduktan sonra kötü muameleye dair izler taşıdıklarını ispatlamak zorundadır. Bu amaçla, bireyler genellikle yaralanma veya darbe belirtilerini gösteren ve Mahkemenin somut delil önemi verdiği sağlık raporlarını sunmaktadır. Mahkeme, Said ve Mohammed Bouyid’in sundukları sağlık raporlarının, ilgili olayların yaşandığı gün polis merkezinden ayrıldıktan kısa süre alındıklarını ve tokadın muhtemel sonuçları olan morarmaları gösterdiğini gözlemlemektedir. Mahkeme ayrıca, başvurucuların polis merkezine girdiği sırada bu şekilde izler taşımadıkları konusunda uyuşmazlık bulunmadığını da dikkate almaktadır. Mahkeme bunu, sağlık raporlarında belirtilen morarmaların Said ve Mohammed Bouyid’in polis kontrolü altında iken gerçekleştiği konusunda yeterli kabul etmektedir. Mahkeme ayrıca; başvurucuların, polis tarafından tokatlandıkları iddiasına dair etkin şüphe uyandırabilecek hiçbir delil görmemiştir. Bu nedenle Mahkeme, olayı ispatlanmış kabul etmektedir.

Mahkeme; birey özgürlüğünden mahrum kaldığında veya daha genel olarak kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya geldiğinde, kişi davranışının mutlak şekilde gerekli kılmadığı her türlü fiziki güç uygulamasının insan onurunu kırdığını ve Sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen hakkın ihlali olduğunu yinelemektedir. Mahkeme “prensip olarak” ibaresinin, ihlalin belirli bir ciddiyete ulaşmadığı durumlar olabileceği şeklinde anlaşılamayacağını vurgulamaktadır. İnsan onuruna yönelik her tür müdahale, Sözleşmenin özüne/ruhuna zarar verir. Bu nedenle, kolluk kuvvetlerinin insan onurunu kıran herhangi bir davranışı, m.3’ün ihlali anlamına gelmektedir. Bu husus özellikle, ilgili birey üzerinde etkisi ne şekilde olursa olsun, bireyin davranışlarının mutlak olarak fiziki güç kullanımını gerekli kılan bir durum olmadığı halde, kolluk kuvvetlerinin bireye karşı fiziki güç kullandığı durumlarda uygulanmaktadır. Mevcut dosyada Hükümetin, her iki başvurucunun yakındığı tokadın, ilgililerin davranışları karşısında fiziki güç kullanımının mutlak gerekli olduğunu savunmadığına dikkat çekerek, başvurucuların onurunun kırıldığını ve dolayısıyla somut olayda Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğini tespit etmektedir.

Mahkeme ayrıca, Kolluk kuvveti memurunun tümü ile kontrolü altında olan bireye tokat atması, bireyin onuruna ciddi bir saldırı oluşturduğunu vurgulamaktadır. Tokadın, buna maruz kalan birey üzerinde ciddi etkisi vardır. Tokadın yüze vurulması, insan vücudunun bireyselliği ifade eden, bireyin toplumsal kimliğini ortaya koyan ve bireyin başkaları ile iletişimde kullandığı duygularının merkezini oluşturan kısmını etkilemektedir.

Mahkeme, mağdurun kendi gözünde aşağılanmış olmasının Sözleşmenin 3. maddesi dahilinde aşağılayıcı muamele için yeterli olduğunu yinelemektedir. Mahkeme, kasıtsız bir tokadın bile buna maruz kalan kişi tarafından aşağılanma olarak algılanabileceği ve ciddi veya uzun vadeli etkilere sebep olabileceğinde şüphe etmemektedir. Bu durumun özellikle kolluğun, kontrolü altında bulunan kişilere tokat attığında geçerli olacağı bir gerçektir. Çünkü bu husus, böyle durumlarda taraflar arasında gerçekleşen ilişkinin tabiatının gereğini karakterize eden “astlık” ve “üstlüğü” vurgulamaktadır. Mağdurların bu şekilde bir eylemin hukuka aykırı olduğunu bildikleri gerçeği bu kişilerde ayrıca keyfi muamele, adaletsizlik ve güçsüzlük hissi uyandırabilir. Dahası, polis veya benzer makamların kontrolü altında olan bireyler savunmasız durumda olup, bu makamlar netice itibariyle bu kişileri korumakla yükümlüdür. Memurlardan birisinin tokat atarak kontrolü altında bulunan bireyi aşağılamasında, bu yükümlülük ihlal edilmiş olmaktadır.

Mahkeme, tokadın çileden çıkmış bir polis memuru tarafından düşüncesizce atılmış olabileceği gerçeğinin konu ile ilgisi bulunmadığını belirtmektedir. Büyük Daire bu konuda Dairenin yaklaşımından ayrılmaktadır. Sözleşme, en zor koşullar altında bile, ilgili kişinin davranışlarına bakılmaksızın, işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaya kesin bir yasak getirmektedir. Demokratik bir toplumda, yetkililerinin karşılaştıkları sorunlarda kötü muamele asla uygun bir tepki değildir.

Son olarak Mahkeme; Said Bouyid’in 17 yaşında, yani reşit olmadığını gözönünde tutmaktadır. Kötü muamelenin, yetişkinlere nazaran reşit olmayanlar üzerinde daha büyük psikolojik etki yaratması muhtemeldir. Mahkeme sayısız birçok durumda, reşit olmayanların savunmasızlığını/hassasiyetini vurgulamıştır. Bu nedenle, reşit olmayanlarla temas halinde olan kolluk kuvvetlerinin genç yaşlarında olan bu kişilerin doğal hassasiyetini/savunmasızlığını dikkate alması hayati öneme sahiptir.

5. Sonuç olarak;

Saint-Josse-ten-Noode Polis Karakolu’nda kontrol altında tutuldukları sırada polis memurları tarafından tokat atılan Said ve Mohammed Bouyid’in onuru kırılmıştır. Böylece, her iki başvurucu bakımından aşağılayıcı muamele ve m.3’ün ihlali gerçekleşmiştir.

Usul yönü ile ilgili olarak Mahkeme, Said ve Mohammed Bouyid’in sivil taraf olarak şikayette bulunmasından sonra soruşturma başlatıldığını ve iki polis memurunun görevleri sırasında bireylere şiddet uyguladıkları, özellikle kasten yaralama ve darp fiillerini işledikleri ve Anayasa ile garanti altına alınan hak ve özgürlükleri keyfi şekilde ihlal ettikleri iddiaları ile suçlandıklarını gözlemlemektedir. Kanun gereklerine uygun olarak, soruşturma hakiminin yetkisi altında soruşturma yürütülmüştür.

Bununla birlikte, soruşturma hakiminin şahsen herhangi özel bir soruşturma tedbiri emretmediği, sadece soruşturma departmanından şikayetçi Said ve Mohammed Bouyid’in şikayetlerinin alınmasını ve şikayetlerinin detaylarının öğrenilebilmesi için şikayetçilerle görüşme yapılmasını, Bouyid ailesinin davranışları ile ilgili rapor hazırlanmasını, haklarında açılan davaların ve onlar tarafından yapılan şikayetlerin listesinin hazırlanmasını ve bu bağlamda hangi işlemlerin yapıldığının açıklanmasını talep ettiği görülmektedir. Soruşturma hakimi, polis memurları ve şikayetçilerin yüzleştirilmesini yapmamış veya bunun yapılmasını sağlamamış veya sağlık raporlarını düzenleyen doktorlarla veya başkaca tanıklarla görüşme yapmamış ve yapılması talimatını vermemiştir. Soruşturma, polis memurlarının soruşturma departmanında geçici görevlendirilen diğer polis memurlarınca görüşmesi ve bu görevliler tarafından Bouyid ailesinin genel davranış ve tutumlarını tarif eden ve toplanan delilleri özetleyen bir rapor ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca, Kraliyet Savcısı tarafından veya Brüksel Asliye Ceza Mahkemesi Committals (ön inceleme) bölümünün davayı düşürmesinde hiçbir gerekçe sunulmamıştır.

Bu faktörler; suçlamaların delil olarak sunulan sağlık raporları ile ortaya koyulmasına rağmen, soruşturma yetkililerinin kolluk mensubunu bir kişinin yüzüne tokat atmasını kapsayan suçlamalara veya fiillerin niteliğine gereken önemi vermekte başarısız olduklarını göstermektedir.

Son olarak Mahkeme, soruşturmanın olağan dışı uzunluğuna dikkat çekmektedir. Daha önce vurgu yapıldığı üzere, kötü muamele iddialarını araştıran yetkililer tarafından ivedi/seri müdahale hukukun üstünlüğüne bağlılık konusunda kamu güveninin idamesi ile hileli/şaibeli veya hukuka aykırı fiillere tolerans gösterildiği gibi bir görünüm oluşmaması için zorunlu kabul edilebilir.

Mahkeme, başvurucuların etkin soruşturmadan faydalanamadıklarını ve bu nedenle Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edildiğini kabul etmektedir.

6. ADİL TAZMİN (m.41)

Mahkeme, Belçika’nın başvurucuların her birisine 5.000-Euro manevi tazminat ve masraf ve harcamalar için müştereken 10.000-Euro ödenmesine karar vermiştir.

7. Özetle Mahkeme;

Mahkeme; birey özgürlüğünden mahrum kaldığında veya daha genel olarak kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya geldiğinde, kişi davranışının mutlak şekilde gerekli kılmadığı her türlü fiziki güç uygulamasının insan onurunu kırdığını ve Sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen hakkın ihlali olduğunu kabul etmektedir.

Sözleşme; en zor koşullar altında bile, ilgili kişinin davranışlarına bakılmaksızın, işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaya kesin bir yasak getirmektedir. Demokratik bir toplumda; yetkililerinin, karşılaştıkları sorunlarda kötü muameleye başvurmaları asla uygun bir tepki değildir.

Mahkeme ayrıca, Kolluk kuvveti memurunun tümü ile kontrolü altında olan bireye tokat atması, bireyin onuruna ciddi bir saldırı oluşturduğunu vurgulamaktadır. Tokadın, buna maruz kalan birey üzerinde ciddi etkisi vardır. Tokadın yüze vurulması, insan vücudunun bireyselliği ifade eden, bireyin toplumsal kimliğini ortaya koyan ve bireyin başkaları ile iletişimde kullandığı duygularının merkezini oluşturan kısmını etkilemektedir.

Böylece Mahkeme; kamu kudreti kullanıcısı polisin, hangi gerekçe ile olursa olsun (vicdani nedenlerle, kişinin hal ve hareketlerine duyduğu kızgınlıkla, ifade almak veya hesap sormak için) mesleki profesyonelliğin dışına çıkmayacağına, kendisine haklı mazeret oluşturup kontrolü altında bulunana kişiye karşı cebir-şiddet başvuramayacağına, en sert durumlarda bile somut olayın özellikleri zorunlu kılmadıkça güç kullanamayacağına, ölçüsüz hareket edemeyeceğine, kontrolü altında bulunan insanın onurunu kıramayacağına ve bu anlama gelen kötü muamele tatbik edemeyeceğine karar vermiştir.

Prof. Dr. Ersan Şen - Haber 7

Av. Beyza Başer     

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat