Polisin Denetimi

  • GİRİŞ12.11.2015 08:03
  • GÜNCELLEME13.11.2015 08:07

ilki idari/önleyici kolluk ve ikincisi de adli kolluk/suç kolluğudur. Kolluk faaliyetlerinin yerine getirilmesinde, polis ve jandarma yetkili kılınmıştır. Polis ve jandarmanın yanında kolluk faaliyetlerini icra eden, örneğin gümrük, sahil güvenlik ve orman kolluğu gibi teşkilatlar vardır ki, bunları polis ve jandarma bünyesinde ele almakta sakınca bulunmamaktadır.

Her ne kadar başlıkta “polis” kavramına yer versek de, kolluğun faaliyetlerinden dolayı denetimi kapsamına jandarma ve diğer kolluk birimlerinin de dahil edilmesi isabetli olacaktır.

Zor ve silah kullanabilen, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetkilerle kişi hak ve hürriyetlerine sınırlama getirebilen, önleme amaçlı dinleme ve arama yapabilen, suçun önlenmesinde kısıtlayıcı tedbirlere başvurabilen, suçun işlendiği iddiasından sonra yakalama yapabilen, cumhuriyet savcısının talimatlarından hareketle gözaltı alma, arama ve elkoyma, yurtdışına çıkış yasağı gibi kişi hak ve hürriyetlerini sınırlayan tedbirleri tatbik edebilen, kişi hürriyeti ve güvenliğini kısıtlayabilen kolluğun denetimi kim tarafından, nasıl yapılmalıdır?

Mevcut durumda kolluğun görev sırasında veya görevi ile ilgili işlediği iddia olunan suçlardan dolayı üçlü bir denetim sistemi uygulanmaktadır;

1- 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’dan kaynaklanan izin sistemine bağlı soruşturma usulü olup, bu prosedür cumhuriyet savcısı tarafından değil, bir iç denetim şeklinde kolluğun bağlı bulunduğu teşkilat tarafından tatbik edilmektedir.

2- 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 17. maddesinde sayılan suçlardan dolayı soruşturma iznine ihtiyaç olmaksızın cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapıp dava açabilir.

3- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.161/5’e göre, adli görev ve işlerde veya cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarının yerine getirilmesinde görevi kötüye kullanma veya ihmaller ile CMK m.161/8’de sayılan Devletin güvenliğine karşı suçların bir kısmından dolayı cumhuriyet savcısının doğrudan soruşturma yapma yetkisi kabul edilmiştir.

Kolluğun görevi sırasında veya görevi dolayısıyla işlediği suçlardan dolayı yapılan soruşturmalar ne kadar etkin yürütülebilmekte, hak arama hürriyeti korunabilmekte, maddi hakikate ve adalete ulaşılabilmektedir? Bir başka ifadeyle, bu usullerin kullanılması suretiyle maddi hakikatin üstünün örtülmesi ve adaletin süratle yerine gelmesi sağlanabilmekte midir?

Yukarıda sayılan yöntemlerle; “hukuk devleti” ilkesinin temel direği olan, hukukilik denetimi ve kamu görevinden kaynaklanan yetkilerin kullanılması ile ilgili hukuka aykırılıkların takibi, giderilmesi, sorumluların adalet önüne çıkarılabilmesi, tarafsız bir gözle ve niyetle soruşturmaların yürütülüp delillerin toplanması, bunun yanında da kolluğun haksız veya keyfi isnatlarla karşı karşıya kalmasının ve baskı altına alınmasının önüne geçilebilmekte midir?

Cevap; bu yöntemlerin kolluğun haksız veya keyfi isnatlarla karşı karşıya kalması ve dolayısıyla baskı altına almasını önlediği, fakat bu sırada maddi hakikate ve adalete ulaşılmasında ciddi güçlükler yaşandığı şeklinde olacaktır. Bu da, yani etkin ve süratli işlemeyen bir denetim usulünün kamu kudretinden kaynaklanan kamu görevinin sağladığı yetkileri kötüye kullanmayı cesaretlendirebilmektedir.

Günümüzde kolluk denetiminde yaşanan aksaklıkta, akla gelemeyen ve tartışılmayan ana bir sorun vardır; o da, soruşturma izni meselesi, yani yargı denetiminden geçici muaf tutulma veya yargı denetiminin takip şartına bağlanması değildir.

Yukarıda sıraladığımız üç prosedürde de soruşturmayı yürüten; ilgili kanunlar gereğince kolluk, yani polis ve jandarmadır.

4483 sayılı Kanunun kapsamına giren soruşturma izni aşaması, yine polis ve jandarma teşkilatlarında yer alan birim tarafından yürütülmektedir. Takip şartı için gerekli olan iznin verilip verilmemesi ile ilgili yapılacak araştırmada; iddia ve delilleri araştıran, delilleri toplayan, ifadeleri alan, soruşturma raporunu hazırlayan ve sonuçta her ne kadar yargı denetimine tabi olsa da soruşturma iznini veren kolluk teşkilatıdır. Bir kolluk mensubunu denetleyen ve yine aynı teşkilat bünyesinde çalışan, rütbeli de olsa kolluğun ve kolluk biriminin bağımsızlığından ve tarafsızlığından bahsedilemez.

Soruşturma izni aşamasını yürüten kolluk mensubu veya birimi, sübjektif olarak tarafsız davrandığını ileri sürebilir. Ancak bu niyet, o kolluk mensubunun ve biriminin bağımsız olduğunu ve dış gözleme karşı objektif tarafsızlığını ortaya koymak için yeterli bir dayanak olarak kabul edilemez.

Yukarıda iki ve üç numaralı prosedürde de, CMK m.160 uyarınca cumhuriyet savcısının soruşturmanın amiri veya yürütücüsü olduğu doğrudur, fakat cumhuriyet savcısı bu soruşturmayı kiminle yapacaktır? Emrinde bulunan hangi kamu görevlisine talimat vermek suretiyle delilleri toplatacak ve soruşturma tasarruflarının yerine getirilmesini sağlayacaktır? Türk Hukuku’nda, cumhuriyet başsavcılıklarına bağlı ayrı bir adli kolluk yapılanmasına bulunmadığına göre, elbette bu soruların cevabı polis ve jandarma olacaktır. Bir başka ifadeyle, cumhuriyet savcısının bir kolluk mensubu hakkında yürüteceği soruşturmada yardımcısı yine bir başka kolluk mensubu olacaktır. Bu tespitimiz, kolluğa güvensizliğin bir işareti değildir; ancak ifa ettiği idari veya adli kolluk görevi sırasında veya görevinden dolayı suç işlediği iddia edilen kolluk mensubu hakkında soruşturmanın yürütülmesinde, bu kapsamda delillerin toplanmasında, iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karara temel teşkil edecek fezlekenin hazırlanmasında, soruşturmaya konu eylem ve şüpheli yönünden bağımsız ve tarafsız hareket etme güçlüğü çeken kolluk görev alacaktır.

Elbette bu tespit mutlaklık içermeyip, karine olarak kabul edilmelidir. Kolluk denetimlerinde yaşanan sorunlar, güvensizlik ve gecikmeler, denetimin gereği gibi yapılmadığına dair toplumda oluşan şüpheler, maddi hakikate ve adalete ulaşmada duyulan endişelerin giderilmesi için bir çözüm yolu bulunmalıdır. Bu yol; kolluğun kıskaca ve baskı altına alınması, iş yapamaz ve yetki kullanamaz hale getirilmesi amacına hizmet etmez. Burada maksat, hem dürüst bir hukukilik denetiminin yapılmasını ve hem de kolluğun görevinden kaynaklanan yetkileri kullanması sırasında bugüne oluşan şaibelerin giderilmesini sağlamaktadır. Bağımsız ve tarafsız bir denetime tabi tutulacak kolluk; bir taraftan şaibelerden kurtulacak, diğer taraftan hukukilik denetiminin “hukuk devleti” ilkesine yakışır şekilde yapılmasının olumlu sonuçlarından yararlanacaktır. Şüpheden arındırılmış etkin denetim, toplum düzeni ile kişi hak ve hürriyetlerine katkı sağlayacaktır.

Bunun için, kolluk teşkilatlarının hiyerarşik yapılanması dışında bağımsız bir denetim mekanizması kurulmalıdır. Bu teşkilat özerk olmalı ve üyelerini; parlamento, yüksek yargı ve Cumhurbaşkanı seçmelidir. Bu yöntemin, işin içine siyaseti karıştıracağı şeklinde eleştirilmesi mümkündür. Bu eleştiri Türkiye’nin şartları, siyasetin yanlış anlaşılması ve kullanılması, “kuvvetler ayrılığı” ilkesine dikkat edilmemesi ile ilgilidir. Bu tip eleştirileri dayanak alıp, sorunları çözme yolunda Milletin iradesini temsil edenlere başvurulmadığında, kolluk teşkilatı için gündeme getirdiğimiz kronikleşmiş meselenin halli yolunda adım da atılmamış olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi araştırma komisyonu usulü, yukarıda değindiğimiz sorunların çözümünde yeterli değildir. Çünkü araştırma komisyonunun önüne gelen sorunu ve konuyu inceleyip rapor hazırlamak dışında bir yaptırım gücü yoktur.

Önerimizde; en azından belirli bir ağırlığa sahip suçların denetiminin, yani ön soruşturmasının bağımsız ve tarafsız bir denetim mekanizması tarafından yerine getirilip, toplanan delillerle birlikte ulaşılan sonucun cumhuriyet savcısına bildirilmesi tavsiye edilmektedir. Kolluğun görevi sırasından veya görevinden dolayı işlediği iddia olunan suçlardan dolayı denetimi, kolluk dışında bir teşkilat tarafından yürütülmelidir.

Hangi suçların bu denetim kapsamına gireceği sorusu gündeme gelebilir; ya tüm suçlar veya katalog suçlar veya cezanın ağırlığına göre suçlar ayırımına gidilebilir. Katalog suçlar kapsamına; işkence ve kötü muamele, kasten insan öldürme, kasten nitelikli yaralama, yağma, Devletin güvenliğine karşı suçlar, casusluk, cinsel saldırı, cinsel istismar, uyuşturucu madde ticareti ve kaçakçılık suçları girebilir. Bağımsız ve tarafsız denetim mekanizmasının görev alanı kapsamı, suça konu eylemin ceza ağırlığına göre de belirlenebilir. Örneğin, cezası beş yıl ve üstünde olan suçlar hakkında yürütülecek ön soruşturmanın bağımsız ve tarafsız denetim mekanizmasına bırakılması öngörülebilir.

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat