Nüfus meselesi bal gibi de siyasî bir meseledir

  • GİRİŞ31.05.2025 09:18
  • GÜNCELLEME01.06.2025 14:22

Cumhurbaşkanı Erdoğan yıllardır nüfus konusunda açık ve net bir şekilde uyarıyor. “Üç çocuk” dedi/diyor, zaman zaman “üç olmaz beş çocuk” demişliği de oluyor. 

Erdoğan, bu uyarılarını iktidara geldiği ilk yıllarda daha düşük vurgular ile yapıyordu. Meselenin önemini anlatmaya çalışırken, belli “bilimsel veriler” üzerinden de konuşuyordu, ama ne hikmetse “bilim çevreleri” Erdoğan’ın üç çocuk söylemini ciddiye almak istemediler, hatta üniversite koridorlarında kendisini “tiye alan tavırlar” içinde olanları iyi hatırlıyoruz. Dönemin medyası da “üç çocuk ısrarını sürdüren Başbakan Erdoğan” başlıkları ile meseleye dışlayıcı tavırla bakıyordu.

Gel zaman git zaman, toplam doğurganlık hızı 2,1’in altına inmeye başlayıp en son 1,48’e gerileyince Erdoğan’ın ne kadar haklı oldu bu konuda da ortaya çıktı. Artık, Erdoğan’ın “Nüfusta azalma beka sorunudur”, “Bu ülkemiz için savaştan daha büyük tehdittir”, “Bugün 1960’ların art niyetli politikalarının can yakıcı ve menfi sonuçlarıyla çok dramatik bir şekilde yüzleşiyoruz”  tarzındaki açıklamaları Türkiye’nin en kritik meselelerinden biri.

Hal böyle olunca, temel bir soru akla geliyor: Acaba nüfus artışı/azalışı sosyal mi, iktisadi mi, tıbbî mi yoksa siyasî bir mesele mi? Yani nüfusun artmasını veya azalmasını isteyenlerin dayanakları sosyal, iktisadi, tıbbî ya da siyasî zeminden mi geliyor?
Bunun cevabını kendisi aynı zamanda iyi bir demograf (nüfus bilimci) olan rahmetli Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in (eskimeyen) bir röportajından verelim. MÜSİAD Çerçeve Dergisi’nin Eylül-Ekim 1994 tarihli 11. sayısında “Nüfusun Sayısı Değil, Kalitesi Önemlidir.” başlıklı röportajın bir yerinde aynen şunları söylüyor Zaim:

“Bendenizin 1972 yılında Boğaziçi Yayınları tarafından neşredilmiş bir küçük kitapçığım vardır ‘Türkiye’nin Nüfus Politikası’ diye... Orada da arz ettiğim gibi nüfus meselesinin dört cephesi vardır: 1) Siyasi cephesi 2) Sosyal cephesi 3) İktisadi cephesi 4) Tıbbi cephesi. 

En masum yönü olan tıbbi cephesidir. Bu, aile planlaması yapımıyla ilgilidir. Yani aile içinde ananın sağlığını koruyabilmek için alınması gereken tedbirler manzumesidir. Umumiyetle bunun üzerinde durulur. Burada tıbbi bakımdan alınması meşru olan tedbirler vardır, gayri meşru olan (kürtaj gibi) tedbirler vardır. Alınması gerekli meşru tedbirler üzerinde zaten ihtilaf yoktur. İslâmî bakımdan da insanî bakımdan da iktisadî bakımdan da sosyal bakımdan da. 

İkincisi iktisadî cephesidir. Bunun üzerinde de durulur. İktisadî cephesi daha evvel arz ettiğim sözler ve konularla ilgilidir [üreten ve tüketen nüfus denkleminde optimal/en uygun sayıda nitelikli nüfus yaklaşımı]. 

Üçüncüsü sosyal cephesidir. Bu da bir toplumdaki insanların davranış tarzları ile alakalıdır. Ailenin davranış tarzı, dini inançlarının tesiri, hayata bakış tarzı, çok çocuğun arzu edilip edilmemesi gibi zamanla ve mekânla değişebilen kavramlardır. Bunlarda kısa vadede değişmeyen davranışları ortaya çıkartır. 

Dördüncüsü de politik/siyasî sebeplerdir. Bu da yeryüzündeki insan gücüne dayalı kudret dengesinin dağılış meselesidir.” 

Zaim, nüfusun dört cephesinin izah ettikten sonra bu cephelerden siyasî cephenin Batılı ülkeler tarafından merkeze alınmasına rağmen “diğer cephelerin siyasî cepheyi kamufle etmek için öne çıkarıldığını” söylüyor. Aynen şöyle diyor:

Dünyada bugün nüfus meselesini ilmi olarak ele alıp organize eden teşekküllerin başında Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulu olan “Nüfus Konseyi” gelir… Bu Konsey, Amerika’nın ileri gelen sanayicileri, zenginleri, rektörleri tarafından kurulmuştur. Bunların hedefi şudur veya korkuları şudur: 

Dünyada nüfus trendi değişiyor. Dünyaya bugün hâkim olan toplumların nüfuslarında bir azalma veya artışta bir azalma trendi var. Buna mukabil onların yönettikleri, idare ettikleri veya istismar ettikleri dünya toplumlarında ise nüfusta bir artış temayülü var. Bu durum ilerde nüfus dengelerini değiştirebilir ve bu nüfusu artan milletler de umumiyetle ki geride kalmış fakir milletler olduğu için, bu aç topluluklar bir gün gelir de bu tok milletlerin ülkelerini istila ederler mi? Endişeleri basitçe budur. 

Dolayısıyla ‘nasıl edelim de şu öbür dünyanın nüfusunun artışını engelleyelim, bizim dünyamızın da nüfusunun artışını hızlandıralım?’ telaşına kapılmışlardır. Dolayısıyla bütün yayınlarında ve çalışmalarında takip edilen metot şudur: 

Bunlar Batı ülkelerinde veya zengin, dünyaya hâkim olan ülkelerdeki nüfusu arttırabilmek için akla gelebilen her türlü tedbire başvurmuşlardır ve vurmaktadırlar. Aile tazminatlarından vergi muafiyetlerine, erken evliliklere sübvansiyon verilmesine varıncaya kadar binbir çeşit tedbir alınmaktadır ve nüfuslarının artışını da büyük bayramlarla kutlamaktadırlar. Aynı milletler fakir ülkelere ‘aman sakın nüfusunuzu arttırmayın, bu çok tehlikeli bir şeydir, dünyanın dengesi bozulur’ demektedirler. 

Eğer nüfus artışı kötü bir şey ise, kendileri de nüfus artışını istememeleri gerekir. Eğer iyi bir şey ise o vakit öbür milletlere de mâni olmamaları gerekir. Yani bu hareket dahi bu milletlerin davalarında samimi olmadığını gösterir…

… fakir ülkeler kalkınmaya başlayınca, bu sefer bunların tehlikesini ortaya attılar. Yani bunlar, hâkim güçlerin kendilerini müdafaa sınıfında ortaya attıkları bir politikadır.”

Zaim’in söyledikleri tam da Erdoğan’ın “art niyetli politikalar” dediğinden başka bir şey değil. Zaim, meselenin farkına varmış biri olarak tarzının da gereği “samimi olmamaya” vurgu yaparken, Erdoğan meselenin gayet siyasî bir hamle olduğunu ve bunun da Türkiye gibi ülkelere yönelik gayet “art niyetli olduğu”nu açık açık söylüyor. 

Gelinen noktada, artık yapılması gerekense “art niyetlileri”, bir beka sorunu olan nüfusumuz ile ilgili herhangi bir politika geliştirme sürecinden uzak tutmak olmalı. Zira onlar, ak gözüküp aslında kara(nlık) olan ve bu milleti de karanlıklarına mahkûm etmeye çalışan azgın azınlıkla hareket ederler. 

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

Yorumlar13

  • Osmanli 5 gün önce Şikayet Et
    Allah aşkina 23 yıldır şu ulkede pahalılık mi oldu. Akp geleli tarihimizin en zengin yıllarını yaşıyoruz. Nüfus artmaması tamamen CHP zihniyetinden kaynaklanıyor. Akp lilerin 5- 6 çocukları var....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Yavuz Sultan Selim 5 gün önce Şikayet Et
    Nüfus meselesi nüfuz meselesidir yani milli güvenlik ve beka meselesidir !..
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • hıdır diker 5 gün önce Şikayet Et
    ben de diyomki ahlaksız hırsız soysuz insanlar yetiştirilirse nufus artışı olmasın olmaz olsun böyle insanlık
    Cevapla
  • Ersever 5 gün önce Şikayet Et
    Güzelde, 12 yıllık zorunlu eğitim ve Kamu atamaları ile 4 yıllık şartı getirip 23 yaşında mezun olan ve elinden bir iş gelmeyen gençlerin ikinci bir üniversite ile 30 yaşında mezun olup yine işsiz kalarak nasıl evlenip çoğalmasını bekliyorsun, evli olanlarda sözde aileyi koruyarak 6284 ile dağıtıldı, süresiz nafaka ve yüksek tazminat ile kadınlara özgür olun dendi, kamuya daha fazla kad.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Müslüman-devamı 5 gün önce Şikayet Et
    Bir kadın "ihtiyacı varsa" nezîh bir iş ortamında çalışabilir ama kadın sosyalleşerek evinde olmalı. Kadına iş ver, erkeği işsiz bırak. Şaka gibi!
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat