“Komşu Anne”nin Çocuğu Polis Katili Olursa
- GİRİŞ13.09.2025 11:26
- GÜNCELLEME13.09.2025 11:26
“Komşu hatırı”, “komşu kapısı”, “komşu kapısına çevirmek” gibi deyimler ile “ev alma komşu al”, “komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “komşuda pişer bize de düşer”, “komşunun sakalını yoldularsa sen de sakalını kazıt”, “hayır söyle komşuna hayır çıksın karşına” gibi atasözleri var komşuluğun önemi ile ilgili.
Hatta komşuluk o kadar önemli ki; “Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı bırakacak sandım” şeklinde Hazreti Peygamber’in (aleyhisselam) sözü var.
Komşuluk önemli, ihmal edilmemeli ama bazı gerçekler de göz önünde bulundurulmalı.
Elbette iyi insanlar ve dolayısıyla iyi komşular var çok şükür. Büyük nimet.
Ancak internette haberler tarandığında bolca “komşu cinayetleri” ve daha fazlasını görmek de mümkün maalesef.
“Çöp kavgası sonucu komşu katil oldu”, “saplantılı komşu dehşetinde korkunç detaylar”, “katil komşu arkadaşını öldürüp evi gaz yağı ile yakmış”, “iki komşusunu öldüren 89 yaşındaki zanlı”, “komşuları üç bilezik için hayatına kıydı”, “katil, komşu kadınlar çıktı”, “tüfekle vurularak öldürülen kişinin katil zanlısı olduğu iddiasıyla komşusu ve arkadaşı tutuklandı” gibi haberlerle dolu internet ortamı.
Daha vahimi, “maktul” veya “katil” komşu çocukları söz konusu maalesef.
Mesela “Bir hafta önce kaybolan 8 yaşındaki minik Eylül’ü öldüren katil komşu, cesedi kendi elleriyle diktiği elektrik direğinin altına gömmüş” haberi sadece bunlardan biri.
Taze/yeni haber ise şu şekilde: “Komşudaki çifte cinayetin katil zanlısı yaşı küçük oğlu çıktı!”
Ve en yakıcı ve derinden etkileyici olanı, birkaç gün önce İzmir’de polis merkezine saldırıp iki polisimizi şehit eden katilin 16 yaşında olması! Evlerinin dibinde, komşularının gözü önünde, çatışa çatışa şehit ediyor polislerimizi 16’lık katil!
“Komşu Anne” projesi Türkiye’nin gerçeklerini ıskalıyor.
Böyle bir toplumsal gerçeklik var (maalesef toplumsal yozlaşmanın sonucu bu), ama bu gerçeklik hiç yokmuş gibi “komşu anne” projesinin uygulanmak istenmesi çok garip.
UNICEF işbirliğiyle başlatılan proje ile ilgili olarak, 20 Ağustos’ta Aile Bakanlığı sayfasındaki haber “Komşu Anne Projesi Pilot Eğitimleri Devam Ediyor” şeklinde veriliyor.
Komşu anne çocuk bakımı sistemi, eğitimli ve kayıtlı bir bakıcının, yetkili kurumun denetiminde ve kurallarına uygun şekilde düzenlenmiş, komşu annenin kendi evinde, genellikle yakındaki ailelerin 0-36 aylık çocukları başta olmak üzere en fazla 5 çocuğa bakım hizmeti sunduğu bir sistem.
Ankara’daki pilot uygulama tamamlanmış. İstanbul ve İzmir de dahil olmak üzere pilot uygulamaların 32 ay süreceği söyleniyor.
Projenin “olumlu” yönlerinin şu şekilde olacağı iddia ediliyor:
Çalışan annelerin çocuk bakımıyla ilgili endişeleri azalacak. Çocuklara güvenli ve nitelikli/kaliteli bir bakım ortamı sunacak. Komşu annelere de gelir elde etme imkânı sağlayacak. Mahalle içinde yardımlaşma ve toplumsal dayanışma artacak.
Kazın ayağı öyle değil ama!
İyi niyetli bir proje olarak düşünelim, ama ya “olumsuzluklar/riskler” ne olacak?
Şöyle düşünelim: “Komşu anne” projesi kapsamında eğitimler gören bir anne olsun. Devletten de sertifika alıp “evini komşu çocuklarına bakım yeri” yapma hakkı elde etsin. 0-36 ay arasında 5 pırıl pırıl yavruya güzel bir şekilde bakıyor olsun.
“Ama” komşu annenin evinde kenarda köşede telefonu ile “sessiz sakin görünümlü” 15-16 yaşlarında kendi çocuğu da olsun. “Sabıkası da olmasın” tıpkı İzmir’deki polislerimizi şehit eden 16’lık katil gibi. Sonra da komşularının gözü önünde polis merkezine saldırsın, kendisini engellemek isteyen komşusu 1. sınıf emniyet müdürünü de şehit etsin.
Bu durumda, suçun “ortağı” veya “destekçisi” kim olmuş olacak? 16’lık katilin anne-babası gözaltına alındığına göre, “komşu anne” projesindeki bakıcı annenin 16’lık çocuğu, evde bakılan 5 çocuktan birine zarar verse, dolaylı olarak bakıcı anneye sertifika veren de sorumlu olacak mı? Sorular uzadıkça uzayabilir ama netice devlet güvenlik meselesine kadar gider!
“Komşu anne”nin kendi aile üyelerinin (eşinin veya ergen çocuklarının) “muhtemel çocuk istismarı” boyutuna/riskine hiç girmeyelim bile!
Evet, “komşu anne” şartlarına güvenlik riskini dikkate alarak “bakıcının ve ev halkının suç geçmişinin bulunmaması” yazılabilir ama hayatın gerçekleri başka! Bu şartı yazmakla “güvenlik endişesi”ni gidermek mümkün olmaz! “Sabıkasız” idi 16’lık katil çünkü.
“Ama zaten bu nedenle denetim var” denilebilir.
Evet, bu kapsamda komşu anne sistemi, üçlü bir denetim mekanizması içeriyor: Kurumsal denetim, puanlama sistemi yoluyla denetim ve sosyal denetim.
Kurumsal denetimi Aile Bakanlığı’nın, puanlama sistemi yoluyla denetimin de İŞKUR’un yapması öngörülüyor (proje metinlerinde).
Bir de “sosyal denetim” not ediliyor. Şöyle deniyor: “Söz gelimi komşu annenin konumu genellikle ebeveynin ikametine yakın olduğundan sosyal çevre tarafından olumlu/olumsuz bilgilerin edinilebileceği düşünülmektedir.”
Yani mahalle halkının gözlemlerine dayanan sosyal denetim! Bir nevi “mahalle baskısı” isteniyor, ama Türkiye “mahalle baskısı”nı terk edeli yıllar oldu! “Mahalle baskısı” arzusu yerine, “çevre şiddeti” dönemindeyiz maalesef!Dolayısıyla sorun “teknik değil, sosyolojik”. Yani toplumsal yozlaşmanın da etkisi ile Türkiye’de toplumsal güvensizlik ön plana geçmiş durumda. Bu nedenle güvenli alanlarda (aile yakınları veya isteniyorsa çalışma ortamlarında) bakıma öncelik verilmeli.
Yoksa vebal büyük olur.
Haa, bir de “komşu anne” projesinin meşruiyetini “uluslararası uygulamalara dayandırma” kolaycılığı ve sorunu var! “Avrupa Birliği ülkelerinden Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, Finlandiya ve Almanya ile ABD ve İngiltere’de uygulanan ‘komşu anne sistemi’ ile …” başlayan cümleler.
Bu durumda sorarlar: Hangi ülkede, hangi şekilde uygulandı ve ne tür olumlu veya olumsuz sonuçları oldu? Var mıdır bunun analizleri elimizde?
Analizler olmasa bile “gayri meşru çocuk yatağı” ve “sapkınlar otağı” olan Avrupa ülkelerindeki “kenar uygulamaları” Türkiye gibi bir ülkenin aile ve (zaten zorlanan) toplum yapısına böyle bir projeyi “atom bombası” misali atmak, Türkiye’yi yeterince tanımamaktan ileri geliyor olmalı.
Bir de komşu anne projesi ile nitelikli ve ev temelli bakım sağlanacak deniyor.
Çalışan anne-babaların çocuklarının bakımları, “eğitimli” bakıcılar aracılığıyla yapılmak isteniyor ve “ev temelli” olması arzulanıyorsa, “güvenlik, suç” vb riskleri olmayan yöntemler de var.
Mesela Türkiye’nin “çekirdek aile konfederasyonu” zemini hâlâ güçlü. Kısaca çekirdek ailenin geniş aile ile mekânsal ve duygusal yakınlığını devam ettirebilmesi olan çekirdek aile konfederasyonu devreye sokulabilir.
Yani elimizde bolca (süper) babaanne-anneanne var hâlâ çok şükür. İlle de evde çocuk bakım meselesi olacaksa (ki en güzeli bu), o halde Aile Bakanlığı’nın daha evvel pilot çalışması yapıp rafa kaldırdığı “Büyükanne Projesi” raftan indirilmeli. Büyükannelerimiz gayet tecrübeli, nitelikli, kaliteli ve ev ortamında bakım sunarlar, zaten sunanlar var. Güvenlik endişesi de sıfır! Türkiye gerçeklerine uygun.
Büyükanneleri olmayan veya bir şekilde çocuk bakım sürecine dahil olamayanlar için de kreş sistemine öncelik verilmesi veya çalışma ortamının 0-36 aylık çocuklu ailelere göre dizayn edilmesinin sağlanması “daha güvenli” ve “nitelikli”.
“Komşu anne” deyip şaka yapmayın lütfen!
Sonra Allah muhafaza ortaya çıkabilecek “tek bir olay”ın bile altından kimse kalkamaz!
Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7
Yorumlar8