Dünya, siyonizmin gayri meşru çocuğu kapitalizmin sarmalı içinde. 

İnsanlık, kapitalizmin tahterevalli gibi inip çıkan faizleri ve kapitalistlerin doymak bilmez arzuları içinde sıkışmış durumda. 

Faiz neredeyse hayatın her alanına sızmış; şahıslar ve devletler faizli borçlara mahkûm bir şekilde bir nevi sürünüyor. 

Spekülasyon, kara para, karaborsa ve hedonizm, kapitalist sistemin doğal yakıtı haline gelmiş. 

“İhtiyaçlar sınırsız, kaynaklar kıt” safsatası ile tüketim kutsallaştırılarak insanların çoğu arzularının kölesi yapılmış durumda. 

Ve ölçüler haram-helal ayrımı üzere değil, daha çok kazanma hırsı ile şekilleniyor. Kâr için her yol mübah. Homoeconomicus (iktisadi adam) figürü için yalan söylemek, aldatmak, sözünde durmamak, çalmak, hile yapmak bir nevi üstünlük ve yetenek alameti sayılıyor.

Sonuç? İsraf ve adaletsizlik. 

Çoğunluk ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor, azgın azınlık yedikçe yiyor. Çünkü kapitalizm “bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” demek. Bu taksimi ancak kurt (kapitalist) yapar kuzuları yemek için. 

Gelir dağılımında adalet yok bu nedenle. Sermaye sahipleri zenginliğe zenginlik katarken, çoğunluk borçla geçinmek zorunda kalıyor.

Bu karanlık tabloya rağmen, Türkiye’de farklı bir ekonomik yaklaşımın ve uygulamanın filizlendiğine dair belli işaretler var. 

İLKE Vakfı’nın “Türkiye’de İslam İktisadı ve Finansı Ekosistem Raporu 2024” bu anlamda dikkat çekici bir belge. 

Rapor, İslamî ekonomik araçların gelişimini ortaya koyarken, kapitalist sarmaldan çıkış için alternatif yolların oluştuğunu gösteriyor.

Örneğin, faizsiz katılım bankacılığı son yıllarda ciddi bir büyüme kaydetti. 2015-2024 arasında toplam 9 katılım bankası faaliyete başladı. 2024 itibarıyla şube sayısı % 3,56 artarak 1.512’ye, toplam aktifleri ise % 30,32 artışla 2,66 trilyon TL’ye ulaştı. 

Katılım sigortacılığı da benzer şekilde yükselişte; 2024 yılında prim üretimi % 75,8 artarak 43 milyar TL’yi aştı. 

Faizsiz borç verme sistemi olan karz-ı hasen sandıkları 6’ya, tasarruf finansman şirketleri 10’a, finansal teknoloji şirketleri ise 18’e ulaştı.

2025 yılında da bu alandaki adımlar hız kesmedi. Türkiye Emlak Katılım Bankası, Şubat ayında Türkiye’nin ilk özel sektör sosyal sukuk ihracını gerçekleştirdi. Mayıs ayında düzenlenen 1. İstanbul Albaraka İslam Ekonomisi Zirvesi, İslam ekonomisinin küresel geleceğini masaya yatırdı. Katılım Finans Kefalet A.Ş.’nin kuruluşu ve TKBB’nin yeni standart yayımlaması gibi gelişmeler sektörel kurumsallaşmayı destekledi.

İşin ilmi/akademik boyutu da bu yapının temel taşlarından biri. Halihazırda Türkiye’de İslam iktisadı ve finansı alanında lisans eğitimi veren 3 üniversite, lisansüstü düzeyde ise 19 üniversitede toplam 46 program bulunuyor. 6 akademik dergi yayımlanmakta ve üniversitelerle sivil toplum kuruluşları iş birliği içinde hem teorik hem pratik düzeyde önemli çalışmalar yürütüyor.

Türkiye de maalesef kapitalist sarmalın parçası, ancak burada dikkat çeken fark, bu sarmalı kırmak için çaba gösteren bir iradenin varlığı. Bu mücadele, zor koşullarda ama ciddiyetle ve tedrici (kademeli) biçimde ilerliyor. Tepeden inme devrimci yöntem değil, adım adım dönüşüm söz konusu. Bu, sabırla örülen bir yolculuk; çünkü helal bir düzen, ancak haramdan uzak durularak ve sabırla inşa edilebilir.

Sonuç olarak, bu yol kolay değil, ama mümkün. Yeter ki helal lokmalar için haram sofralardan kalkmak göze alınabilsin.

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7