Siz sahadan, biz ekrandan...!
- GİRİŞ20.06.2025 09:10
- GÜNCELLEME20.06.2025 09:11
Keçecizade Fuat Paşa’nın meşhur sözü: “Siz dışardan biz içerden şu devleti yıkamadık gitti!" Paşa göremedi ancak kendisini mezarında ters döndürecek sürecin fitilini ateşlemek çok uzun sürmedi.
Neticede devlet yıkıldı. Sultan Abdülhamid'in tahtan inmesiyle her şey çok güzel olacaktı. Ama olmadı. Her şey olduğu gibi kalsa yine kâr sayılırdı. Aksine berbat oldu. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Yerinden yurdundan oldu. Elde kalan Anadolu’muzun üzerinde dolaşan akbabaları, güç bela defedebildik. Her şey çok güzel olacak diyenler de örgütlerini feshedip yurtdışına kaçtılar.
Bu söz söyleneli 150 yıldan fazla oldu. Ancak hayaleti hâlâ ortalarda dolaşıyor. Uzun bir süre de dolaşacak gibi. Her yeni krizde iliklerimize kadar hissetmeye devam ediyoruz.
Sahanın hareketlendiği her durumda bir cephe de internet ve sosyal medyada ve/ya ekranlarda açılıyor: Bazı gazeteci, akademisyen ve entelektüeller; sahte hesaplar, istihbarat organizasyonları, lejyonerler, değişik kılıklara girmiş firariler, kopuntular, yabancılaşmanın çok ötesine geçmiş mutant versiyonlar yoluyla.
Bu cephenin aslında savaşa dâhil olmaktan çok daha derinlikli bir rolü var. İlk akla gelen kuşkusuz toplumsal dokuda derin çatlaklar oluşturarak lokmayı olabildiğince "yumuşatmak". Bu yazı daha çok akla pek gelmeyenle ilgileniyor: Meta-komplo ironisiyle. Yani 'komplo teorisi' etiketiyle en büyük komployu gerçekleştirmek ve bu yolla egemen anlatıya meydan okuyan fikirleri otomatik olarak diskalifiye etmek. En büyük mağdurlarından biri Merhum Erbakan Hoca'dır. Küresel sisteme yönelik tüm eleştirilerinin neden itibarsızlaştırıldığını, tartışmaya açtığı konuların mantıksız alana çekilerek, sorgulayıcı tavrının neden marjinalleştirildiğini içinden geçtiğimiz süreçte daha iyi anlıyoruz.
Komplo teorisyeni damgası yememek için düşüncelerini baskılayan, aynı şekilde sırf şüpheleri veya eleştirel bakışları nedeniyle 'paranoyak', 'aykırı' veya 'dengesiz' olarak yaftalanan gazeteci, akademisyen, entelektüel herkesi meta-komplo'nun mağduriyet listesine dâhil edebiliriz.
İşte size Türkiye'de değişik zamanlarda farklı nedenlerle komplo teorisi olarak etiketlenmiş ancak pek çok yönüyle gerçek olduğu anlaşılan bazı örnekler:
- Batı'nın Sevr'i uygulamaya koymaktan hiç bir zaman vazgeçmediği,
- Bölünme ve beka endişesi,
- Büyük İsrail, Siyonizm, Arz-ı mev'ud,
- Modern ekonomik sisteme yönelik karşıt söylemler,
- Bazı dinci yapıların ülke için son derece tehlikeli (gizli) amaçlara sahip olduğu,
- Suriye ve İran'dan sonra sıranın Türkiye'ye geleceği,
- Kıbrıs'ın elimizden alınmak istendiği,
- Küresel güçlerin Türkiye üzerindeki diğer gizli hesapları vb.
Dünya geneline ilişkin örnekler de var:
- Dünyanın bir kaç gizli aile tarafından yönetildiği,
- Nüfusun önemli bir bölümünün değişik yöntemlerle yok edileceği,
- Mesih özelinde bazı argümanlar vb.
İnsan anlamak için ömründen veriyor. Bunlar mı komplo teorisi, yoksa bunları komplo teorisi diye servis ederek magazinleştirmek mi komplo?
Klavye ve ekran cephesi aktörleri, aktif olarak savaşa veya kaosa dâhil olmadıkları durumlarda, yıkım sürecine içeriden destek atan kurgularıyla bu tür gerçekleri komplo teorisi yaftasıyla örtmeye devam ediyorlar. Hakikatin kendisini marjinalize etmek ve olan biteni sorgulayan her aklı saf dışı bırakmak için.
İstisnalar kaideyi bozmaz. Medya hiçbir zaman toplumun gözü, kulağı ve dili olmadığı gibi sosyal medya da hiçbir zaman masum bir paylaşım mecrası olmadı. Ama ikisi birden pekâlâ bir ülkenin onurunun, haysiyetinin, mensuplarının, egemenliğinin ve güvenliğinin hedef alındığı bir savaş cephesi oldular.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 20 yıldır (Hasan Öztürk'ün dünkü yazısından anladığımız üzere danışmanlarına dahi) anlatamadığı, İsrail'in İran saldırısıyla bir gecede anlaşıldı. Savunma sanayimiz bu hızla ilerlerse her şey gerçekten çok güzel olacak!
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
Yorumlar28