“Hayye Ale’l-Felâh"
- GİRİŞ04.07.2025 09:12
- GÜNCELLEME04.07.2025 09:12
İletişim tarihi rehinci dükkânı gibi. Karşınıza ne zaman ne çıkaracağı belli olmuyor. Yazının başlığı, İttihat ve Terakki'nin propaganda broşürüne ait*. 1910 yılında, Abdülhamid'in tahttan indirildiği fakat İttihatçıların mutlak iktidarı elde edemediği bir dönemde yayınlanmış. Nasıl İttihatçı olunur onu anlatıyor. İttihatçılar 1913 darbesiyle muradına erdi ve çok değil, 5 yıl sonra, Hayye Ale’l-Felâh'ın aslında Hayye Ale’l-Hüsran olduğu anlaşıldı. Hem de çok acı bir biçimde, telafisi mümkün olmayan bir şekilde. Mondros'tan Sevr'e uzanan süreçte makyajı tamamen dökülmüş, gerçek kimliği ortaya çıkmıştı. Osmanlı coğrafyası hâlâ istikrarsız, yarı sömürge vaziyette veya kanlar içinde.
Propaganda böyle bir şey. Beyin yıkama, zihinsel işgal, sistematik telkin, güdümlü hale getirme, manipülasyon, sansür, yalan, sahtelik… Özetle bilinç kontrolüne yönelik tüm müdahaleleri kapsıyor. İşini görene kadar. Sonrasına dair bir fikri yok. Sizi kaderinizle baş başa bırakıyor.
Hayye Ale’l-Felâh: Ezanda her gün beş vakit yükselen bu çağrı, özünde sadece manevi bir daveti değil, topyekûn bir kurtuluş rotasının izlerini de barındırıyor. Belli ki istismar edilmiş, bu başlık rast gele seçilmiş olamaz. Çağrının kendisi çok değerli. Ezanın Türkçe okutulduğu zamanlarda felah kelimesini Türkçeye çevirmeye kıyamamışlar?! Ya da "Haydi Kurtuluşa" demek istememiş de olabilirler.
“Hayye Ale’l-Felâh” çağrısını bir bütün olarak okumak gerekir. Çağrının 'gerçek' anatomisi kurtuluşa giden yolun haritası mahiyetinde ve pek çok yolun kesişme noktasını işaretliyor. Mesela her alanda kendi kendine yetebilen bir toplum olabilmek ya da bir ülkenin kendi kendine yetebilmesi. Aynı zamanda stratejik adresler vurgusu: Yeni nesil, pratik ve yaratıcı savaş konseptleri + enerji, yazılım, gıda. Uzay çalışmalarını da buna ekleyin. Kurtuluş buralardan gelecek. Bunları hem askeri, hem ekonomik hem de ahlaki dik duruşun olmazsa olmazları olarak görebilirsiniz. Çocuklarımızın geleceği burada, ekmek, iş, aş hepsi burada. Son dönemde yaratıcı savaş konseptlerinin önemi çok arttı. Kirli propaganda artık bu alanda yapılan yatırımların algısını yönetemiyor. İran'ın yaşadıkları, bizim için çok pahalı olmayan ancak ciddi bir ders niteliğinde oldu.
Ancak felâh çağrısını sadece askeri güç, enerji, yazılım veya gıda üzerinden okumamak gerekir. Propagandanın zehirli oklarının hedeflediği zihinleri korumak için, toplumun kültürel, tarihi ve manevi kodlarına hâkim olması ve onları yenileyerek ileri taşıması şart. Bağımsız analiz yeteneğini güçlendirmek, dijitalleşen dünyada, geleceğin toplumunu ayakta tutacak en sağlam savunmalardan biri haline geldi. Dijital çağın meydan okumaları, ancak sağlam karakterler ve berrak zihinlerle göğüslenebilir. Manipülasyona karşı dirençli zihinler olmadan felaha dönük bir geleceği inşa etmek çok zor.
Kurtuluş, her şeyden çok toplumun her katmanında ahlaki bir yeniden dirilişe, adalet duygusunun derinleşmesine ve vicdanların uyanışına ihtiyaç duyuyor. İttihatçıların propaganda broşüründe "kurtuluş" diye sunulanların arkasında saklı olan acı gerçekler, günümüz için de açık bir uyarıdır: Bazı kurtuluş çağrıları bilerek veya bilmeyerek sizi acımasız bir kapana hapsedebilir.
"Hayye Ale’l-Felâh" çağrısını özüne uygun biçimde tekrar ederken, tarihimizin derinliklerinde yatan hüsranları hatırlayarak ilerlemek gerekir. Geleceği inşa etmek, insanımızı propaganda ile şekillenmiş sahte felâhlardan uzak tutmaktan geçiyor. Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" sözünü ancak kurtuluşun gerçek rotasını takip ederek gerçekleştirebiliriz.
* Ayrıntılı bilgi için: Aytül Tamer, “İttihat ve Terakki Kendini Anlatıyor: Cemiyetin Propaganda Broşürleri”, İkinci Meşrutiyet Devrinde Basın ve Siyaset içinde, Editör: Hakan Aydın
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
Yorumlar3