Oyunlardan kapalı forumlara dijital endüstrinin karanlık yüzü
- GİRİŞ12.09.2025 09:10
- GÜNCELLEME13.09.2025 09:58
Ekranın arkasındaki endüstrisi devasa boyutlara ulaştı. Kendisiyle beraber neleri büyüttüğüne de yavaş yavaş tanık olmaya başladık. Yaklaşık 165 milyar dolara ve 3.2 milyar oyuncuya karşılık geliyor. Bu sadece eğlence değil. Dilini, ritmini, değerler sistemini kendi içinde üreten bir ekosistem. Kısacası “oyun” dediğimiz şey, bir nesli yalnızca oyalamıyor. Örgütlü bir kültür inşa ediyor. Şu anda çocukları ve gençleri örümcek ağı gibi sarmış durumda. Anneler-babalar, gözlerinizi ekrandan ayırmayın!
Her yaştan oyun kullanıcısı bulunsa da müdavimlerinin çoğu, çocuklar ve gençler. Ancak oyunların bu kesim üzerindeki manipüle edici etkilerine dair çok az şey biliyoruz. Dondurma reklamlarının çocukların dondurma tüketimine etkisini didikleyen akademi, şiddetin ve düşmanlığın nasıl “oyun mekaniğine” gömülerek normalleştirildiğini görmezden geliyor.
Bu tür oyunlardaki temel ayartıcı unsur şiddet. Şiddet içermeyen popüler bir oyun neredeyse yok. Özellikle FPS (first person shooter / birinci şahıs nişancı) olarak adlandırılan oyunlar, kullanıcıların çeşitli silahlarla kendi karakterleri dışında diğer karakterlerle savaştığı oyunları niteliyor. Bu tarzdaki savaş oyunları, en çok oynanan oyunlar listesinde önemli bir yere sahip.
Bu oyunlarda sürekli olarak bir hikâye var ve bu hikâye kurgusu üzerinden bir savaş yürütülüyor. Hikâyeler yabancı değil. Çoğunlukla ABD, İngiltere ve Fransa gibi devletlerin özel askeri kuvvetlerinin Rus, Çinli ve Arap teröristlerle savaşmasını ele alıyor. Kullanıcıların yönettiği karakterler bahsedilen çeşitli ülkelerin özel askerleri olurken, savaşılan karakterler ise yine bahsedilen diğer ülkelerle ilişkili teröristler veya hükûmetler.
Bu tarz hikâyelere sahip oyunlarda, her ne kadar yaş sınırlaması gibi kurallar getirilse de kullanıcıların yaşını denetleyen bir mekanizma bulunmuyor. Anlayacağınız göstermelik. Çok küçük yaştaki çocuklar dahi bu tarz oyunların içindeler. Sürekli olarak oyun adı altında bu tür hikâyelere maruz kalmaları yetişkinlik dönemleri için ne anlama geliyor? Farkında olmadan bu hikâyelerde oluşturulan taraflara ve hikâyelere inanabilme potansiyelleri nedir? Ya da yabancı düşmanlığı, yabancılara karşı şiddet eylemlerine kayıtsız kalma? Araştırmalar yeterli düzeye ulaşmadan ve araştırma sonuçlarına kulak verilmeden daha fazla şey söyleme imkânımız yok.
Tehlike yalnızca oyunun içinde değil, oyunun çevresindeki kapalı topluluklarda. Bazı forumlar ve kanallarda “mem” kültürü, ironi ve alay üzerinden adım adım ideolojik sertleşmeye geçiliyor. Önce gülüyorsunuz, sonra alışıyorsunuz, en son da eyleme çağrı sıradanlaşıyor. “Sadece şakaydı” ise işin perdesi.
Eskişehir’deki saldırı hepimiz için şok edici oldu. Buffalo, Münster, Utoya gibi küresel örnekler “tekil vaka” değil; dijital izlerin ve örgütlenme biçimlerinin benzeştiği bir örüntü. Bu platformların radikalleşmeye etkisi daha çok ele alınmalı. Aile farkındalığı kıymetli ama yetersiz: Kapalı kanalların ritmi, evin oturma odasından hızlı. Akıllı işaretler, sigara paketlerindeki dehşet verici görseller, kimyasal yiyecek-içecek reklamlarının ucuna iliştirilen “4-5 porsiyon meyve-sebze tüketiniz” gibi makyaj çözümler bu alanda işe yaramaz. Burada mesele, görüntüyü değil altyapıyı değiştirmek.
Oyunun içine gizlenmiş başka tehlikeler de var. Dijital oyunların büyük bir bölümü sohbet özelliği barındırıyor. Sohbet ortamında ne ararsanız var: Zorbalık, küfürleşme, tanımadığı kişilerle iletişim hatta cinsel içerikli yazışmalar… Daha kötüsü, bazı yetişkinlerin sahte çocuk/genç profilleriyle bu ortamlara dahil olarak çocuğunuzu şiddet, cinsel talepler, madde kullanımı gibi konularda, deyim yerindeyse kafalamaya çalışması. Anne-Babalar aman dikkat!
Ciddi adımlar atarak çocuklarımızın dünyasını “başarı = öldürme sayısı” denkleminden çıkarmamız gerekiyor. Önce İzmir'deki hain saldırının, ardından dün Haber7’de “16 yaşındaki çocuğun yaptığı şey şehri ayağa kaldırdı!” başlığıyla verilen Kahramanmaraş'taki olayın tüm dijital ayak izleri haritalanmalı. Oyunlardan kapalı forumlara dijital endüstrinin karanlık yüzü, ailelerin bilinçlendirilmesiyle üstesinden gelinebilecek bir sorun değil. Daha güçlü bir dijital denetim mekanizması gerekiyor. Herkes tehdit altında olduğu için kimse katilime dokunma diye ortalığa dökülmeyecektir.
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
Yorumlar6