4-5 porsiyon ikiyüzlülük

  • GİRİŞ10.10.2025 09:23
  • GÜNCELLEME11.10.2025 10:14

PR ve reklam ajanslarının en mahir oldukları alanlardan biri markalara toplumsal sorumluluk kostümü giydirmeleridir. Örneğin gazlı-kimyasal içecek devleri, gençleri spor yapmaya teşvik eden kampanyalar düzenler. Gençlik festivallerinde ‘özgürlük’ ve ‘hareket’ sloganlarıyla gazlı içecek tüketimini patlamaya çalışır. Cips üreticileri okul etkinliklerine sponsor olur, eğlenceli teneffüsler organize eder. Çikolata-şeker familyası, 'çocuklar sağlıklı büyüsün' kampanyalarıyla kendilerini temize çekmeye çalışır vs. Hatta bazıları şaşırtıcı şekilde sağlık araştırmalarına katkıda bulunur... Obezite krizini körükleyen bu ürünler, bakmışsınız bir anda sağlıklı yaşam koçu olmuş, toplum dostuna dönüşmüştür.

Bir taraftan da televizyon reklamlarında cipsler yağı parlayarak kırılır, gazlı içecekler yavaş çekimde köpürür, çikolatalar adeta eriyerek ‘mutluluk’ vaat eder. Sonra ekranın altında, hızlıca gözden kaybolan bir cümle belirir: 'Günde 4-5 porsiyon sebze ve meyve tüketiniz'.  Bu tavsiye bir halk sağlığı mesajı değil, reklam endüstrisinin sahtekârlığıdır. 
Reklam ve halkla ilişkiler sektörü bu oyunu çok iyi oynar. En büyük başarıları da bizi özgür seçim yaptığımıza inandırmalarıdır. Müzik neşelidir, görseller canlıdır, ünlüler ürünle dans eder, sonra ekranda bir satırlık sebze-meyve nasihati belirir. Bunu toplumsal sorumluluk iletişimi diye paketlerler ama aslında bu, sistemin sorumluluğunu bireye yıkan bir manipülasyondur. Günah çıkarma ritüeli, sorumluluktan kaçmak kurnazlığıdır. Sağlıklı beslenme tavsiyesiyle bitirilen kimyasal-zehirli gıda reklamları... Aklı çelinen, dahası uyaranlarla iradesine ipotek koyulan geniş kitleler, (özellikle çocuklar) bir süre sonra kurbanlık koyun gibi endüstriyel tıbbın önüne atılır. Kalan kısmını da burası halleder.
Nasıl ki sigara uyarıları tek başına bağımlılığı bitirmediyse, bu 4-5 porsiyon tavsiyesi de toplumu sağlıklı beslenmeye yaklaştırmaz. Hatta aksine, sorunu görünmez kılar. Bu strateji, tüketiciyi bireysel suçluluk duygusuna hapsederken şirketleri aklamaktadır. Şeker oranı yüzde 40 olan bir içeceği pazarlarken “dengeyi siz kurun” diyerek sorumluluğu tüketiciye atmaktır. İğrenç ve köprü altı programlara maruz bıraktıkları insanlara medya okuryazarlığı eğitimi önermeleri gibi...!

Gerçek şu ki, sağlıklı beslenme yalnızca bireysel bir irade meselesi değil, aynı zamanda politik bir mevzudur. Eğer gerçekten toplumun sebze-meyve tüketiminin artması isteniyorsa, reklamlardaki bir satırlık ikiyüzlülükten daha fazlası gerekmektedir: Fiyatlamayı, sebze-meyveye erişim gücünü, üretim sürecinin sağlığını, yanlış tüketim alışkanlıklarını, bu tür zehirli kimyasalların cazip fiyat ve ambalajlarla satılmasını tartışmak gibi. 

Eğer kimyasal gıda sektörü gerçekten samimi ise sigara paketleri gibi ambalajlarını çekici olmayan bir şekilde standardize ederek; ürünlerinin kalp, damar, böbrek, beyin ve karaciğer sağlığı için içerdiği korkunç zararları sevimsiz ambalajlarının üzerine dikkat çekici bir şekilde yazarak samimiyetlerini ispat edebilirler. Buna kesinlikle yanaşmayacakları için Tarım Bakanlığı, ilgili diğer bakanlıklarla birlikte, gerekli tedbirleri almalıdır. Halk sağlığını tehdit eden tüm bu endüstrisinin sağlık ve sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturduğu ağır külfeti vergi oranlarına yansıtarak işe başlayabilirler. 
Merak ettiğim bir diğer husus da sağlıksız gıda tüketimi yoluyla vücutta ciddi tahribatlara yol açmanın, bu yolla ahir ömrünü en uygunsuz-olumsuz şartlarda geçirerek, diğer sıkıntılar yanında dini vecibelerden de kopmak zorunda kalmanın ve bu sonuçlara yol açan zemini inşa etmenin dini bir hükmünün olup olmadığı? Diyanet bu konuda ne düşünüyor? 

Çocuklarını şeker, yağ, un, tuz ve karbondioksit temelli gıdalardan kesinlikle uzak tutacağı hayalini kurup, içinde bulunduğumuz koşullarda asla bunu yapamayacaklarını anlayan anne-babalar ne düşünüyorsunuz?

Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7

Yorumlar4

  • M.A.Bayrak 3 hafta önce Şikayet Et
    Ben bu yazıyı biraz da iki yüzlülük nasıl olunur onu anladım kamu kurumlarında kendini menfaatleri uğruna ne olduklarını kendileri dahi bilmeden suratı haktan görünüp konumunu yukarılara taşıyan insanlar fakat makama geldiklerinde herkese zararlı yönlenlerini gösteren insan müsveddeleri ile dolu neye göre kime göre bunlar o makamlara getiriliyor.Hak etmeyen insanlar neden oluyor.saygılar
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Mustafa 3 hafta önce Şikayet Et
    Sayın hocam ellerin dert görmesin mükemmel bir yazı muazzam bir tespit ve insanların yararına dokunmak sağolun.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • CUNDULLAH 3 hafta önce Şikayet Et
    Benim değerli,CESUR,YIKILMAZ KALEM sahibi pek muhterem ORD.PROF.DR.Hakan AYDIN ağabeyim!Bir MAKALE ancak ve ANCAK BU KADAR mükemmel YAZILIR,Yüce Yaratan sizi daima böyle YIKILMAZ eylesin.Yüreğinize,kaleminize,cesareti nize SAĞLIK değerli ağabeyim.Tek niyazım sizi Yüce YARATAN hiç bir zaman MAHCUP ve ÇARESİZ etmesin.Heep ama hep yar ve yardımcınız olsun!Yolunuz AÇIK,bahtınız APAK,sağlık ve
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • AĞACAN 3 hafta önce Şikayet Et
    Allah razı olsun sayın hocam, kaleminize sağılık.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat