Diyanet bir laiklik barometresi midir?
- GİRİŞ07.11.2025 09:19
- GÜNCELLEME07.11.2025 09:19
Ülkemizde bir kesim, Diyanet İşleri Başkanlarının ilmi birikimlerinden, dini liderliklerinden ya da toplumsal rehberlik kabiliyetlerinden çok, çeşitli vesilelerle Atatürk’ü anıp anmayacaklarını merak ediyor. Diyanet'in başına kim gelirse gelsin önce 'Atatürk testi'ne tabi tutuyorlar. Her milli bayram veya anma öncesinde aynı sorularla: Anacak mı, anmayacak mı ya da geçiştirecek mi?
Her yeni başkan, göreve gelir gelmez aynı görünmez baskıyı hissediyor. Bu durum adeta Diyanet İşleri Başkanlığı makamının ilk psikolojik testi haline geldi. Biri laikliğin ve seküler yaşamın sembolü (olarak görülen) bir lider, diğeri ise din hizmetlerini yürüten bir kurumun başkanı. Diyanet’in dini rehberlik işlevinden çok, resmi semboller karşısındaki tavrıyla ölçülmesi, Türkiye’nin kamusal hafızasının derin kırılmalarından kaynaklanıyor.
Toplumun seküler kesimi için Diyanet bir laiklik barometresine dönüşmüş durumda. Dindar kesim içinse devletin dine karşı niyetini test eden bir gösterge. Her iki kesim de bu sembolik gerilimde birbirini tartıyor. Bu denklemde konuşulmayan tek şey din hizmetlerinin niteliği.
Bu tablo, Diyanet’in her başkanı için yeni bir kimlik testi üretiyor. Din, resmi semboller üzerinden mi yoksa toplumsal anlam ve ahlak üzerinden mi konuşulmalı? Diyanet’in kamusal kimliği artık nasıl anma yaptığıyla tanımlanır hale geldi. İyi, güzel de, Diyanet’in kamusal işlevi, tam da bu sembolik tartışmalar yüzünden görünmezleşiyor. Bu tartışmalar yüzünden asıl konuşulması gereken meseleler, örneğin:
- İslam'ı çağın idrakine (içtihat) nasıl söyleteceğimiz,
- Toplumsal dayanışmanın niteliği,
- Tarikat ve cemaat tartışmaları,
- Ahlaki sorumluluk,
- Din hizmetlerinin kalitesi,
- Gençlerin inançla kurduğu yeni ilişki biçimleri,
- Aile yapısının sarsılan zemini,
- Dijital çağın yarattığı ahlaki bulanıklık ve de Diyanet’in, bunlar karşısında nasıl bir rehberlik iddiası taşıdığı,
- Diyanetin imaj ve algısı,
- Cami mimarilerinin estetik ve sanatsal yoksulluğu,
- Cami ve müştemilatının temizlik ve hijyen sorunu vs. geri plana itiliyor.
Türkiye'de bir kesim Diyanet'i dini rehber olmaktan çok 'sembolik refleks nesnesi' olarak görmek istiyor. Kendi misyonundan uzaklaşmış, kamusal güveni zedelenmiş bir Diyanet! Yani ritüel üzerine kurulu bir dönme dolap. 'Anacak mı?', 'Andı mı?', 'Anmadı mı?', 'Yarım anma mıydı?' 'Yeni başkan mesafesini koruyor mu?', 'Resim astı mı?' vs. tartışmalarını bir de bu gözle okuyun. Bu kısır döngüde ne dini derinlik kalıyor ne de toplumsal vizyon.
Diyanet, kamusal dindarlığın mı yoksa sembolik düzeye indirgenmiş merakın mı kurumu? Semboller mi önemli, anlamlar mı?Diyanet'in misyonunu ölçecek tekbir şey var, o da 'topluma nasıl değer kattığı'. Burası aynı zaman da eleştiri noktasını oluşturuyor.
Diyanetle ilgili asıl merak edilen kurumun hangi anlamı taşıyacağı olmalı. Sembolik reflekslerin hedefi olmaktan çıkıp yeniden dinin derin anlamını topluma taşıyabilirse, hem laiklik tartışmalarının hem de kimlik kaygılarının ötesine geçebilir.
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
Yorumlar4