Brifing alan milletvekili kimdi?

  • GİRİŞ05.07.2008 18:18
  • GÜNCELLEME05.07.2008 18:18

Böyle dönemlerde herkesin yüksek sorumluluk duygusu ile hareket etmesi büyük önem taşır. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adaletin önünü açıcı davranması Ergenekon olayından daha önemli bir olaydır.  

Okuyucularımın bu duyarlılıkla hareket ettiğimi bilmelerini istiyorum. Yazılarımın bir kısmı çok ezber bozucu oluyor ve “Bu adam ne yapmak istiyor, siyasi bir hesabı mı var?” diyenleri duyuyorum. Burada size açıkça deklare ediyorum ki; ‘Siyasi hiç bir hesabım yok, beklentim yok, hedefim yok ve gelecek teklifler olursa onlara da kapalıyım.’ Tek amacım siyasi ahlaka hizmet etmektir. Batılılardan ‘Adalet ve Dürüstlük’ dersleri almak çok ağırıma gidiyor. Batı’da en azından kendi iç politikalarında Makyevelist siyaset prim yapmazken bizde neden prim yapsın? 

Gelelim konumuza… Geçenlerde rahmetli olan ağabeyimiz Sağlık Eski Bakanı Meslektaşım Dr. Yıldırım Aktuna’dan söz etmek istiyorum. Sayın Aktuna hiç bir rüşvet  ve yolsuzluğa bulaşmamış ayrıca kitabına uydurulmuş dahi olsa komisyonla ihale almaya tenezzül etmeyen bir vekil idi. Dürüstlüğü ile bilinen Sayın Aktuna 28 Şubat döneminin bakanı idi ve  gemiyi terk edenlerdendi. DYP milletvekili idi. 28 Şubat döneminde meşhur Çankaya brifingleri ile psikolojik savaşa maruz kalmıştı. Geçtiğimiz yıl haftalık bir dergiye “Biz o dönemde maalesef yanıltıldık” demişti. 

Çankaya brifingleri şöyle olmuştu. Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel milletvekillerini tek tek çağırıyordu. Bir General tarafından verilen brifingle sayın vekiller ‘aydınlatılıyordu.’ Bu yöntem o tarihte çok etkili oldu. Türkiye’nin ne kadar sıcak ve yakın tehlikede olduğu ‘Power Point’lerle etkili bir şekilde anlatıldı. Şimdi anlaşılıyor ki o bilgiler Batı Çalışma Grubu’nun sahte belgelerinden ibaretti. Sonuçta Sayın Tansu Çiller’in yazılı listesi delinmiş ve hükümet yıkılmıştı. 

O tarihte siyasi irade ve Çankaya darbe korkusu ile hareket etmeseydi, delilleri ve bilgileri açık ve net olarak konuşabilselerdi gerçekler ortaya çıkardı. Ancak toplumsal fayda odaklı değil bireysel fayda odaklı politikalar nedeniyle demokratikleşme fırsatı kaçırıldı. Yok edilmek istenen siyasi grup beş sene sonra daha güçlü olarak geldi. Şu fayda da oldu Milli Görüş çizgisinde olup demokrasiye samimi inananlar güçlendi. 
 

Entellktüel bir tecessüsle konuları incelediğizde inanmamız istenen fikirlerin aslında psikolojik savaş propaganda malzemesi olduğu hemen ortaya çıkar. Bugün ile bağlantı kurarsak akıl yürütme yöntemleri ile şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. ‘Siyasetin bu derece içinde bir silahlı kuvvet bugün de Anayasa Mahkemesi üyelerini brifize etmiştir’ 

En azından böyle ihtimalleri ortadan kaldırmak için TBMM inisiyatif kullanıp araştırma komisyonu kurmalıdır. Bu fırsatı kaçırmak Susurluk için ‘faso fiso’ demekle aynı anlama sahiptir. 

İsmet İnönü’ye atfen söylenen bir söz vardır “Şartlar oluştuğunda ihtilal kaçınılmazdır” şeklinde. İhtilali seçenek olarak düşünen bir anlayış, çok tehlikeli bir anlayıştır. Bir ailede veya iş yerinde şiddeti, dayağı seçenek olarak düşünmekle ülke yönetiminde darbe ve ihtilali seçenek olarak düşünmek aynı şeydir. Çağdaşlık farkı böyle anlaşılır. Ha sinirlendiğinde komşusuna maganda kurşunu sık, ha kendini tehdit altında görüp darbe yap. Hiçbir farkı yoktur. 

Darbecilik siyasi magandacılıktır, bunu kabul edelim artık. 

‘Açık Toplum Açık Devlet’ derken toplumsal barışı, yeteneklerin önünün açılmasını, güvenin artmasını amaçladığımız takdirde yurdumuz daha yaşanılır olur.


ntarhan@gmail.com 

Yorumlar5

  • Ahmet Çapar 15 yıl önce Şikayet Et
    Birileri şeffaflık getirilsin dokunulmazlıklar kalksın diyor. Ama kendilerine dokunulduğu anda ciyak ciyak ötmeye başlıyorlar. "Vay bize nasıl dokunursunuz?" demeye başlıyorlar. Bırakın demokrasi masasına oturmayı, böyleleriyle yemek masasına bile oturulmaz. Demokrasi getireceğiz deyip sonra işlerine gelmeyince demokrasiyi tozlu rafa kaldıranlar tek tek yakalanıp adam edilmelidirler.
    Cevapla
  • ERDEM ESİN 15 yıl önce Şikayet Et
    LANETLİYORUM. 28 şubatı yapanları ve 28 şubatçılara taşeronluk eden sivil kıyafetli alçakları Türk milleti adına kınıyor ve lanetliyorum. Tüm darbecileri ve darbe müsvettelerini Türk milleti adına kınıyor ve lanetliyorum. Alçaklığın bile bir sınırı vardır ama darbecilerin millete verdiği zararın sınırı yoktur.Hepsini kınıyor ve lanetliyorum.
    Cevapla
  • Şevket Yıldız 15 yıl önce Şikayet Et
    28 Şubat'ta olanları ve alınan kararları asla tasvip etmedim,hepsinin yalan olduğunuda biliyordum.Fakat 28 Şubat'ın olması gerekiyordu.. Bugün eğer darbe içerden ve dışardan desteklenmiyorsa,o günlerdeki hatıraların taze olmasındandır.Bu acemi darbeciler,aynı taktiği uyguladıkları için başarılı olamadılar.Halkı ve dışarıyı asla ikna edemediler.Yıpratmadıkları hiçbir değer kalmadı,vatan,bayrak,ordu gibi kavramları iğfal ettiler ve halk onlara inanmadı.Deprem bir afettir,fakat aynı zamanda yeryüzünü canlandırır,tazeler,işte ALLAH(c.c.)'ın kaderi böyle birşeydir.İslama sahip çıkanların yerini müslümanım diyenler aldı,böylesi daha sağlıklı.
    Cevapla
  • oğuz kağan kaya 15 yıl önce Şikayet Et
    paşa veya brokratik elit. Yöneticileri sorunun kaynağı görmek tam isabet bir tespit değil. Bu kişiler Marstan gelmediler... Yine halkın arasından çıktılar.. Sorun halkın eğitim seviyesinden kaynaklanıyor...
    Cevapla
  • Sait Ünlü 15 yıl önce Şikayet Et
    AYDIN / MÜNEVVER bir kalem. özellikle böylesine sisli günlerde, geniş perspektiften bakabilmeye çok ihtiyacımız var. allah razı olsun.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat