Neden TGC Oruç Reis ve Trabzon?

  • GİRİŞ18.12.2009 06:52
  • GÜNCELLEME18.12.2009 06:52

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Oruç Reis Fırkateyninde ve Trabzon’da bulunmayı özellikle vurgulayarak yaptığı konuşma kendi içinde çelişkiler taşımaktadır. 

Asimetrik Psikolojik Savaşta davranış dili ile olay dilini okumak ve kullanmak çok önemli ve anlamlıdır.

Görünen anlam olarak güçlü  TCG Oruç Reis fırkateyni ve milliyetçi refleksi hızlı  ve güçlü Trabzon’la ‘Güçlü Ordu Güçlü Millet’ mesajı verildi.

Empatisiz bir konuşma olduğu için birleştirici olamamıştır. Hatta ayrımcılık ve şovenizmi çağrıştırmaktadır.

Diğer örtülü anlamlar ve göze çarpan çelişkiler olarak şunları sıralayabiliriz.

1-Birinci anlamlı bilgi Deniz Kuvvetlerinin Batı Çalışma Grubu gibi siyasete müdahale eylem uygulaması  icracılarının odağı olmasıdır. Bugüne uzanan halen yargılaması  süren cuntacı uzantıların çoğunlukla Denizci olmasına dikkat çekme söz konusudur.

İkinci anlamlı bilgi basın açıklaması için Trabzon gibi milliyetçi duyarlılığın yüksek  olduğu bir yer ve DzKK gemisinin seçilmesidir.

Bu tercihlerden “Biz geçmiş yaptıklarımıza sahip çıkıyoruz” biçiminde darbeci damarın moral kazanması  amacı dikkati çekiyor.

Diğer taraftan da Türk kimliği dışında kimliği kabul etmiyoruz mesajında ısrar devam ediyor. Sanki insanlara haydi daha ne duruyorsunuz tepki verin ikincil anlamı vardı.

Genelkurmay Başkanının bölge vurgusu yaparak ayrımcılık yapması çok tehlikeli olmuştur. Adıyaman veya Malatya’da Kürt kökenli insanların birlikte yaşayarak model oluşturmalarını hiç görmeden Türk ırkçılığını kaşıması hiç çağdaş değildi.

Yargıya baskı  vardı

2- “Adli makamların ihbar mektuplarına ve gizli tanıkların verdikleri ifadelere karşı daha duyarlı  ve daha dikkatli hareket etmeleri gerektiğine işaret ederek, bu gibi durumlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teatisi ve iş  birliğinde bulunulmasını, aksi durumlarda kurumlar arası çatışmalara neden olunabileceğini” söyleyerek yargı üzerinde baskı  oluşturulmuştur.

Genelkurmay arşivlerini açmamaktadır ve sivil savcıları karargaha sokmamaktadır. Sadece emir komutası  altındaki savcılara güvendiğini eylemleri ile yansıtan Genelkurmay Başkanı üstüne üstlük ‘çatışma’ gibi bir kelime kullanmıştır.

Yargı  ve TSK çatışabilir diyerek ‘gözdağı verme’  pozisyonu gerçekte ‘doğru yol ve doğru yer’  değildir.

GNK Başkanı suç işlemiştir. Askeri gücün yargıya kamuoyu önünde mesaj vermesi suçtur. Trabzon’da savcıların harekete geçmesi gerekir.

3- Diğer taraftan Sayın Başbuğ’un Reşadiye’de 7 Mehmetçiğimizin şehadeti ile ilgili görev ihmali konusuna hiç değinmemesi ilginçtir. O bölge teröre duyarlı  bölge ve zırhlı taşıyıcıları mevcut olan Jandarma bölgesidir, askerlerimizi korumasız olarak gönderen amirler hakkında neden soruşturma açılmamıştır?

Bunun cevabını bekliyoruz. Ayrıca sivil savcılar konuyu olası kasıt açısından incelemelidir. Ancak kamuoyunun vicdanı böyle rahatlar. Bu şüpheden kurtulmanın başka yolu yoktur.

4- TSK’nın içindeki ‘Darbeci vicdansız’ların temizlenmesi gerekir. Bu konuda nasıl bir işlem başlatıldığı konusunda açıklama yapmadan haklı eleştirilere psikolojik harekat demek algı çarpıklığıdır.

TSK’ya değil TSK içinde yanlış yapanlara eleştiri yapılmazsa hatalar nasıl anlaşılacaktır? İçinde öneri olan eleştirileri “Kendilerine karşı savaş yürüten”  olarak tanımlayan general hata içerisindedir. Dostunu ve düşmanını  karıştırmış demektir.

Yahut bu yazı ve sözleri Asimetrik Psikolojik Harekat olarak değerlendirenler karşı asimetrik savaş  yapıyor demektir. Konuya ‘yandan cevap vermek’ Genelkurmay Başkanının duruşu olmamalıydı.

Sayın Genelkurmay Başkanım,

5- Eğer arşivlerinizi darbeyi araştıran savcılara açmış olsaydınız bu tepkinizde haklıydınız.

Eğer darbe andıçları ile ilgili açık ve net duruş gösterseydiniz haklıydınız.

Eğer bazı darbeci subaylara sahip çıkmasaydınız haklıydınız.

Eğer roketatara boru, adli tıpça onaylanmış metne kağıt parçası demeye devam etmeseydiniz haklıydınız.

Eğer Koç müzesindeki 400 kiloluk dinamitlere görev ihmali diyerek örtbas etmeseydiniz haklıydınız.

Eğer Bingöl’de 33 erin şehit edilmesi olayı ‘Görev ihmali bile yok’ diyerek örtbas edilmeseydi haklıydınız.

Eğer Reşadiye’de 7 şehit askerimizle ilgili görev ihmali olanları TSK’dan uzaklaştırsaydınız haklıydınız.

Eğer Dağlıca’da yaşanan olayda görev ihmali olan subaya ödül vermeseydiniz haklıydınız.

Görev ihmalinde ölen sizin çocuğunuz olsa o subaylara ihtar cezası  ile yetinir miydiniz? Mehmetçiğin kanı  bu kadar ucuz olmamalıydı.

Sayın Başbuğ şimdi bu sorulara cevap vermek yerine ‘Yandan cevap’lar vererek tehdit kokan, denizcilere sahip çıkan konuşmalar yaparak ordumuza olan sevgi ve güveni artıramazsınız.

Bu millet artık baskı, korku ve tehditle yönetilemez bunu halen anlamayan Genelkurmay Başkanı tarihi bir yanılgı içindedir.

Türk toplumunun açıklık ve netlik istemesine karşılık vermek asimetrik psikolojik savaşa verilecek en iyi cevap olmaz mı?

6- Genelkurmay Başkanı toplumun ortak değerlerinden bahsediyor. Ama toplumun yarıdan fazlası  kıyafeti nedeniyle kışlaya giremiyor.

Hangi ortak değerden söz ettiğini açıklamasını bekliyoruz. Bu millet yaldızlı konuşma değil gerçekleri öğrenmek istiyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com

Yorumlar262

  • adnanaygul 15 yıl önce Şikayet Et
    teşekkürler. sayın hocam görüşlerinizdenistifade ettiğimizi ve teşekkürlerimizi sunmak için yazdık. Tesbitlerinizde yalnız olmadığınızı bilin diye. Allah(cc) akıldanziyade Akl-ı selimden ayırmasın dileğiyle.
    Cevapla
  • fatih caymaz 15 yıl önce Şikayet Et
    çizmeden yukarı çıkma. Herkes kendi bildiğini okur! Bilinmez nedendir, aslında hepimiz biliyoruz da, eleştiriye, kusurlarımızın söylenmesine yada bizimle aynı fikiri paylaşmayanların seslerini yükseltmesine tahammül etmede, biraz zorlanırız. Sanki gerektir ki herkesin söylediği söz bir ola. Oysa baktığımız yön aynı olsa bile gördüklerimiz birbirinden dağlar kadar farklıdır. Hepimiz kendi bilgimiz, görgümüz el verdiğince, ne anlam verdiysek olan bitene, onu bilir onu söyleriz. Esasında, dünyada bulunan başlar adedince, hatta o başların taşıdıkları gözler, akıllar adedince yeni bakış açıları, yeni yorumlar, yeni tarifler, fikirler, düşünceler sarmıştır çevremizi. Biz yanlızca kendi bahçe duvarımızı gördüğümüzden, dışarıda olan bitenden haberdar değilizdir. Oysa, ne olur ki herkes düşüncesini söylese, ama dostça, ard niyet gözetmeksizin. Dostluklarımız daha kalıcı ve samimi olmaz mı? Hep neden gülen yüzlerin ardına saklanmak zorundayız, dünya ve içindekiler, hep gülecek kadar kusursuz ve sorunsuz mu? Neden insanları, asıl düşüncelerini, hislerini içlerinde saklamaya zorlayıp, samimiyeti aradığımız insani ilişkilerimizde zoraki ve hakiki olmayan dostluklara meydanı bırakıyoruz? Biz bu derdin tasasını taşır, bir türlü deva bulamazken, yüzyıllar öncesinden şairler sultanı Fuzuli, bugünleri görüp tembih üstüne tembih ekliyor: Hidayet menziline yetdiler say ile akranun Dalalet içre sen kaldun, sana ol ar yetmez mi? Fuzuli dime, yetmek menzil-i maksuda müşkildür Dutan daman-ı şer-i Ahmed-i Muhtar yetmez mi? Akranın çalışıp çabalayıp hidayet menziline eriştiler, doğruyu bulamayan bir sen kaldın, bu utanç sana yetmez mi? Fuzuli, gayeye erişmek zordur deme, muradına ermek için, Ahmed-i Muhtarın yani Hz. Muhammedin tebliğ ettiği kutsal usullerin eteğini tutanın maksadına ulaşmaması mümkün olabilir mi?
    Cevapla
  • Mehmet Bodur 15 yıl önce Şikayet Et
    CUNTACILARIN RUHUNA....TOPRAKLARI BOL OLSUN.. Hiç sevmezdim kerataları. Kötü adamdılar. Şimdikileri dondurup müzeye koymak lazım. Yakında, nesilleri tükendiğinde çok ararız bunları. Çocuklarımıza tarihi öğretirken somut eğitim için materyal lazım olacak.
    Cevapla
  • gokdeniz 15 yıl önce Şikayet Et
    sanki yollarını gözlüyoduk. önce içindeki cuntacıları darbecileri temizle siyasete bulaşma ondan sonra gel burası milliyetçi olabilir ama militarist yönetim meraklısı değil.
    Cevapla
  • Ahmet MiM 15 yıl önce Şikayet Et
    Yorumcularin dikkatlerine: Eger darbe ile size yular takmalarini önlemek istiyorsaniz, Meydani onlara ve provokasyonlarina birakmayin... Isihbaratlarimiza göre Istihbarat Dairesi tarafindan binlerce üniversiteli gencimiz, askeri görevlerini medyada "DARBE SAVUNMA GÖREVi" olarak yapmaktadirlar. Ayni zamanda darbe Ortami hazirlanmaktadir. Eger bu vatani ve bu ülkeyi korumakla görevlendirdiklerinizin, darbe yapip, size yular takmalarini önlemek istiyorsaniz, tüm medyaya yayilin ve savas alanini darbecilere birakmayin. Meydanlarin karistirilmasi provokasyonlarina firsat vermeyin.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat