Eşcinsellik ve eşcinsel derneklerin çelişkisi
- GİRİŞ16.04.2010 17:30
- GÜNCELLEME16.04.2010 17:30
'Eşcinseller Susmayacak'
Bu sloganı “Eşcinsellik bir hastalıktır” diyen Devlet Bakanı sayın Aliye Selma Kavaf’ın bulunduğu her yerde ve İstiklal caddesinde sık sık duymaya devam edeceğiz. Çünkü eşcinsel hareket uluslararası lobi gücü yüksek olan bir ideolojidir. ABD’de seçim tartışmalarının üç ana konusu vardır. Kök hücre, kürtaj ve eşcinsel evliliklerdir. Türkiye’de AB uyum çerçevesinde eşcinsellikle ilgili çocuk sahibi olma ve evlenme hakları tartışmaları planlanmaktadır.
Fakat bilim maalesef eşcinsel aktivistleri doğrulamayan bilgileri ortaya çıkardı. Scientific American Mind isimli ünlü bilim dergisi Nisan 2010 sayısında eşcinselliğin en yaygın türü olan transseksüelliğin kültürel öğrenme ile oluştuğunu yayınladı. Bu nedenle kamuoyunu doğru bilgilendirmek için uzun tetkikler sonucu aşağıdaki bilimsel görüşümü yazdım.
Cinsel Bozukluklar psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde çeşitli isimler altında ifade edilmektedir. Eşcinsellikle ilgili iki ana tanımlama vardır. 1-Cinsel Kimlik Bozukluğu olarak eşcinsellik: Bir kişinin yoğun biçimde karşı cinsten olmak istemesi veya karşı cinsten olduğu gerçeğine inanması durumudur. Hasta kendi biyolojik cinsiyetinden sürekli ve aşırı olarak rahatsız olur ( Jacobson J, Jacobson A, çeviri: Kayaalp ve Doğangün 2006 Nobel yay. S.130) Bu grub hastalık sınıflandırma sistemlerinde yer alan eşcinselliğin değiştirilip yeniden tanımlanan bölümüdür. Tansvestizm, transseksüalizm olarak bilinmektedir. Tedavisi gerektiği ve kitaplarda (DSM IV sayfa 723 sıra no:302.5) hastalık olarak tanımlandığı bilinmektedir. Onarım terapisi önerilen bilimsel bir yöntemdir. 2-Cinsel rol ve yönelim olarak eşcinsellik: Eşcinselliğin Psikiyatri sınıflandırma kitaplarından çıkarılan hastalık olarak kabul edilmeyen sadece sosyal bir sorun olarak ele alınması önerilen bölümüdür. Cinsel yönelim olarak aynı cinse yönelim vardır. Bu kişiler biyolojik cinsel kimlikleri ile tercih ettikleri cinsel rolleri arasındaki farktan rahatsız olmazlar. Cinsel ‘rol ve yönelim’ olarak karşı cins ama cinsel ‘kimlik’ olarak kendi cinsi olan bu tür eşcinsellik çok nadirdir. Çoğu defa gizlidir ve eşcinsel derneklerine üye olmazlar. Bu rol ”Sonuna kadar erkeğim ama cinselliği kendi cinsimle yaşarım” diyen aktif yani dominant homoseksüelleri daha çok kapsamaktadır. Hem cinsi ile “kendini karşı cins gibi hissetmeden” yaşanan cinsel rol ve yönelimin hastalık olmadığı tezi psikiyatri bilim çevrelerince kabul görmektedir. Bu tarz eşcinsel yaşam kültürel toplum dinamiği kapsamında değerlendirilmektedir. Pasif cinsel rol homoseksüeller genellikle cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlanan “transseksüellik” hastalığı sınırlarında kabul edilmektedirler. Kendini karşı cins gibi hissetmeden pasif eşcinsellik yaşamak ruhsal olarak pek mümkün değildir. Aktif cinsel rollü eşcinseller cinsel ilişki biçimi hakkında hiç rahatsızlık duymayan eşcinseller olarak bilinir. Bir kadın veya kendini kadın hisseden erkek partner hiç farketmez ve farklı yorumlanmaz. Biseksüellik ise her iki cinsel rolün tercih edilmesidir. Gay ve lezbiyen kavramları Bu son derece sınırlı kapsamdaki eşcinsel rol tercihi ve yönelimi olan sosyal homoseksüelliği bütün eşcinseller için geçerli olduğunu düşünmek son derece sakıncalıdır ve bilimsel dayanağı yoktur. Eşcinsellik biyolojik doğada var mıdır? Eşcinsellikle ilgili son bilimsel görüşler nelerdir? Hastalık olmayan eşcinsellik teşvik ediliyor mu? “Hem eşcinsel rol ve yöneliminden rahatsız olmayan hem de kendisini karşı cins gibi hissetmeyen nadir eşcinselliğin alt grubu”nun psikiyatrinin ilgi alanına girmediği kabul edilmiştir. Bu onaylandığı ve teşvik edildiği anlamına gelmez. Egodistonik yani cinsel kimliği hakkında sürekli kaygılı olarak bilinen eşcinsellik ne demektir? Erken ergenlik döneminin önemi. |
Koruyucu ruh sağlığı boyutu
Eşcinsellik (Homofili) bir eğilim olarak, hayvanlara cinsel sevi (zoofili), eşyaya cinsel sevi (fetişizm) gibi koruyucu ruh sağlığı sınırlarında sosyal bir problem olarak değerlendirilmelidir. Seksüel perversiyon olarak kabul edilen cinsel sapmaların toplumda artmaması için çalışmak sosyal bir görevdir.
Homofobi için mücadele gerekir mi?
Homofobi yani eşcinselleri aşağılamak doğru değildir. Bu tercihde olan insanlara saygı gösterilmeli ancak gerek görülürse onaylanmadığı da belirtilmelidir.
Bu sebeplerle gelecek kuşaklar arasında eşcinsel tercihlerin artmaması için sağlık ve eğitim politikalarında doğru duruş gösterilmelidir.
Sayın Bakan Selma Aliye Kavaf’ın açıklamalarının bilimsel gerçeklere herhangi bir aykırılığı tesbit edilmemiştir. Ancak yukarda sözünü ettiğimiz biçimde tavzihe ihtiyacı vardır.
Kanaatime göre gelecek kuşaklara yönelik hassasiyet gösterilmesi övgüye değer bir davranıştır ve koruyucu ruh sağlığı kapsamında değerlendirilmelidir.
Eşcinsel derneklerin çelişkisi
Çelişkili olarak eşcinsel dernekler kimlikle ilgili tedavi grupları yapmaktadırlar. Aşağıda belirtilen web sayfası bilgilerine göre travesti gruplarına eşcinsel derneklerin tedavi organize ettikleri anlaşılmaktadır. http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=303
http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=7&altMenuID=49&icerikID=308
Son derece sınırlı olan eşcinselliğin sosyokültürel alt grubunu genelleme yaparak transseksüel ve travesti eğilimlerin hepsi olarak anlatmak bilim namusuna uygun değildir. Ayrıca biseksüel ve kararsız olgularda cesaretlendirmek için kullanmanın hiç bir bilimsel dayanağı yoktur.
Tedavi gereken ve cinsel kimlik bozukluğu olan eşcinselliğin tedavisine engel olmak tıp mesleğini açısından sorumluluk taşır. Erken ergenlerde ise onaylamak ve teşvik etmek son derece sakıncalı ve dayanaksızdır
Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com
Yorumlar14