Tezgâh tutmadı, yine yine deneyecekler!..

  • GİRİŞ14.03.2014 10:14
  • GÜNCELLEME14.03.2014 10:14

Ocak ayındaki %7,3'lük artış , son 27 ayın en yüksek rakamı.

Bu 'lobi'ler açısından şaşkınlık verici bir durum.

'Bunca tezgâha, provokasyona rağmen nasıl oluyor da böylesine hızlı büyümeye devam ediyor bu ülke!'

*

Sanayi üretimindeki tırmanışa hangi cepheden bakarsanız bakın, işaretler hep 'olumlu' yönde.

Beklenti seviyesi olan %4,5-5 ile %7,3'lük gerçekleşmeyi kıyasladığınızda bunu görüyorsunuz.

Alt sektörler açısından da durum böyle; aynı dönem içinde madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksinde %9,4'lük artış var.

İmalat sanayii sektörü ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endekslerinin de %7,8 ve %3,5 oranlarında artış göstermesi önemli.

Sanayi üretimindeki istikrarlı yükselişin ne anlama geldiğini tam olarak ele alalım:

Buradaki kilit kavram, 'sanayi politikaları.'

Sanayi politikaları, para ve maliye politikası dışındaki araçlar kullanılarak üretim ve kaynak tahsisinin genel işleyiş biçimlerini değiştirmek için tasarlanan ve uygulanan politika eylemleridir.

Türkiye'de sanayi politikalarının geçmişine baktığımızda, 1960'li yıllardan 1990'lı yılların sonuna kadarki dönemde benimsenen sanayi politikalarının dış ticaret politikaları ile paralel bir şekilde uygulandığı görülmektedir.

Bu politikalarla karşılıklı etkiler meydana getirilip ülke sanayisi güçlendirilmek istenmiş olsa da, bu kazanımları sınırlı politikaların ülkemizin sanayisinde hantal bir yapının oluşmasına sebep olduğu gözlemlenmektedir.

Diğer taraftan, 2000'li yılların başından bu yana uygulanan sanayi politikalarını dikkate aldığımızda ise hantal yapının tamamen terkedildiği ve iki temel öğe üzerinde durulduğu karşımıza çıkmaktadır.

1- İmalat sanayiinin küresel ekonomiye entegrasyonu, küresel değer zinciri içine yerleşmesi ve rekabet gücünün artması için stratejik koordinasyonu sağlamak.

2- Türkiye'deki şirketlerin yatırım ve verimlilik düzeylerini olumsuz yönde etkileyen çeşitli engelleri ortadan kaldırmak.

Milletimizin 'sağlam irade'ye bu denli sahip çıkacağını kestiremeyen çıkar gruplarının, lobicilerin hesaba katmadıkları bir başka nokta da 2001'den bu yana gerçekleşmekte olan reformların sanayimizi çok güçlü hale getirmiş olması.

Böyle olunca da tezgâhlar tutmuyor haliyle.

Mayıs ayında 1,78 TL olan dolar kuru ile %4,60 olan gösterge faiz oranları 2,22TL ve %11,4 seviyelerini görerek maliyetleri yükseltmiş olsa da sanayimizdeki sağlam yapı sayesinde üretim rekorlar kırarak artıyor.

TEHLİKE GEÇMİŞ DEĞİL!..

Bunları ifade ettikten sonra, tehlikenin geçmediğini de belirtmiş olalım.

Görünen o ki, tezgâhları bugüne kadar boşa çıkmış olan lobiler istediklerini elde edene kadar vazgeçmeyecekler!..

Dolar kuru ile faiz oranlarını hedef alan müdahalelerini artıracak, bu yolla halkımızı psikolojik baskı altına almaya çalışacaklar.

Bunları yapacaklar çünkü; son 11-12 yıllık süreçte hayata geçirilen reformlar sayesinde, sanayi üretim güçleri açısından 'gelişmiş' kabul edilen birçok ülkenin önüne geçmiştir.

Otomobilini, uydusunu, uçağını ve hatta uzay mekiğini üreten bir Türkiye istenmemektedir.

Türkiye'yi bir zamanlar olduğu gibi katma değeri düşük üretime mahkûm etmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat