Yolsuzluğa karşı sıfır tolerans…
- GİRİŞ07.07.2025 09:12
- GÜNCELLEME07.07.2025 09:57
Bir yandan yolsuzlukla mücadele sürüyor, bir taraftan da yolsuzlukla mücadele edenlere karşı mücadele devam ediyor… Çok büyük ve derin bir çelişki… Toplumsal huzur, güven, barış, refah, kalkınma için yolsuzlukla mücadelenin tarafında olması beklenenler, yolsuzluk yapanlar kendilerinden olduğu için mücadeleyi reddediyor; mücadele edenlere karşı cephe açabiliyor.
Bu arada garip bir söylem geliştirebiliyor; yolsuzlukla mücadeleyi “siyasi operasyon”, mücadele eden kurumları değersizleştirme amaçlı nitelemelere gidiyor. Hatta öyle ki, yolsuzlukla mücadele ameliyelerini ‘cunta’, ‘darbe’ gibi demokrasinin ve temiz toplumun ruhu ile bağdaşmayacak düzeysiz ithamlarla gölgelemeye, yapılan suç faaliyetlerini ise perdelemeye çalışıyorlar… Onca maddi gerçeğe, kameralarla sabit suçüstülere, delillere, tanıklara, itiraflara, şikayetlere rağmen kamuoyu karşısına çıkıp iddianameler henüz hazır olmadığı için içeriğine tam olarak vakıf olmadıkları konularda ‘dosyaların içi boş’ iddialarında bulunabiliyorlar…
Yolsuzluk, devlet hayatında ekonomik kaynak kaybına yol açan bir maliyet unsuru olduğu gibi aynı zamanda kamu yönetiminde ahlaki erozyon yaratan, toplumsal adalet duygusunu aşındıran ve demokratik meşruiyeti zayıflatan çok katmanlı bir güvenlik ve kalkınma sorunudur. Kamu kaynaklarının adil, etkin ve verimli kullanımını engelleyen yolsuzluk, devlet-toplum ilişkilerinde güven krizine sebep olmakta; yerel ve ulusal ölçekte politik istikrarı tehdit etmekte, toplumsal ayrışmayı derinleştirmektedir.
Küreselleşen dünyada ülkelerin uluslararası rekabet gücü, yalnızca makroekonomik büyüklüklerle değil; kurumsal şeffaflık, hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü gibi normlarla ölçülmektedir. Bu bağlamda yolsuzlukla mücadele, elbette etik bir tercih olmakla birlikte, sürdürülebilir kalkınmanın, demokratik istikrarın ve toplumsal refahın tesisi için stratejik bir zorunluluktur.
Yolsuzlukla mücadele, partiler üstü bir meseledir. Hiçbir siyasi hareket; iktidar veya muhalefet fark etmeksizin, yolsuzlukla mücadele sürecinden muaf değildir, olamaz. Aksine siyasi partilerin yolsuzlukla mücadelede etkin rol alması, demokrasinin kendini onarma kapasitesinin ve siyasetin meşruiyetinin göstergesidir.
Siyasi partiler, kamu kaynaklarını yöneten ve toplum adına karar alan organlar olmaları sebebiyle hem toplumsal güvenin hem de hesap verebilirliğin dinamosu olmak durumundadır. Yolsuzlukla mücadelede siyasi partilerin kendi içlerinde etik kurulları etkinleştirmeleri, şeffaflık ilkesini hakim kılmaları, parti içi denetim mekanizmalarını bağımsızlaştırmaları ve yolsuzluk iddialarını parti içi siyasal hesaplaşmanın malzemesi haline getirmeden soruşturabilecek kurumsal cesareti göstermeleri gerekmektedir.
Sivil toplum kuruluşları ise yolsuzlukla mücadelede kamu denetimini destekleyen toplumsal bir basınç unsuru olarak kritik bir işlev üstlenmektedir. Medya, akademi ve sivil toplumun aktif katılımı olmadan yolsuzlukla mücadelede toplumsal sahiplenmenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu nedenle yolsuzlukla mücadele süreçlerinin sivil izleme komisyonları ve şeffaf raporlama yöntemleriyle desteklenmesi, kamusal denetimin etkinliğini artıracaktır.
Yolsuzlukla mücadele günümüz dünyasında önemli bir konu olduğu içindir ki, evrensel kabul edebileceğimiz ilkeler ortaya çıkmıştır.
Yolsuzlukla mücadelenin etkili olabilmesi için hukukun üstünlüğü, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olmazsa olmaz bir koşuldur. Yolsuzluk iddialarının siyasal müdahalelerden bağımsız olarak soruşturulabilmesi, hem mağdurların adalet talebini karşılamak hem de toplumun devlete güvenini güçlendirmek açısından hayati önemdedir.
Kamu alımlarında şeffaflık, bütçe harcamalarının açık erişimle kamuoyuna sunulması ve kamu kurumlarının hesap verebilirliğini güçlendirecek dijital platformların kurulması, yolsuzluğa karşı koruyucu bir kalkan oluşturacaktır. Bu bağlamda e-devlet uygulamaları ve dijital denetim mekanizmalarının yaygınlaştırılması, toplumsal denetimin güçlenmesine katkıda bulunacaktır.
Siyasi kampanyaların finansman kaynaklarının ve harcamalarının şeffaf biçimde kamuoyuna açıklanması, hem seçmenlerin bilinçli tercih yapmasını sağlar hem de siyasal sürecin adil işlemesine katkıda bulunur. Bu nedenle siyasi partilerin mali denetim raporlarının kamuoyuna açık hale getirilmesi önem arz etmektedir.
Kamu görevlileri, milletvekilleri ve belediye başkanları için çıkar çatışmalarını engelleyecek etik kodların belirlenmesi, kamu hizmetinde etik farkındalığın artırılmasını sağlar. Görevden ayrılan kamu görevlileri için “soğuma dönemi” gibi düzenlemeler, kamu ile özel sektör arasındaki geçişlerin çıkar çatışmasına dönüşmesini engeller.
Yolsuzlukla mücadele, yalnızca hukuki değil, toplumsal bir mücadeledir. Bu nedenle akademi, medya ve sivil toplumun katılımıyla oluşturulacak izleme mekanizmaları ve raporlama süreçleri, yolsuzlukla mücadelede toplumsal baskı mekanizmasını güçlendirecektir.
Yolsuzlukla mücadele, kalkınmanın sürdürülebilirliğini ve demokratikleşmenin derinleşmesini doğrudan etkilemektedir. Kamu kaynaklarının adil kullanımı, mali disiplinin korunması, sosyal hizmetlerin toplumun en dezavantajlı kesimlerine adil biçimde ulaşması açısından hayati önem taşır. Ayrıca yolsuzlukla mücadelede kararlı duruş, demokratik kültürün güçlenmesini, hukukun üstünlüğüne olan inancın artmasını ve devletin meşruiyetinin sağlam temellere oturmasını sağlar.
Yolsuzluğun sistematik bir biçimde yaygınlaşması, halkın siyasete ve kamu kurumlarına duyduğu güveni aşındırmakta, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekte ve demokratik rejimleri kırılgan hale getirmektedir. Bu nedenle yolsuzlukla mücadele, bir siyasi partinin veya ideolojik grubun değil, milletin ortak geleceğinin korunması için yürütülen bir toplumsal seferberlik olarak ele alınmalıdır.
AK Parti’nin reformcu geleneği, vesayete karşı mücadele kadar temiz yönetim mücadelesini de kapsar. Bu çerçevede iktidar veya muhalefet fark etmeksizin tüm siyasi aktörlerin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın yolsuzlukla mücadelede sıfır tolerans ilkesi etrafında birleşmesi, Türkiye’nin demokratik meşruiyetini güçlendirecek, toplumsal barışı tahkim edecek ve kalkınma hedeflerini destekleyecek bir adımdır.
Bu süreçte siyasi partiler, kendi içlerinde hesap verebilirliği sağlayarak örnek bir tutum ortaya koymalı, şeffaflığı ve temiz siyaseti ilkesel bir taahhüt haline getirmelidir. Sivil toplumun ve medyanın etkin katılımıyla desteklenecek bir denetim mekanizması, yolsuzluğun siyasal istismar malzemesi yapılmadan, adalet ve hakkaniyet temelinde çözümlenmesine imkân sağlayacaktır.
Yolsuzluk, bir urdur. Bünyeyi kapladığında dönüşü olmaz. Toplumu çürütür, devleti yıkar… Bunun altında herkes kalır, maliyeti yüksek olur.
Türkiye’nin iddialı kalkınma hedefleri, küresel rekabet gücünü artırma arzusu, ancak temiz toplum ve temiz siyaset ilkeleriyle mümkündür.
Yolsuzluğa karşı sıfır tolerans, yalnızca bir tercih değil; milli, ahlaki ve stratejik bir zorunluluktur.
Prof. Dr. Zakir Avşar / Haber7
Yorumlar19