Siyaset üretemeyen gürültü üretir...

  • GİRİŞ21.08.2025 09:23
  • GÜNCELLEME21.08.2025 09:23

Sürekli bu konularda yazıyoruz. Dilimizde tüy bitti. Ama görünen o ki, yazmaya da devam edeceğiz. Demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü önemsiyoruz. Milletimizin her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünüyoruz. Keza, muhalefetin de en iyisine… 

Demokratik rejimlerde muhalefet partileri iktidarı denetleyen yapılar olduğu kadar siyasal sistemin sürdürülebilirliği açısından vazgeçilmez kurumlardır. Muhalefetin niteliği, doğrudan doğruya demokratik kültürün niteliğini belirler. 

Bu nedenle muhalefet söyleminin içeriği, kullandığı dil ve başvurduğu argümanlar, sadece muhalefetin değil, bütün bir siyasal düzenin kalitesini etkilemektedir. 

Konuya ülkemiz açısından yaklaştığımızda, son dönemde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sergilediği söylem tarzı, demokratik muhalefet anlayışıyla ciddi ölçüde çelişmektedir.

Özgür Özel’in hitabetinde gözlemlenen en belirgin husus, eleştiri ile hakaret arasındaki sınırın sürekli ihlal edilmesidir. 

Siyasal eleştiri, demokratik toplumlarda meşru bir denetim mekanizmasıdır; ancak hakaret ve iftira, eleştirinin ötesinde, siyaseti yozlaştıran unsurlardır. 

Özel’in sık sık bu tür yöntemlere başvurması, aslında muhalefetin entelektüel kapasite eksikliğini göstermektedir. Malum, hakaretin yoğun olduğu bir söylem, ikna etme kabiliyetini değil, öfke mobilizasyonunu hedefler. Bu ise, kısa vadeli politik kazançlar uğruna uzun vadeli siyasal itibarı tüketen bir yaklaşımdır.

Siyasal iletişim teorisi açısından bakıldığında, Özel’in dilinin bir “negatif siyaset” üzerine kurulu olduğu söylenebilir. Negatif siyaset, rakibin itibarını zedelemek üzerine kuruludur; fakat bu tür bir strateji, topluma alternatif bir vizyon sunamadığı için sürdürülebilir değildir. 

Orta ve uzun vadede seçmen davranışında güven aşınmasına yol açar. Bu noktada Özel’in, kendi partisini ileriye taşıyacak kurucu bir vizyon üretmek yerine, iktidarı sürekli hakaret ve iftira ile yıpratmaya çalışması, muhalefeti “tepkisel” bir zemine hapsetmektedir.

Özgür Özel’in siyasal söyleminde en dikkat çekici paradokslardan biri, yolsuzluk karşısındaki tavrıdır. Demokratik bir muhalefet hareketinin temel meşruiyet dayanağı, yolsuzluklara karşı kararlı bir duruştur. Ancak Özel’in yolsuzluklarla anılan aktörlere yönelik dolaylı destek sunar bir çizgiye kayması, muhalefetin dillerinden hiç düşürmedikleri ve bu kadar yolsuzluk ve hırsızlık iddiasına rağmen hala kendilerinde olduğunu iddia ettikleri “ahlaki üstünlüğünü” ortadan kaldırmaktadır. 

Siyasette bilinen bir husustur; muhalefetin avantajı, iktidara kıyasla daha temiz ve daha ilkeli görünmesidir. Çünkü iş ve icraatı olmadığı için kimse tarafından somut bir suçlamaya konu olamaz. Bizde ise muhalefetin belediyeler üzerinden elde ettiği iktidar alanı ve bu iktidarın kamuoyuna ve yargıya yansıyan kullanım biçimi böyle bir avantajı tümüyle yok etmektedir. 

Doğal olarak bu avantaj yitirildiğinde, muhalefet yalnızca siyasal bir seçenek değil, aynı zamanda toplumsal vicdan açısından da bir hayal kırıklığına dönüşür. Nitekim CHP’nin başına gelen durum da tam olarak budur…

Zira, Özel’in yolsuzluk şüphelilerini korur mahiyette mitingler düzenlemesi, muhalefetin varoluşsal işleviyle çelişmektedir. Muhalefet, yolsuzlukla mücadelede topluma güvence sunmak zorundayken; Özel’in tutumu, aksine yolsuzluğun üzerini örtmeye çalışan bir “siyasi kalkan” işlevi görmektedir. Bu, yalnızca muhalefetin itibarsızlaşmasına değil, siyasal sistemdeki yozlaşmanın normalleşmesine de katkı sunmaktadır.

Bir diğer temel problem, yargı organları ve kolluk kuvvetlerine yönelik haksız suçlamalardır. Hukukun üstünlüğü, demokratik rejimlerin temelidir. Ancak Özgür Özel, yargı kararlarını siyaseten tartışmalı hale getirerek, aslında hukuk düzeninin meşruiyetine zarar vermektedir. Muhalefet partilerinin görevi, yargıyı siyasallaştırmak değil; bağımsızlığını güçlendirmektir. Oysa Özel’in söylemleri, yargıyı iktidarın aracı gibi göstermeye çalışarak, toplumsal güveni erozyona uğratmaktadır.

Bu yaklaşımın uzun vadeli tehlikesi, toplumun hukuk sistemine olan inancını kaybetmesi tehlikesidir. Hukuka güvenin ortadan kalktığı bir yerde ise, siyasal düzenin meşruiyeti de tartışmalı hale gelir. Dolayısıyla Özel’in dili, yalnızca iktidarı değil, tüm demokratik düzeni hedef almaktadır...

Siyaset bilimi literatüründe muhalefetin üç temel işlevinden söz edilir: (1) iktidarı denetlemek, (2) alternatif politikalar üretmek, (3) demokratik hukuk düzenini korumak. 
Özgür Özel’in söylemi bu üç işlevin de aksine işlemektedir. Denetim işlevi, hakaret ve iftiraya indirgenmiş; alternatif politika üretme görevi, sürekli negatif söylemle ikame edilmiştir. Hukuku koruma işlevi ise büsbütün terk edilerek, yargıya yönelik saldırgan bir tutum benimsenmiştir.

Bu tablo, muhalefetin bir “demokratik denge unsuru” olmaktan çıkıp, adeta “kaotik bir gürültü üreticisine” dönüşmesine yol açmaktadır. Demokratik sistem, sağlıklı bir muhalefet olmadığında aksar; Özel’in temsil ettiği çizgi, bu aksamanın somut örneğini teşkil etmektedir.

Sonuç olarak, Özgür Özel’in siyasal söylemi hem etik hem kurumsal açıdan ciddi sorunlar barındırmaktadır. Hakaret, iftira ve yalan üzerine kurulu dil, demokratik tartışma kültürünü tahrip etmektedir. 

Yolsuzluk karşısında sergilenen çelişkili tavır, muhalefetin olması gereken ama hiç olmayan ahlaki üstünlüğünü bahsini bile açamayacak şekilde ortadan kaldırmaktadır. Yargıya ve kolluk kuvvetlerine yönelik saldırılar ise, uzun vadede hukuk devletinin meşruiyetini zedelemektedir.

Muhalefet, siyasetin kalitesini artırmak, topluma alternatif sunmak ve hukukun üstünlüğünü korumak zorundadır. Özgür Özel’in söylemi ise bu misyonu yerine getirmekten uzaktır. Yüksek perdeden dile getirilen sözler, hakikatin yerini alamaz.

Hakikatin karşısında duran her retorik, er ya da geç çökmeye mahkûmdur.

Dolayısıyla Özgür Özel’in siyaseti, kısa vadede gürültü üreten ama uzun vadede kendi kendini tüketen bir dil örneği olarak kayda geçecektir. Demokratik toplumların ihtiyacı olan şey, bağırarak hakikati bastırmaya çalışan değil; sakin, ilkeli ve tutarlı biçimde topluma yol gösteren bir muhalefet anlayışıdır.

Prof. Dr. Zakir Avşar / Haber7

Yorumlar13

  • Recep 47 dakika önce Şikayet Et
    Hocam, düzelır diye onlara akıl vermeye kalkmayın.Onların hedefi zaten kaos çıkarmak.Ama alnı secde görüpde birde onları deneyelim diyenler hesabını Allah cc versin.
    Cevapla
  • Recep IŞIK 1 saat önce Şikayet Et
    Fransız'ın nesi var? Fuhşu, bir de ilhadı(ALLAHSIZLIĞI); Kapıştı bunları 'yirminci asrın evladı!' Ya Alman'ın nesi var zevki okşayan? Birası; Unuttu ayranı, ma'tuha(SERSEME) döndü kahrolası! Heriflerin, hani dünya kadar bedayii)İCADLARI) var: Ulumu(BİLİMLERİ) var, edebiyyatı var, sanayii var. Giden birer avuç olsun getirse memlekete; Döner muhitimiz elbet muhit-i ma'rifete.
    Cevapla
  • Yoksul 2 saat önce Şikayet Et
    yapılan namussuzluk ortada bu hain kişilikte hala çıkmış konuşuyor, bunlar hain çürümüş kişilikler önce istanbul izmir ankara sonra bütün ülkeyi soyup soğana çevirmekmiş amaç bunlara oy verenlerde suçludur
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Mustafa 3 saat önce Şikayet Et
    Tarihin en cahil siyasetçisi cumhurbaşkanına sataşmak laf iftira atmaktan başka birşey bilmeyen tuaf hareketleri olan ülkesine düşman yetiştiren biri
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Mustafa Çakır 4 saat önce Şikayet Et
    Harika bir yazı, manifesto gibi hocam.Rabbim ömrünü bereketlendirsin….
    Cevapla Toplam 9 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat