Sosyal Devlet ve Yüzyılın Sosyal Konut Projesi
- GİRİŞ02.10.2025 09:34
- GÜNCELLEME03.10.2025 08:55
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Yüzyılın Konut Projesi” ile 81 ilde 500 bin sosyal konutun inşa edileceği müjdesini verdi. Önümüzdeki günlerde de detaylarını kamuoyu ile paylaşacak…
Bu proje, yalnızca Türkiye’nin barınma politikaları açısından değil, aynı zamanda sosyal devletin günümüz koşullarındaki en somut yansımalarından biri olarak değerlendirilmelidir.
Muhalefet ufkunun “kent lokantasından” ileri gidemediği bir ülkede, elbette tenkit edenler olacaktır.
Ancak, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” anlayışı ile büyük bir heyecan ve ümit dalgası ortadadır.
Her şeyden önce, müjdeyi veren Recep Tayyip Erdoğan, projeyi realize edecek olan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum… Fazla söze gerek yok. Büyük, en büyük projeleri gerçekleştiren Cumhurbaşkanımız ve onun arı gibi çalışkan bakanı diyorsa ki 500 bin konut, o mutlaka gerçekleşir…
Vatandaşlarımızın güvenle ve inançla müracaatların açılmasını beklediği bir süreçte detayları önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Türkiye’de, uzun yıllardır kentleşme, göç, afet riskleri ve gelir dağılımındaki dengesizlikler nedeniyle konut politikaları sosyal devletin en görünür araçlarından biri olmuştur.
Özellikle 6 Şubat 2023 depremleri sonrasında ortaya çıkan geniş ölçekli yeniden inşa ihtiyacı, bunun çok hızlı bir şekilde Hükümet eliyle ve kamu imkânlarıyla başarılması devletin konut politikalarında yeni bir paradigma doğurmuştur.
Bu paradigma, yalnızca barınmayı sağlamaktan ibaret değildir; aynı zamanda kentlerin afetlere karşı dirençli hale getirilmesi, vatandaşların gelir düzeyine göre erişilebilir ev sahibi olabilmesi ve sosyal adaletin daha güçlü tesis edilmesi anlamına gelmektedir.
Baktığımızda, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinasyonunda TOKİ marifetiyle hayata geçirilecek “Yüzyılın Konut Projesi”, yalnızca 81 ilde 500 bin sosyal konut inşa etmeyi değil; aynı zamanda afetlere dirençli şehirler, erişilebilir barınma imkânları ve sosyal adaletin pekiştirilmesini hedeflemektedir.
Burada söz konusu olan, fiziksel konut üretimi ile birlikte, bir yaşama kültürünün, bir şehircilik anlayışının ve sosyal devletin kurumsallaşmış reflekslerinin de somutlaşmasıdır.
TOKİ, AK Parti’li yıllarla birlikte sosyal konut üretiminde devletin merkezî aktörü haline gelmiştir. Depremler sonrası çok iyi bir sınav vermiş, hem hızlı hem de kaliteli bir üretim süreci içinde olmuştur. Bugüne kadar 1 milyon 740 bin sosyal konutun tamamlanması ve halen 280 bin konutun inşasına devam etmektedir. Bu kurumsal kapasite, yalnızca Türkiye ölçeğinde değil, uluslararası literatürde de devletin sosyal konut üretiminde merkezi rol oynayabileceğini gösteren önemli bir örnektir.
Sağlam, kaliteli inşa edildikleri için depremler sonrası tek bir çatlak bile oluşmayan binalara yönelik olarak vatandaşlar arasında yaygınlaşan “TOKİ binaları yıkılmıyor” düşüncesi, kurumun yıllar içinde salt konut değil güven de inşa ettiğini göstermektedir...
Tüm illerimizde eş zamanlı başlayacak projenin öne çıkan yönlerine baktığımızda, kapsayıcılığı dikkat çekmektedir. Şehit yakınları, gaziler, emekliler, gençler, engelliler ve en az üç çocuklu aileler için kontenjanlar ayrılmıştır. Rahat erişilebilirlik söz konusudur, %10 peşinat, 240 aya kadar vade ve kira bedelinden düşük taksitlendirme imkânı olacak. Çeşitlilik sağlanmıştır, konutların çoğunlukla 2+1, kısmen 3+1 tipinde planlandığı görülmektedir. Ayrıca yenilikçi bir yönü bulunmaktadır, İstanbul’da ilk kez kiralık sosyal konut modelinin uygulanması söz konusudur.
Bu boyutlarıyla proje, yalnızca mülkiyet üzerinden değil, aynı zamanda kiralık konut politikaları üzerinden de barınma krizine çözüm sunmayı amaçlamaktadır. Bu yaklaşım, Avrupa sosyal konut sistemlerinde yaygın olan kiralık modelle Singapur’un kitlesel mülkiyet modelini birleştiren hibrit bir karakter taşımaktadır. Böylece Türkiye, kendi sosyoekonomik koşullarına uygun özgün bir sosyal konut modeli geliştirmektedir.
Dünyada sosyal konut politikaları, ülkelerin refah devleti modelleriyle doğrudan ilişkilidir. Singapur’da, Housing and Development Board (HDB) modeliyle nüfusun %80’inden fazlasını devlet eliyle üretilen konutlarda barınmaktadır. Avrupa’da Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde sosyal kiralık konut modeli yaygın olup, gelir gruplarına göre farklılaştırılmış destekler uygulanmaktadır.
Türkiye ise şimdi kurduğu bu TOKİ modeli ile karma bir sistem sunmaktadır. Hem düşük taksitli satışlarla mülkiyet imkânı hem de yeni geliştirilen kiralık sosyal konut modeli ile erişim kolaylığı sağlamaktadır.
500 bin konutluk seferberlik ile bir taşla çok kuş vurulacaktır, barınma sorunu ile birlikte ekonomik kalkınma ve kentleşme stratejisi birlikte işleyecektir.
İnşaat ve yan sektörlerde (çimento, demir-çelik, seramik, mobilya, lojistik) üretimi artıracak, ekonomi ve istihdama ciddi katkı sunacaktır.
Büyükşehirlerde artan kira baskısının azalmasına, arz-talep dengesinin sağlanmasına yardımcı olacaktır. Konut piyasası rahatlayacaktır.
Konutların 81 ile yayılması, yalnızca metropollere değil Anadolu’nun farklı şehirlerine de ekonomik canlılık kazandıracaktır. Bölgesel kalkınma açısından mühim bir etki oluşturacaktır.
Planlı sosyal konut üretimi, gecekondu ve düzensiz kentleşmenin önüne geçmek için stratejik bir araç olacaktır. Şehirleşme, özellikle şehir estetiği bakımından güzel bir örnek teşkil edecektir.
Arsa üretiminin devlet eliyle sağlanacak olması, maliyetlerin enflasyon baskısından daha az etkilenmesini mümkün kılacaktır. Altyapı, ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleriyle entegrasyonun projelere eş zamanlı yürütülmesi, konut alanlarının yalnızca yerleşim yeri değil, aynı zamanda yaşayan, nefes alan, sosyal hayatı güçlü merkezler olmasını sağlayacaktır. Ayrıca konutlarda enerji verimliliği, yenilenebilir enerji uygulamaları ve çevre dostu malzemelerin kullanımıyla iklim dostu şehirler inşa etmek de bu projeye kalıcı değer katacaktır.
Kısacası, 500 bin sosyal konut kampanyası, barınma ve yüksek kira sorununu çözmeye yönelik olduğu gibi, toplumsal eşitsizlikleri azaltan, afet risklerini minimize eden, ekonomik büyümeyi destekleyen bütüncül bir proje olarak öne çıkmaktadır.
TOKİ’nin bugüne kadar geliştirdiği kurumsal deneyim, vatandaş nezdinde oluşan güven ve devletin sosyal politikadaki iddiası, bu girişimi “tarihi bir eşik” haline getirmektedir.
Bu proje, hem bugünün ihtiyaçlarını karşılayan hem de gelecek nesillere güvenli, erişilebilir ve sürdürülebilir yaşam alanları bırakmayı amaçlayan bir vizyonun somut ifadesi olarak tarihe geçecektir.
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Yorumlar19