Başkent Ankara mı Bahtı Kara Ankara’mı…

  • GİRİŞ13.10.2025 09:06
  • GÜNCELLEME14.10.2025 08:38

Ankara’nın 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilmesi, bir tarihsel zorunluluktu. Bu karar, dönemin askeri, coğrafi ve idari şartlarının sonucuydu. Şehri başkent ilan edenler de biliyordu ki, çok küçük bir Anadolu kasabasında idiler, beş yüz yıllık payitaht İstanbul’dan sonra buranın başkent olması ve kalması için yapılması gereken çok iş vardı…

Bilinen bir hadisedir ki, 19. yüzyılın sonlarında İstanbul, karadan ve denizden tehditlere açık hale geldi. Rus ordularının Yeşilköy’e, Bulgar birliklerinin Çatalca hattına kadar ilerlemesi, başkentin savunulabilirliğini ortadan kaldırdı. Ankara ise Anadolu’nun merkezinde, doğal bir savunma hattı üzerinde yer alıyordu. Bu konum, hem savaş döneminde hem barışta istikrar için güvenli bir merkez sağladı.

1920’lerin başında mevcut demiryolu ağı, doğu-batı doğrultusunda Ankara’yı stratejik bir kavşak noktasına getiriyordu. Bu, hem cepheye lojistik destek hem de ülke genelinde haberleşme için büyük avantajdı.

Ankara, Türkiye topraklarının merkezine yakın bir noktada bulunduğu için yeni devletin tüm bölgelerine eşit uzaklıktaydı. Böylece yönetimin ülke geneline daha dengeli biçimde yayılması mümkün oldu.

İstanbul’un 1918’de işgaliyle birlikte merkezi otorite işlevsiz hale gelmişti. Buna karşılık Ankara’da 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi fiilen yeni yönetim merkezi oldu. Bu durum, 13 Ekim 1923’te hukuken tescillendi.

Ankara, başkent olduğunda yalnızca 25 bin nüfuslu bir taşra kentiydi.1920’lerden itibaren planlı bir kentleşme sürecine girdi. Alman şehir plancısı Hermann Jansen’in 1930’larda hazırladığı plan, başkentin sistematik biçimde büyümesini sağladı: geniş bulvarlar, kamu binalarının yer aldığı yönetim alanı, konut bölgeleri ve yeşil kuşaklarla dengeli bir şehir modeli oluşturuldu.

Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara, planlama, kaynak disiplini ve uzun vadeli kamu yararı ilkesine dayalı bir kent yönetimi anlayışına sahipti.Ne var ki, zamanla bu planlama kültürü yerini kısa vadeli siyasal hesaplara, popülist projelere ve kaynak israfına bıraktı.

Bugün Ankara, bir zamanlar temsil ettiği planlı başkent vizyonundan uzaklaşmıştır. Sorunlar artık teknik değil, yönetsel niteliktedir. Şehrin en temel ihtiyaçları ikinci plana itilirken, kaynak tahsisi isabetli önceliklere göre yapılmamaktadır.

Son yıllarda belediye yönetimlerinde, şehrin en zaruri ihtiyaçları olan su altyapısı, ulaşım entegrasyonu, atık yönetimi ve yeşil alan düzenlemeleri yerine, daha çok görünürlük sağlayan, kısa vadede siyasi fayda üreten projelere ağırlık verilmektedir.

Bu eğilim, kamu kaynaklarının uzun vadeli fayda yerine kişisel ve siyasi prestij odaklı alanlara yönelmesine yol açıyor. Kent bilimi açısından bu durum, sürdürülebilirlik ilkesine aykırıdır: kaynakların, toplumun en acil gereksinimlerine göre tahsisi gerekirken, “imaj projeleri” öncelik kazanmaktadır.

Ankara’nın su kaynakları alarm seviyesinde. Barajların doluluk oranları kurak mevsimlerde kritik seviyelere düşüyor. Buna rağmen uzun vadeli su yönetimi yatırımları —örneğin yağmur suyu toplama, gri su geri dönüşümü, kayıp-kaçak önleme— arka plana itilmiştir. Kısa vadeli tasarruf kampanyaları, yapısal çözüm üretmediği gibi sorunu sadece erteliyor.

Şehirde toplu ulaşım altyapısı, nüfus artış hızının gerisinde kaldı. Raylı sistem ağının sınırlı oluşu, karayolu trafiğini sürekli artırıyor. Ulaşım projeleri de çoğu zaman uzun vadeli bir planın parçası olmaktan ziyade, seçmen algısına yönelik hamleler şeklinde yürütülüyor.

Kaynaklar doğrudan hizmet üretimi yerine tanıtım faaliyetlerine, konser organizasyonlarına, kişisel görünürlük sağlayan kampanyalara aktarılıyor. Üstelik mahkeme iddianamelerine yansıyacak şekilde akılalmaz bir yolsuzluk ve savurganlıkla bunlar yapılıyor… Bu eğilim, şehir yönetimini bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp, siyasi iletişim aracına dönüştürüyor. Bilimsel anlamda bu, “kaynak tahsisinin etkinlik ilkesinden sapması” olarak tanımlanır.

Belediye bütçelerinin önemli kısmı kısa vadeli, seçime dönük projelere ayrıldığında, altyapı, çevre ve su yönetimi gibi kritik alanlar ihmal ediliyor. Bu durum, şehri giderek artan bir “yapısal borç” yüküyle karşı karşıya bırakıyor: yani gelecekte çok daha yüksek maliyetle çözülmesi gerekecek sorunlar birikiyor.

Ankara’da su, ulaşım ve çevre yönetimi gibi temel hizmetler uzun süredir kalıcı çözümlerden yoksun. Su hatlarında %35’e varan kayıp-kaçak oranları rapor ediliyor. Toplu ulaşım filosu yaşlı, elektrikli sistemlere geçiş yavaş ilerliyor. Yollar delik deşik, altyapı yok, her yağmurda su ve sel baskınları, ölümlü, yaralamalı kazalar, felç olan trafik kimsenin umurunda değil. Çöp toplama, hijyen yetersiz, haşeratla mücadele yok denecek seviyede… Şehrin dört bir yanında kol gezen, toplanmayan, kamu sağlığını tehdit eden köpek sürüleri de cabası… Şehir merkezinde kişi başına düşen yeşil alan miktarı, planlananın çok altında.

Buna karşın, bütçelerin önemli bölümü insanlardan çok köpekleri barındıran işlevsiz parklar, anı projeleri, kısa vadeli sosyal medya kampanyaları, konser ve etkinlik harcamalarına yöneliyor. Bu tablo, yönetimin kent bilimi prensiplerinden uzaklaştığını gösteriyor: kamu hizmetinde temel ölçüt “öncelik sırası”dır; görünürlük değil, ihtiyaç belirleyici olmalıdır.

Bir şehir yönetiminde başarı, ne kadar proje yapıldığıyla değil, hangi sorunların kalıcı olarak çözüldüğüyle ölçülür. Kamu kaynağı, siyasi kariyer hedefleri veya kişisel tanıtım amaçlı kullanılamaz. Kent yönetimi, kamu ahlakı ve bilimsel planlama ilkeleriyle yürütülmelidir. Yatırımların seçim döngülerine göre değil, 25–30 yıllık stratejik planlara göre belirlenmesi gerekir.

Ankara’nın bugün en büyük ihtiyacı, yönetimde kurumsal aklın ve plan disiplininin yeniden tesis edilmesidir. Belediye başkanlarının veya yöneticilerin kişisel siyasi hedefleri, şehir önceliklerinin önüne geçtiğinde; en zaruri hizmetler —su, ulaşım, altyapı— geri plana itilir, şehir uzun vadede yaşanabilirliğini kaybeder.

İşin özü şu ki deniz bitti, kara göründü. Artık, gerçeklere dönme zamanı, şehir gittikçe yaşanmaz hale geliyor, sorunlar büyüyor, küçük sorunları çözemeyenlerin bunları çözmesi mümkün görünmüyor.

Bu nedenle acilen üniversiteler, mühendis odaları ve planlama enstitüleriyle sürekli işbirliği kurulmalı. Belediye harcamaları dijital olarak kamuya açık hale getirilmeli, yıllık performans raporları bağımsız denetime sunulmalı. Su, ulaşım ve çevre projeleri için çok yıllı yatırım programları hazırlanmalı. Tanıtım, propaganda ve kısa ömürlü projelere ayrılan paylar azaltılmalı; sürdürülebilir yatırımlara yönlendirilmeli.

Ankara, 13 Ekim1923’te, yani bundan 102 yıl önce başkent yapılırken coğrafi konumu, güvenliği ve ulaşım olanaklarıyla rasyonel bir tercih olarak seçildi. Bugün ise bu akılcı mirasın üzerine yönetimsel bir sorumluluk eklemek gerekiyor: kamu kaynaklarını verimli, adil ve uzun vadeli bir vizyonla kullanmak.

Şehrin geleceği, yöneticilerin kendi siyasi hedeflerinden, kariyer planlarından, bunun için belediye bütçe ve imkânlarıyla kaynak havuzları oluşturmaktan değil, Ankara halkının temel ihtiyaçlarından başlamalıdır.

Aksi halde, başkent olmanın getirdiği tarihsel sorumluluk, kısa vadeli hesapların gölgesinde zayıflar.

Her konuşmalarına Mustafa Kemal’in partisiyiz diye başlayanların, Mustafa Kemal’in son derece rasyonel bir şekilde tercih ve ilan ettiği başkente de biraz saygı ve sadakatleri olmalıdır.

 

Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7

Yorumlar10

  • Ayarcı 16 saat önce Şikayet Et
    Harika bir yazı... başkent... çöp çamur bozuk yollar ve rezalet bir durumda...ama utanmazlar ki??? Mansur mu utanacak özgür mü???
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Kaan 18 saat önce Şikayet Et
    Ellerinize sağlık yazılarınızı beğenerek takip ediyorum.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ahmet 18 saat önce Şikayet Et
    Tespit ve yorumlar harika, bi gerçek var ki yapilan yanliş ve hatalarin sebebi ana kaynak yönlendiricisi bld bsk ait iken ne hikmetse daire bsk ve sube md gibi koltugunu korumaya calisan alt yoneticilere kesilir fatura. Bld bas lari verilen yanlis karalardan dolayi yargilanmali ve ceza almalidir.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Pamuk şeker 19 saat önce Şikayet Et
    Mansur pkk oyları ile ekrem gibi seçildi tarihe susuzluk ile yelken açtı CHP nin her aldığı yer karanlık, keşmekeş amaç pkk ve chp nin fetö nün zaferiydi İBB nin gelirlerinin başındada ekrem vardı para ile oy topluyordu parasıyla değilmi particikleri ve yandaşları ile mutluydular
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Bülent duman 20 saat önce Şikayet Et
    çok güzel yazı olmuş.bütçeden geken paralar kesilsin
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat