Gökyüzünün Komşusu: Artvin
- GİRİŞ16.10.2025 09:20
- GÜNCELLEME17.10.2025 09:19
Ülkemizin her yeri çok güzel. Her yerini gezip görmek lazım. Bunun içindir ki fırsat buldukça gezerim. Okurla da paylaşırım.
Çoğunluğu gazetecilerden oluşan bir grupla birlikte Dr. Murat Yılmaz ve Mustafa Pala kardeşlerimle Artvin’de iki gün geçirdik. Artvin’de iki gün o coğrafyayı bilenler için hiçbir şey ifade etmez. Çünkü gezilip görülmesi gereken yerlere yetmez.

Biz de çok sınırlı gezmek durumunda kaldık. Bazı yerlere de son sel ve heyelanlardan yollarda oluşan sorunlar nedeniyle gidemedik. Allah’tan daha önce de Artvin’i gezdiğim, neredeyse her yerini hakkını vere vere gördüğüm için kendimce bir tesellim var…
Gidip gezenler, görenler bilir, Doğu Karadeniz’in kıvrımlı dağ yollarında ilerlerken, bir anda açılan vadi ve orman manzaraları insana zamanın yavaşladığı hissini verir. İşte o an, “Anadolu’nun Kafkaslara açılan kapısı” Artvin’e vardığınızı anlarsınız.
Bu şehir, yalnızca coğrafi bir konum değil, doğayla insanın ahenk içinde yaşadığı bir kültürel coğrafyadır. Artvin’in vadileri, gölleri, yaylaları ve köyleri, sürdürülebilir turizmin “yaşayan laboratuvarı” gibidir.
Artvin, biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biridir. Çoruh Havzası’nın oluşturduğu derin vadiler, farklı iklim kuşaklarının bir araya geldiği nadir bir mikroekosistem sunar.
Borçka’daki Karagöl Tabiat Parkı, 19. yüzyılda oluşmuş bir heyelan gölü olmasına rağmen, günümüzde bir “yağmur ormanı ekosistemi” niteliğindedir. 85 endemik bitki türünün bulunduğu Hatila Vadisi Milli Parkı, ekoturizm açısından büyük bir eğitim ve gözlem potansiyeline sahiptir.

Ve elbette, UNESCO tarafından Biyosfer Rezervi ilan edilen Camili (Maçahel)… Türkiye’nin tek biyosfer rezervi olarak, sadece korunması gereken değil, aynı zamanda “doğa temelli kalkınma modelinin” uygulanabileceği örnek bir alandır.
Artvin, tarih boyunca birçok uygarlığın izini taşır: Urartular, Gürcüler, Osmanlılar... Ardanuç İskender Paşa Camii, Ortacalar Çifte Köprüleri, Ardanuç Kültür Evi gibi yapılar, yalnızca tarihî miras değil, aynı zamanda kültürel kimliğin mekânsal temsilleridir. Tabii Ardanuç’tan bahsedince Dr. Osman Aytekin hoca’dan bahsetmemek olmaz. Hayatını şehrine adayan çok çalışkan, disiplinli bir bilim insanı. Cevhernik Kalesi ve çevresinde arkeolojik kazı çalışmalarını yürüten Osman Hoca bölgenin tarihi ve kültürel mirasını dünden bu güne taşıyor.

Artvin’in farklı ilçelerinde görülen ahşap konak mimarisi, Gürcü taş işçiliği, Laz kültürünün mutfak izleri ve Çoruh kıyılarında yaşayan halkın müzik geleneği, birlikte somut olmayan kültürel mirasın yaşayan örnekleridir. Ardanuç’un Danzot Yaylası’nda Kadem Erden Bey’in güzelim tesisinde ekipçe tüm bu güzellikleri yaşadık.
Bu zenginlik, Artvin’i “tek tip turizm” anlayışından uzak, kültürel çeşitlilik merkezli bir turizm modeline uygun kılar.
Bilbilan, Arsiyan, Çurispil, Beyazsu, Karçal ve Yavuzköy gibi yaylalar, sadece yazlık konaklama alanları değil; iklim değişikliğiyle mücadelede yerel dayanıklılığın mekânlarıdır.
Bu bölgelerde, ekoturizm ve agro-turizm (tarımsal turizm) modeliyle doğa ve kültür birleştirilebilir. Örneğin; Bilbilan’da süt ve bal üretimiyle, Camili’de arıcılıkla, Çurispil’de yöresel el sanatlarıyla entegre bir “yerel üretim + deneyim turizmi” modeli geliştirilebilir.
Artvin, turizmde doğaya zarar vermeyen ama ekonomiye katkı sağlayan sürdürülebilir kalkınma modeli için öncü olabilir. Bunun için kısa, orta ve uzun vadede uygulanabilir politikalar gerçekleştirilmelidir.
Borçka Karagöl, Hatila Vadisi, Camili ve Şavşat Karagöl çevresinde taşıma kapasitesi analizleri yapılmalıdır. Alan yönetim planları, ekoturizm standartlarıyla uyumlu hale getirilmelidir. Yerel rehberlik sistemi, “sertifikalı doğa rehberliği” modeliyle profesyonelleştirilmelidir.
Yaylalarda konaklama tesisleri, “eko-pansiyon” modeline dönüştürülmeli; yapılaşma yerel mimari ile sınırlandırılmalıdır. Yerel kadın –kalkınma – üretim kooperatifleri, yöresel gıda (Hinkal, Puçuko, Laz Böreği) ve el sanatı üretimini turizm zincirine dahil etmelidir. “Yayla Pazarı” konseptiyle yerel üretici ile ziyaretçi doğrudan buluşturulmalıdır.
Yaylalar arası ulaşımda elektrikli minibüs ve yürüyüş rotaları planlanmalıdır. Cehennem Deresi Kanyonu gibi dar erişimli alanlarda kademeli ziyaretçi erişim sistemi uygulanmalı, selden zarar gören merdivenler sağlığı tehdit etmeyecek ve kolayca inilip çıkılacak şekilde restore edilmelidir. Biz bir hayli güçlük çektik. İnerken çokça dualar okuduk, salavatlar getirdik…
Atık yönetimi, güneş enerjili kompakt sistemlerle desteklenmelidir, yaylalar temiz tutulmalıdır. “Discover Artvin” temasıyla çok dilli dijital turizm platformu oluşturulmalıdır. 360° sanal turlar, doğa belgeselleri ve dijital haritalar ile uluslararası görünürlük artırılmalıdır.
Artvin’in “Alternatif Turizmde Alternatifsiz Şehir” sloganı etrafında sürdürülebilir turizm markası haline getirilmesi hedefi çok mantıklı ve tutarlı. Bunun için Artvin Çoruh Üniversitesi ile yerel yönetimler arasında “Sürdürülebilir Turizm Araştırma Merkezi” kurulmalıdır. Belediyeler, yerel kaynaklar bu işlerde tek başlarına yetmez, mutlaka bakanlık çok özel bir çalışma yürütmelidir. Okullarda çevre bilinci ve doğa temelli eğitim programları desteklenmelidir. Yerel halkın turizm karar süreçlerine katılımı sağlanmalıdır (ör. yayla komiteleri, ekoturizm konseyleri).
Tüm bunların yapılabileceğini, başarılabileceğini inanarak ifade etmeliyim. İl valisi Dr. Turan Ergun, İl Kültür ve Turizm Müdürü Yunus Emre Aytekin ve çalışma arkadaşları, belediye başkanları, kaymakamlar turizmin gelişmesi için muazzam çalışıyorlar. Özellikle Arhavi Belediye Başkanı Turgay Ataselim, Ardanuç Belediye Başkanı Emrah Yılmaz ve Şavşat Belediye Başkanı Durmuş Aydın beylerin bölge turizminin gelişmesi için özel çabaları takdire şayan. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alparslan’ın da ilin kültür ve turizm varlıklarının ortaya çıkması, potansiyelinin tam olarak değerlendirilebilmesi için büyük bir çaba içerisinde olduğu her yerde takdirle anlatılıyor.
Önceki bakanlarımızdan Artvin Milletvekili Faruk Çelik ise her an halkın içinde. Ekipçe gezerken Arhavi’de rastlaştık. Bir hayli derin turizm ve kalkınma sohbetine daldık… Bakan Bey’in Artvin’in Karadeniz’e akan o güzelim sularını borularla susuzluk çeken Bursa, İstanbul, Ankara gibi illere ulaştırma düşüncesi bir hayli ilginç ama bir o kadar da gerçekçi idi. Sanırım bazı şehirlerimizin susuzluk sorunu böyle giderse başka bir yol bırakmayacak gibi…
Yine ifade edelim ki, Artvin, sahip olduğu ekolojik ve kültürel değerleriyle Türkiye’nin en özgün “sürdürülebilir turizm laboratuvarı” olmaya adaydır. Doğaya saygılı, yerel kültürü koruyan, düşük karbon ayak izine sahip bir turizm yaklaşımı — bu toprakların doğasına en çok yakışan vizyondur.
Bugün doğru adımlar atılırsa, yarının gezginleri Artvin’e yalnız güzelliği için değil, doğayla barışık bir hayat biçimini deneyimlemek için geleceklerdir.
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Yorumlar7
-
Yasemin Gülbahar
3 hafta önce
Şikayet Et
Hocamız sayesinde Artvin'in eşsiz ekolojik ve kültürel zenginliğini öğrendik. Bu güzelliklere yakışan sürdürülebilir turizm vizyonu çok yerinde bir hedef olmuş. Teşekkürler
Beğen
Cevapla
-
Abdullah
3 hafta önce
Şikayet Et
Doğu Karadeniz’de 20 km de bir dere yatağı var ve bu 30-40 m kalınlığındaki Alüvyon yeraltısuyu deposuburalar korunması gerekirken dere yatakları yerleşime açılıp süt fabrikası vs yapılıyor yeraltısuları kirlendiğinde Artvindeki suları Doğu Karadeniz’e taşıma projeleri geliştirilebilir
Beğen
Cevapla
-
ali aydınlı
3 hafta önce
Şikayet Et
Su konusunda , çözüme dair öneriler çok önemli
Beğen
Cevapla
-
Hakim
3 hafta önce
Şikayet Et
Artvin merkez dışında her yere gidebilirsiniz merkeze gitme olayına sakın düşmeyin pişman olursunuz
Beğen
Cevapla
-
TARİM KULTUR
3 hafta önce
Şikayet Et
Hayvancilik,tarim,bahce bitkileri, aricilik enstutuleri kurulup uluslarrasilastirmali, laboratuvar gibi kullanilmali, tek manzara için kimse artvine kolay kolay gitmez, bir ihtiyac ve gereklilik olusturulmali
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle