Sıfır Atık vizyonu: Türkiye’nin küresel çevre ahlakına katkısı
- GİRİŞ20.10.2025 09:26
- GÜNCELLEME21.10.2025 09:55
İçinde bulunduğumuz yüzyıl, insanlığın çevreyle ilişkisini yeniden tanımlamasını zorunlu kılmaktadır. Sanayi devrimiyle başlayan hızlı kalkınma süreci, refah artışı sağlarken tabiatın sınırlarını zorlamış; bugün artık iklim krizi, kaynak tükenişi ve çevre kirliliği gibi sorunlar küresel bir varoluş meselesine dönüşmüştür. Bu süreç, kalkınma paradigmasının “sınırsız büyüme”den “sürdürülebilir denge”ye evrilmesine yol açmıştır...
Türkiye’nin 2017 yılında başlattığı Sıfır Atık Projesi, bu dönüşümün sadece çevresel değil, kültürel ve ahlaki bir boyut kazandığı örneklerden biridir. Bu proje, çevre koruma politikalarını bir medeniyet vizyonu haline getirerek “doğayla uyumlu insan” fikrini merkeze almaktadır. Böylece Türkiye, yalnızca teknik bir atık yönetimi değil, medeniyet temelli bir çevre etiği inşa etmektedir.
Kültürel ve inanç kodlarımızda yer alan “israf etmeme” ilkesi, modern sürdürülebilirlik kavramının aslında tam da karşılığıdır. Hz. Peygamber’in “Akarsu kenarında olsan dahi israf etme” öğüdü, doğal kaynaklara duyulan saygının ilahi ve insani boyutunu ortaya koyar. Geçmişte, İslam şehirlerinde atık neredeyse yoktu; çünkü her şey bir döngü içinde yeniden değerlendirilirdi. Bu anlayış, bugünün “döngüsel ekonomi” kavramına tarihsel bir öncül oluşturur.
21. yüzyılda Türkiye, çevreyi kalkınmanın ayrılmaz parçası olarak yeniden tanımlamış; Sıfır Atık bu yönelişin somut yansımasıdır. 2017’de Cumhurbaşkanlığı himayesinde başlatılan proje, kısa sürede hem idari hem de toplumsal düzeyde güçlü bir ekosistem oluşturmuştur.
Sıfır Atık sistemi, kaynağında azaltım, ayrıştırma, geri dönüşüm, yeniden kullanım ve enerji geri kazanımı ilkelerine dayalı entegre bir modeldir. Bu yapı, yalnızca atığı bertaraf etmeyi değil, atığın oluşumunu önlemeyi hedeflemektedir.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı verilerine göre 2024 itibarıyla: 170 binden fazla kamu binasında Sıfır Atık sistemi kurulmuştur. 81 ilde geri kazanım altyapısı tamamlanmış; 45 milyon vatandaş doğrudan farkındalık çalışmalarına katılmıştır. 45 milyon ton atık ekonomiye kazandırılmış, bunun karşılığı yaklaşık 3 milyar dolar ekonomik değer olmuştur. Geri kazanım oranı 2023 itibarıyla %35’e, hedef ise 2035’te %60’a ulaşmaktır. 150 binden fazla kişi doğrudan geri dönüşüm sektöründe istihdam edilmiştir.
Sıfır Atık yaklaşımı çevre koruma aracı olduğu gibi veriye dayalı yönetişim modeline sahip ekonomik bir reform modelidir.... Dijital takip sistemleri, yapay zekâ destekli ayrıştırma teknolojileri ve akıllı atık toplama altyapıları, Türkiye’yi çevre teknolojilerinde öncü bir ülke konumuna taşımaktadır.
Sıfır Atık, Türkiye’nin yeşil büyüme stratejisinin merkezinde yer alır. OECD tahminlerine göre, atıkların ekonomiye yeniden kazandırılması 2030 yılına kadar GSYH’nin %1,5’ine eşdeğer bir büyüme potansiyeli taşımaktadır.
Atık ithalatına bağımlılığın azalmasıyla hammadde tasarrufu sağlanmış; plastik, cam ve metal sektörlerinde üretim maliyetleri %10-15 oranında düşmüştür. Enerji geri kazanımı tesisleri sayesinde yıllık 500 milyon kWh enerji tasarrufu sağlanmış, bu da 100 bin hanenin elektrik ihtiyacına eşdeğerdir. 2022–2024 arasında Sıfır Atık uygulamalarıyla yaklaşık 4,5 milyon ton sera gazı salımı engellenmiştir.
Türkiye, döngüsel ekonomi yaklaşımını sanayi politikalarıyla entegre ederek, “atığı kaynak olarak gören” bir üretim modeline geçiş yapmaktadır.
Eğitim kurumlarında, kamu binalarında ve özel sektörde yürütülen farkındalık kampanyaları, çevre bilincini günlük yaşamın kültürel kodu haline getirmiştir. Artık “temiz çevre” bir devlet politikası değil, toplumsal sorumluluk kültürüdür.
Bu dönüşüm, bireysel davranıştan toplumsal bilince, toplumsal bilinçten ahlaki değere uzanan bir süreklilik sağlamaktadır. Türkiye, böylece çevre meselesini teknik bir politika alanından çıkarıp medeniyetin ahlaki zeminine taşımıştır.
Sıfır Atık’ın küresel ölçekte ses getirmesinde bir isim öne çıkmaktadır: Saygıdeğer Emine Erdoğan… Emine Erdoğan Hanımefendi, projeyi yalnızca Türkiye’nin milli sorumluluğu olarak değil, insanlığın ortak meselesi olarak ele almış; çevre diplomasisinde vicdan temelli bir söylem geliştirmiştir. Onun öncülüğünde hazırlanan ve 2022’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda imzalanan Küresel Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı, çevre bilincini uluslararası politika gündemine taşımıştır. Bu beyanla birlikte, Birleşmiş Milletler nezdinde 30 Mart “Uluslararası Sıfır Atık Günü” ilan edilmiştir. Bu tarih, Türkiye’nin çevre alanındaki diplomatik başarısının sembolüdür.
Saygıdeğer Emine Erdoğan’ın “sade hayat, doğayla uyum ve sorumlu tüketim” vurgusu; çevre bilincini estetik, kültür ve etik alanlarıyla bütünleştiren özgün bir model ortaya koymuştur. Değerli Emine Erdoğan’ın adanmışlık, bilgi, birikim ile gerçekleştirdiği diplomatik zarafeti, Türkiye’nin çevre alanındaki yumuşak gücünü önemli ölçüde artırmıştır.
Öte yandan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sıfır Atık projesinin kurumsal altyapısını ve mevzuat temelini güçlendirerek uygulamanın yaygınlaşmasını sağlamıştır. Murat Kurum’un liderliğinde hazırlanan Sıfır Atık Yönetmeliği, atık ayrıştırma, toplama, taşıma ve geri dönüşüm süreçlerini standartlaştırmıştır. Ayrıca “Yeşil Kalkınma Devrimi” vizyonu çerçevesinde sanayi, enerji ve ulaşım sektörlerinin çevresel dönüşümü hız kazanmıştır.
Bu çizgi —Emine Erdoğan’ın küresel etik değerlere bağlı, tabiata ve insan onuruna saygılı çevre diplomasisi ile Murat Kurum’un kurumsal vizyonu— Sıfır Atık’ı hem iç politika hem dış politika ölçeğinde kalıcı bir dönüşüm projesi haline getirmiştir.
Sıfır Atık, modern çevre biliminde bilgi üretiminde bir paradigma değişimini de getirmiştir. Geleneksel çevre politikaları zararın azaltılmasına odaklanırken, Sıfır Atık yaklaşımı sorunun kökenini hedef alan: atığın hiç oluşmadığı bir üretim-tüketim sistemini ortaya koymaktadır.
Üniversitelerimizde açılan “Sürdürülebilir Kampüs” programları, TÜBİTAK ve TÜBA destekli araştırma projeleri, atık yönetimi, biyoplastikler, karbon nötr üretim teknikleri ve ekolojik tasarım gibi alanlarda yenilikçi çözümler üretmektedir.
Ayrıca uluslararası düzeyde Türkiye, UNEP, OECD, Dünya Bankası ve UNDP ile ortak projeler yürütmekte; bu işbirlikleri sayesinde döngüsel ekonomi teknolojileri ve atık veri yönetimi sistemleri geliştirmektedir. Akademi, kamu ve özel sektörün bu üçlü işbirliği modeli, Türkiye’yi bölgesel çevre araştırmalarında merkez ülke konumuna taşımaktadır.
Türkiye’nin çevre vizyonu, Sıfır Atık 2030 Stratejisi doğrultusunda beş temel hedef üzerine inşa edilmiştir:
Kaynak Verimliliğinde %50 Artış: Sanayi üretiminde hammadde kaybı minimize edilerek döngüsel üretim modeli benimsenmektedir.
Dijital Dönüşüm: Yapay zekâ, büyük veri ve IoT tabanlı atık izleme sistemleri yaygınlaştırılacaktır.
Yeşil Finansman Mekanizmaları: Karbon kredileri, yeşil tahviller ve sürdürülebilir yatırım fonlarıyla özel sektör teşvik edilecektir.
Eğitim Reformu: Çevre okuryazarlığı, okul öncesinden itibaren ulusal müfredata entegre edilecektir.
Küresel İşbirliği ve Teknoloji Transferi: Türkiye, çevre teknolojilerinde bilgi ihracatçısı konumuna taşınacaktır.
Uzun vadeli projeksiyonlara göre, 2040 yılına kadar Sıfır Atık politikaları sayesinde: 20 milyar dolarlık ekonomik değer, 100 milyon ton karbon salımı azaltımı, 500 bin yeni istihdam hedeflenmektedir. Bu hedefler, Türkiye’nin çevre politikasını hem koruma hem yeşil kalkınma stratejisi olarak kurguladığını göstermektedir.
Bir kez daha vurgulayalım ki, Sıfır Atık, insanın doğayla, emeğiyle ve vicdanıyla yeniden kurduğu dengeyi temsil etmektedir. Bu proje, çevreyi korumanın ötesinde, medeniyetimizin manevi değerlerini çağdaş bilimin diliyle yeniden üretme çabasıdır. Gerçek medeniyet, arkasında atık değil; anlamlı bir iz bırakan medeniyettir. Türkiye, Sıfır Atık vizyonuyla doğayı korurken, insanlığa ahlaki, ekonomik ve bilimsel bir yön haritası sunuyor. Bu yönüyle Sıfır Atık, çağımızın en sessiz ama en köklü devrimlerinden biridir.
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Yorumlar4