'Paranın kulu olan helak olsun' hadis-i şerifi

  • GİRİŞ17.06.2011 13:01
  • GÜNCELLEME17.06.2011 13:01

 TAKVA KAVRAMI

Soru 20: Sayın hocam, “Ey iman edenler! Allah’a karşı hakkıyla/gereği gibi takva sahibi olun ve ancak Müslüman olarak can verin” ayetinde geçen “takva” hakkında bilgi vermenizi istiyorum. Şükran ve hürmetlerimle.

Cevap 20: Bahis konusu “Ey iman edenler! Allah’a karşı hakkıyla/gereği gibi takva sahibi olun ve ancak Müslüman olarak can verin”(Âl-i İmrân 3/102) âyeti şu âyetle birlikte düşünülmelidir: “O halde gücünüz yettiğince Allah’a karşı takva sahibi olun”(Tegâbün 64/16).  

Hadis ve fıkıh âlimi Nevevî, “Takva, hesap gününde zarar veren/mahcup eden şeylerden kaçınmaktır” der. Fıkıh ve tefsir âlimi Beyzâvî de “Bu kitap, hiç şüphe yok, takva sahipleri (müttakiler, sakınanlar) için bir rehberdir” âyetindeki müttakî kelimesini şöyle açıklar: “Şerîat örfünde müttakî, âhirette zarar verecek şeylerden kendisini (dünyada iken) koruyan ve kollayan kimsedir”.

Esasen İslâm âlimlerine göre takvanın üç mertebesi vardır:

a) Şirkten sakınmak ve uzak durmak,

b) Günah ve haram olan her şeyden sakınmak,

c) Allah’tan başka (mâsivallah) her şeyden uzak durmak, O’nu anmaktan gönlü alıkoyan her şeyi bir yana atmak.

Şu olay, sahâbe neslinin takva titizliğini gösterir: Bir gün Abdullah b. Abbâs (r.a) ölüm döşeğinde olan Hz. Âişe’yi ziyaret etmek için izin istemişti. Hz. Âişe:

-Onun beni övmesinden (ve tezkiye etmesinden) korkuyorum, deyince yanında bulunanlar:

-O, Rasûlullah’ın (s.a) amcazâdesidir, dedi. Hz. Âişe:

-Ona izin verin!, dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Abbâs (geldi ve):

-Kendini nasıl hissediyorsun? diye sordu. Hz. Âişe:

-İyiyim, şayet takva ehlinden isem, diye cevap verdi. Abdullah b. Abbâs:

-İnşâallah sen iyisindir. (Zira sen) Rasûlullah’ın (s.a) eşisin. O, senden başka genç bir kadınla evlenmedi. (İfk hâdisesinde) senin mazeretin (savunma, tezkiye) gökyüzünden indi, diyerek Hz. Âişe’yi teselli etti (Buhârî, Tefsîr (sûre 24), 9).

Sonuç itibariyle takva, bireysel ve toplumsal hayatında Müslüman’ın, görev ve sorumluluğunun farkında olması demektir. Müttaki, Allah’ı gücendirmekten korkup O’na karşı gereği gibi saygılı olan; günah, haram ve şüpheli şeylerden sakınan kimsedir. “Kul, günaha girerim endişesiyle yapılması sakıncalı olmayan bazı şeyleri bile terketmedikçe müttakiler derecesine ulaşmaz” hadisi (Tirmizî, Kıyâmet 19; İbni Mâce, Zühd, 24) bu noktayı açıklar. Cennete götürecek şeyin iyi ahlak ve takva olduğunu gösteren pek çok âyet ve hadis vardır. Her hâlükârda Müslüman, hesap gününde savunulamayacak her türlü söylem ve eylemden uzak durarak olgun bir insan ve mükemmel bir kul olmalıdır. Çünkü “Allah nezdinde sizin en üstün olanınız, en takvalı olanınızdır” âyeti (Hucurât 49/13), Müslüman kişiliğin değer ölçüsünü öğretir.

FAİZ YASAĞI

Soru 21: Özellikle son yıllarda faiz yasağının pek umursanmadığını görüyoruz. Titiz bildiğimiz bazı gazete ve medya kuruluşları bile bankaların reklam ve tanıtımını yapmaktan geri durmuyor. Beni rahatsız eden bu gidişat hakkında bilgi verirseniz sevinirim.

Cevap 21: Öncelikle sahip olduğunuz bu hassasiyet ve duyduğunuz rahatsızlıktan dolayı sizi kutluyorum. Bilindiği gibi faiz (ribâ, tefecilik), “borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla, yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alman fazlalığın adıdır”.

Kuşkusuz faiz yasağının sebep ve hikmetleri konusu, ayrı bir suâle cevap teşkil eder. Ancak hemen belirtilmelidir ki, faiz yasağının temelinde kâr-zarar riskine iştirak etmeden ve herhangi bir emek sarfetmeden sırf para kullanılarak para kazanma mevcuttur. Oysa para bir mübadele (değişim) aracıdır. Para karşılığında yani, para kullanılarak para kazanmak meşru değildir. Rasûl-i Ekrem’in, 100 dinar borç verdiği birinden alacağını vadesinden önce 10 dinar eksik olarak tahsil eden Mikdâd’a, “Hem faiz yedin hem yedirdin” dediği rivâyet edilir.

Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların “Alımsatım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki, Allah alımsatımı helâl, faizi haram kılmıştır.  Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar. Allah faizi tüketir (faiz karışan malın bereketini giderir), zekât ve sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez”(Bakara 2/275-276). “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut (geride kalan) faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Rasûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz”(Bakara 2/278-279).

 Sonuç itibariyle faiz yemek, tefecilik yapmak, büyük günahlardandır, her çeşidi ile azı da çoğu da haram kılınmıştır. Rasûl-i Ekrem’in faiz yiyene, yedirene, kâtibine ve şâhitlerine lanet ettiği ve “onlar müsavidirler” dediği sabittir(Müslim, Müsâkât, 106; Nesâî, Zînet, 25; Ahmed b. Hanbel, I, 409). Faize özendirmek ve yönlendirmek, bunun reklam ve tanıtımını yapmak, bu yolla gelir sağlamak, iştah arttırıcı-tatlı fakat öldürücü-zehirli yiyeceklerle beslenmeye benzer. Unutulmamalıdır ki, harama götüren yolların tıkanması (sedd-i zerîa), önemli bir hukuk ilkesidir.

ÎNE YOLUYLA ALIM SATIM

 Soru 22: Cuma vaazında îne alışverişi diye bir ticarî muamele konuşuldu. Konu hakkında bilgi verebilir misiniz? Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

Cevap 22: Bazı hadislerde(Ebû Dâvûd, İcâre, 54) îne alımsatımı, ilâhî gazabı celbeden ve müslüman toplumun zillete düşmesine sebep olan icraatlar arasında zikredilir.

“Veresiye satmak” mânasına gelen îne, bâyiin muayyen bir vade ile müşteriye sattığı malı, aynı şahıstan daha ucuz bir fiyatla tekrar satın alarak kıymetini peşin olarak ödemesi tarzında gerçekleşen bir alışveriş türüdür. Buna göre mesela altı ay vade ile peşin fiyatı 80 lira olan bir malı müşteriye 100 liraya satmış olan bir bayi, sattığı malı müşteriden 50 liraya satın alması halinde îne alımsatımı gerçekleşmiş olur. Hanefî fakihlerinin de içinde bulunduğu çoğunluk, böyle bir alışverişi caiz görmez. Çünkü aradaki fiyat farkı (verilen örnekteki 50 lira gibi) elli lirayı muayyen bir süre için yüz lira karşılığında veren kimsenin muamelesini hatırlatır. Bu ise, Kur’an ve hadislerde haram kılınmış olan ribâ-i nesîeyi çağrıştırır. Bu itibarla îne alımsatımı faiz yemek için hileli ve şüpheli yollara sapmak demektir. Ancak söz konusu alışveriş türünde araya üçüncü bir şahsın girmesi durumunda yani, müşteri veresiye satın aldığı malı aynı satıcıya değil de başka bir şahsa satması caiz görülür.

“ALTIN VE GÜMÜŞ PARANIN KULU OLAN HELÂK OLSUN”

Soru 23: “Altın ve gümüşün kulu-kölesi olan perişan olsun” diye bir hadis okudum. Bunun kaynağına ve yorumuna dair bilgi ve değerlendirme istirham ediyorum. Bu vesileyle yazılarınızın devamını diliyor, teşekkür ediyorum.

Cevap 23: Bu hadis, Kütüb-i sittede mevcuttur ve sahihtir. Ebû Hureyre’den (r.a) rivâyet edilen bu hadiste Peygamberimiz (s.a) şöyle buyurur: “Altın ve gümüş paranın, kibir ve gurur izleri taşıyan elbisenin kulu olan helâk olsun. Çıkar düşkünü (muhteris) kişiye (dilediği) verilirse memnun olur, verilmez ise razı olmaz (ilâhî taksim ve takdire isyan eder)”(Buhârî, Rikâk, 10; Cihad, 70; İbn Mâce, Zühd, 8).

Dil ve üslup bakımından bu hadis, şu âyet-i kerîmeyi çağrıştırır: “Onlardan sadakaların (dağıtımı) hususunda seni ayıplayanlar da vardır. Sadakalardan ‘Onlara da verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilmezse hemen kızarlar”(Tevbe 9/58).

Bilindiği üzere, “Buhârî’nin fıkhı (anlayışı), bab (koyduğu konu) başlıklarındadır”. İmam Buhârî bu hadisi “Mal fitnesinden sakınma ve ‘Mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan vesilesidir’ âyeti” diye koyduğu başlık altında zikreder. Demek oluyor ki bu hadis, mal, eşya ve dünya sevdasına kapılan, hürriyetin tadını bilmez bir köle gibi onlara bağlanan, Kârun gibi servetiyle şımaran, kulluk görevini ve âhiret hayatını unutarak dünyevîleşen / sekülerleşen insan tiplerini uyarı niteliği taşır. Ayrıca hadis paranın, malî ihtirasın ciddi bir zaaf ve müzmin bir hastalık olduğunu, dünya-âhiret dengesinin mutlaka kurulması gerektiğini öğretir. Aksi halde, her türlü şirk ve nifak zafiyetinden kurtulup tevhid ve istikamete kavuşmak çok zordur.

Prof. Dr. Zekeriya Güler - Haber 7

SORULARINIZ İÇİN: zguler59@hotmail.com

Yorumlar7

  • volkan 12 yıl önce Şikayet Et
    aaaahh aaahhhh. özenle okuyordum ki o haaşaa "mükemmel insan" kelamına kadar...insan okurken böyle şeylerle karşılaşınca iştahı kaçıyor alime karşı tereddüt doğuyor dolayısıyla olmuyor olmuyor...mükemmel ancak Allah için kullanılır...mükemmel insan için kullanılmaz...insan için "kemal insan" denebilir... mükemmel son noktadır ki o Allah a mahsustur...
    Cevapla
  • alper taşlıoğlu 12 yıl önce Şikayet Et
    alper. komik
    Cevapla
  • H.Bayram ŞAHİN 12 yıl önce Şikayet Et
    faiz. Haber7 yöneticileri cevap 21 in kapsamına girerler mi acaba?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • furkan demir 12 yıl önce Şikayet Et
    Yahu Fitneden kaçılamaz ki!. Zina bina içki kumar faiz. Ahir zamanı ahir zaman yapan bunlar. Bu fitneler her devirde az veya çok olmuştur ahir zamanda ise özelliği kaçınılmaz ve herkes tarafından benimsenmiş olmasıdır! Dünya ekonomisi faizle yürüyor. Tüm bankalar faizle vs. vs. Bundan kaçınıp korunanlara ne mutlu! onda bile tozu gelecektir. Bu devir ancak savaşla bitebilir vessalam. Byük bir savaşla her şey yok olur sonra yeniden Mehdi as. ile yapılır... Aksi?
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • ali aydın 12 yıl önce Şikayet Et
    MUSTAFA KARACA DOĞRU YAZMIS ŞİMDİ SİZE BIR ÖRNEK HUKUMETTEN. adam bagkurdan emeklı olacak 600 maas alacak sgk dıyorkı gıt devlet baksından para cek faızle borcunu kapa emeklı ol sana emeklı maası baglayayım sımdı adamı resmen faız e yolluyor pekı söyle yapamazmı madem 300 kesılıcek sen ona 300 eksık ver borcu bıtene kadar nıye banka ıle muhattap edıyorsun. zengın edepsızce yerse içerse cunkı ulkemız zengın ama bırılerı yer bırı bakar adam onda var bende nıye olmasın dıyor cekıyor bankadan parayı oda ev yada araba alıyor mecbur oluyor
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat