Dini konularda haddini bilmek

  • GİRİŞ22.07.2011 09:42
  • GÜNCELLEME22.07.2011 09:42

DİNİ KONULARDA HADDİNİ BİLMEK

Soru 37:  Değerli hocam, halkımızın dinini doğru ve tam olarak öğrenemediği ortadadır. Din konuşulduğunda “bana göre” diyerek her kafadan bir ses gelebiliyor ve herkes “hoca” kesilebiliyor. Bir de hiçbir sıkıntısı olmamasına rağmen “böyle hadis mi olur” diye eleştiri getirebiliyor. Galiba bu tuhaf durumumuz, bilgisizlikten, yetişme tarzından ve haddini bilmezlikten kaynaklanıyor. Bu hususta bilgi verebilirseniz arkadaşlarımla birlikte çok sevineceğiz, saygılarımızla.

Cevap 37: Bilindiği üzere, din ve iman gibi insanı dengede tutan, hayatı anlamlı kılan ve ihtimam isteyen bir başka temel değer yoktur. “İhtisasa hürmet esastır” anlayışının yaygınlık kazandığı günümüz dünyasında, tıp, diş hekimliği, mimarlık gibi uzmanlık alanları için nasıl ciddi bir eğitim ve tecrübe dönemi gerekiyorsa, İslâmî ilimler (ilahiyat / teoloji) tahsili için de uzun vadeli bir çalışma disiplini ve ciddî bir altyapı gerekir. Tabii bunun gerçekleştirilmesi, hafıza ve muhakeme gücüne bağlıdır.

Dinî konularda ciddiyet, ehliyet ve liyakatten uzak kimselerin üstünkörü görüş beyan etmesi, sonuç itibariyle  “sapmak ve saptırmak” olur. Çünkü dinin, kendine özel dili, usûlü ve kaynakları vardır. Yarım doktor nasıl candan ediyorsa,  yarım hoca da imandan edebilir. Meşhur sahâbî Abdullah b. Mes’ûd’un (r.a) şu sitem ve uyarısı, bu yüzden hayli anlamlıdır: “Kendisine sordukları her konuda insanlara  fetvâ veren kimsenin aklî dengesi bozuktur!”. Ayrıca İmam Ca’fer es-Sâdık’ın şu uyarısı üzerinde de düşünülmelidir: “Allah’ın dini hakkında ince anlayış ve derin bilgi sahibi olun, (ilim ve medeniyetten uzak) bedeviler gibi olmayın. Zira Allah’ın dini hakkında ince anlayış ve derin bilgi sahibi olmayan kimseye, kıyâmet günü Allah rahmet nazarıyla bakmaz ve onun hiçbir amelini temize çıkarmaz”.

Haddini bilmemek, cehaletten,“hevâ ve hevesini tanrı edinen” anlayıştan, kibir, ucup, bencillik ve egonun isteklerinden kaynaklanır. “Sapmak ve saptırmak” gibi tahribata yol açan bu durum, aslında marazî bir vakıadır.  Bu durumda olan bir insan, “Eğer bilmiyorsanız ilim ve fikir erbâbına sorun!”(Nahl 16/43) âyeti gereğince bilmediğini bir bilene sorarak normalleşme sürecine girmelidir. Unutulmamalıdır ki,  susabilmek veya “bilmiyorum” diyebilmek ilmin yarısıdır.

AÇILIP SAÇILMANIN DİNÎ HÜKMÜ

Soru 38: Hocam, özellikle yaz aylarında ve sahillerde kadınların kılık kıyafetleri çok dikkat çekici ve rahatsız edici. Sanıyorum bu durum, dini değerlerimize ve bozulmamış geleneğimize ters düşüyor. Ayrıca gençler olarak gözümüze ne kadar dikkat edersek edelim, bu görüntü bir taciz değil midir? Konuya bir açıklık getirmenizi istirham ediyorum, teşekkür ve saygılarımla.

Cevap 38: Öncelikle belirtmeliyiz ki, ister kadın isterse erkek tarafından gelsin, taciz ve tahrik haramdır. Câiz ve meşru olmayan cinsel zevk ve heyecandan, şehevî arzuları kamçılayan her türlü durum ve ortamdan uzak durmak gerekir. İslâm eğitiminin çok önemsediği ve öncelediği hedeflerden birisi budur. Haya ve iffeti korumayı ve kollamayı amaçlayan örtünme, bundan dolayı farz, açılıp saçılmak ise haram kılınmıştır. Ayrıca örtünme, kadının hem ruhen hem de bedenen daha huzurlu ve daha rahat yaşamasını sağlar. Aynı şekilde kadının örtünmesi, erkeğin de sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşamasına katkıda bulunur.

Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey Âdem oğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp ders ve öğüt alırlar”(A’râf 7/26).

Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ (r.a) üzerindeki ince elbise ile Rasûlullah’ın (s.a) huzuruna varmıştı. Rasûlullah (s.a) ondan yüzünü çevirmiş ve şöyle buyurmuştu:

“Ey Esmâ! Kadın büluğ çağına eriştiği zaman, artık onun şu ve şu yerleri dışında bedeninin görülmesi uygun olmaz”. Rasûlullah (s.a) bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti(Ebû Dâvud, Libâs, 31).

Abdullah b. Abbâs (r.a) diyor ki: Fadl b. Abbâs, (hac esnasında Mina’ya doğru giderken) Rasûlullah’ın (s.a) terkisinde idi. Derken Has’am kabilesinden bir kadın fetva sormak için Rasûlullah’a (s.a) geldi. Fadl kadına, kadın da Fadl’a bakmaya başladı. Rasûlullah (s.a) Fadl’ın yüzünü eliyle çeviriyor ve “Ey kardeşimin oğlu, bugün öyle bir gündür ki, gözü haramdan sakınan, dili ve mahrem yeri korunan kimsenin günahları affedilir” buyurdu(bkz. Nesâî, Menâsik 12; Muvatta’, Hac 97; İbn Huzeyme, Sahîh, IV, 261).

Kadınların örtünmesi konusunda Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) koysunlar / örtsünler”(Nûr 24/31). “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (dışarı çıktıkları zaman) dış elbiselerini / örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınıp incitilmemesi (kendilerine sarkıntılık edilmemesi) için en uygun olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir”(Ahzâb 33/59).

Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ (v. 207/822) diyor ki: “İslâm öncesi câhiliye devrinde kadınlar, başörtülerini arkalarına salıverirler, boyun ve yakalarını açarlardı. Bunun üzerine Müslüman kadınlar tesettürle emr olundular”.

Sonuç olarak giyinme ve örtünme, insana özgü bir şiardır, bir fazilet ve alâmettir. Müstehcenlik, açılma ve saçılma ise şeytanın telkin ettiği bir rezalettir. Bilinmelidir ki, ahlâken düşük tipler, genellikle örtülü hanımlara sataşmaya pek de cesaret edemezler. Câhiliye toplumunda olduğu gibi açılıp saçılanlar ve kendilerini teşhir ederek yabancı erkeklere şık ve güzel gösterme zafiyeti (teberrüc: Ahzâb 33/33) olan kadınlar ise sataşmaktan ve laf atmaktan zevk duyan serserilerin tacizlerine daha çok maruz kalırlar.  

SAHÂBE KUŞAĞI İÇİNDEKİ MÜNAFIKLAR VE HADİS RİVAYETİ

Soru 39: Hocam, “sahâbe nesli içinde münafıkların sayısı beş yüzden az değildi!” gibi bir iddia ortaya atıldı. Bu konuşulurken onların art niyetli olarak hadisleri yanlış nakledebilecekleri ihtimali üzerinde de duruldu. Bu meselenin mahiyeti nedir? Çok teşekkür ediyorum.

Cevap 39: Sahâbe devrindeki münafıkların, dini ifsad gayesiyle hadis rivayet ettikleri varsayımından yola çıkarak “Sahâbe nesli içinde münafıkların sayısı beş yüzden az değildi!” gibi ileri sürülen bir düşünce, delilsiz ve mesnetsiz bir iddiadır. Böyle bir iddia önyargıya dayanır ve kasıtlıdır. Medine’de 40-50 veya en fazla 100 münafık olduğu söylenir. Özellikle vasıfları belli ve kişilikleri tanındıktan sonra aslında onların gizli kalmaları da mümkün değildir. Allah Teâlâ onları şöyle tavsif eder: “Sen onları konuşma tarzlarından mutlaka tanırsın”(Muhammed 47/30). Ayrıca, “Kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin indirilmesinden”(Tevbe 9/64) tasalanan ve endişe eden münafıkların, Rasûlullah’ın (s.a) söylemediği bir sözü bile bile ona isnat etmekten çekindikleri bilinir.

Esasen, münafıklar bahane edilerek hadis ve sünnet çevresinde oluşturulmak istenen şüphe, oryantalistler tarafından dile getirilir. Onlardan etkilenen Mısırlı yazar Ebû Reyye de bu konuyu abartarak işler. “Kur’an’daki İslâm” gibi bazı kitaplarda “asrın dehası” diye sunulan bu yazarın ideolojik davrandığı, kaynakları çarpıttığı, Ehl-i Sünnet dünyasına kin ve düşmanlık beslediği açıktır. Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nden ona dair bilgi edinmek mümkündür.  

 Hâlbuki modern dünyanın doğum evlerinde nadiren de olsa bebekler –bilerek veya bilmeyerek- karışabilmektedir. Bu istisnaî vak’adan yola çıkarak, çocukların ana babalarından şüphelenmeleri mümkün müdür? Aynı şekilde, gıda zehirlenmeleri gerçeğinden hareketle, her yiyecek ve içecekten şüphe etmek mümkün müdür? Elbette değildir. Çünkü münferit olay veya istisnaî / nâdir vak’a yok hükmündedir. Kaldı ki hadis âlimleri bu konuda da gereken titizliği göstermişlerdir. Bu itibarla, söz konusu şüphe ve şaibeye kesinlikle mahal yoktur.

Prof. Dr. Zekeriya Güler - Haber 7

SORULARINIZ İÇİN: zguler59@hotmail.com

Yorumlar6

  • suleyman d 12 yıl önce Şikayet Et
    Editör uyanıcak mısın.Gelip uyandırayım mı? Yok, sana göre münafık demek övgüyse. Ben sana münafık oğlu münafık demek isterim. Eğer münafık demek hakaretse; Aşağıdaki zındığın halkaretini temizleyiver ! Hadi! İşine bak da milleti çileden çıkarma!
    Cevapla
  • suleyman d 12 yıl önce Şikayet Et
    HOCAM,ZEYDİN BİRİ. Bana göre :) ne lazım olduğunu biliyorum da;Kara kaplı kitap ne diyor böylesi durumlara?
    Cevapla
  • Fatih AKÇA 12 yıl önce Şikayet Et
    örtünme şekli. Arkadaşlar en güzel örtünme şekli bayanlar için geniş bir başörtü ve tüm bedeni örtecek ve vücut hatlarını belli etmeyen manto ve pardesüdür.
    Cevapla
  • Durmuş Cantaş 12 yıl önce Şikayet Et
    "Böyle hadis mi olur?". Böyle hadis mi olur diyebileceğimiz hadisler yok mu ? Emeviler, Abbasiler ve bilumum zamanlarda uydurulan binlerce hadis yok mu? İlim erbabaına sormak lazım ama ya "bel'am"lara ne diyeceğiz??? Günümüzde bile kurban olarak "horoz" olur fetvası veren "alim"ler yok mu? "Alime alimcik demek kafirliktir" diye bir hadis var mı?? Eğer böyle hadis varsa ben çoktan dinden çıktım...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • teoman oraloglu 12 yıl önce Şikayet Et
    nasihat. ölüm anındaki göz perdenizin açılmasıda dahil olmak üzere ŞOK olmaya hazırlanın. Pekçok insan dışarıdan gördüğüm kadarıyla çok ciddi bir problemin içindeler. vede kendilerini hala müslüman sanıyorlar. Dini islam a ve emirlerine sünnete ictihad lara ve ictihad alimlerine muhalif olmayınız. sonra ahirette çok üzülürsünüz. bu bir nasihattir.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat