Rızık tükenmeden ölünmez

  • GİRİŞ02.09.2011 10:04
  • GÜNCELLEME02.09.2011 10:04

RIZIK TÜKENMEDEN ÖLÜNMEZ

Soru 54: Sayın hocam, serbest piyasa ekonomisinde yürüttüğüm iş ortamında pek de mutlu olduğum söylenemez. Çok kazanma hırsı stres meydana getiriyor. Hatta bazen evham ve ölüm korkusu ağır basıyor. Bu da dengemi ve psikolojimi bozuyor. Kader-rızık-ölüm ilişkisi bağlamında bir şeyler yazarsanız bana yardımcı olmuş olursunuz. Saygılarımla.


Cevap 54: Allah Teâlâ’nın kendisi için takdir ettiği rızkı; yiyecek, içecek ve nefesi tüketmeden insanoğlunun kesinlikle ölmeyeceğine dair Rasûlullah’ın (s.a) şu hadisi gayet açıktır:
“Ey insanlar, Allah’tan korkarak sorumluluklarınızın farkında olun ve rızık arayışında orta yol takip edin. Zira hiçbir kimse rızkını -gecikmiş olsa bile- tastamam elde etmeden ölmeyecektir. O halde Allah’tan korkarak sorumluluklarınızın farkında olun ve rızık arayışında orta yol takip edin. Helâl olanı alın, haram olanı da terk edin!”(İbn Mâce, Ticârât, 2; Hâkim, Müstedrek, II, 4, IV, 361).
Yüce Kur’an, tabiatın insanoğlunun istifadesine sunulduğunu ve onun yeryüzünde rızık arayışı içinde olması gerektiğini öğütler: “Yeryüzünü size boyun eğdiren (ondan yararlanmanız için size itaat ettiren) Allah’tır. O halde yeryüzünün sırtlarında (dağlarında, tepelerinde ve ovalarında) dolaşın da Allah’ın size verdiği rızıklardan yararlanın”(Mülk 67/15).
Ayrıca Kur’an, insanın dengeli bir hayat tarzını benimsemesi; her türlü aşırılıktan, tüketimi körüklemekten, savurganlıktan ve cimrilikten uzak durarak orta bir yol izlemesi gerektiğini hatırlatır: “O Rahmân’ın kulları ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar”(Furkân 25/67).
Bu itibarla, temiz ve helâl rızık peşinde olan bir mümin, iman ve tevekkül heyecanını asla yitirmemeli, haksız rekabete yol açan ve sağlığı tehdit eden hırs ve telaştan kaçınıp itidal çizgisini gözetmelidir. Çünkü stres ve depresyona mübtela olan bir ruh hali, hem Allah’ın hukukunu hem de kulların haklarını çiğner. Temel bir ilke olarak bilinmelidir ki, “Allah’a yaklaştırmayan ve kulluktan uzaklaştıran her nimet baş belasıdır”.

ŞEVVAL ORUCU

Soru 55: Ramazandan sonra tutulan Şevval orucu hakkında bilgi istiyorum, çok teşekkür ediyorum.

Cevap 55:
Ramazan ayını takip eden şevval ayının ilk günü bayramdır. Bayram günü hariç bu ay içerisinde altı gün oruç tutmak müstehaptır. Bu konuda görüş birliği vardır. Rasûl-i Ekrem, “Kim ramazan orucunu tutar, sonra da ardından şevvalden altı gün tutarsa bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurur (Müslim, Sıyâm 204). Bu orucun peş peşe tutulması daha faziletli olmakla birlikte aralıklı olarak tutmak da mümkündür. Peş peşe tutmakla aralıklı olarak tutmak arasında bir fark olmadığı görüşünde olan âlimler de vardır.
Şüphesiz şevval orucunun pek çok hikmeti üzerinde durulabilir. Her şeyden önce bu ibadet, sağlık ve afiyet içinde tutulan ramazan orucu için bir şükür vesilesi olarak görülmelidir. Ayrıca farz olsun müstehap (nâfile) olsun oruç ibadeti, sevabı çok olan salih bir ameldir. İşlenen bir salih amel için bire on hesabına dair Yüce Rabbimizin şu vaadi açıktır: “Kim iyi bir amel işlerse, kendisine bunun on katı ecir vardır”(En’âm 6/160).
İşte şevval orucu hadisini bu âyetle birlikte dikkate alan bazı âlimler, ramazan orucunun on aya, altı gün şevval orucunun da altmış güne tekabül ettiğini söyleyerek bütün sene oruç tutmuş gibi ecir ve sevaba erişileceğini dile getirir.

“ŞAYET SON İKİ SENE OLMASAYDI, NU’MÂN HELÂK OLURDU” SÖZÜ


Soru 56: İmâm-ı Âzam’a dair iki soru sormak istiyorum. Birinci soru: İmâm-ı Âzam, Ca’fer es-Sâdık ile beraber olduğu senelerde onunla olan tasavvufî-manevî irtibatını kastederek “Şayet son iki sene olmasaydı, Nu’mân helâk olurdu” diye bir söz söylemiş midir? İkinci soru: İmâm-ı Âzam ictihadda bulunurken nasıl bir yöntem izlemiştir? Kısaca değinirseniz memnun olurum, teşekkür ederim.

Cevap 56:
Birinci sorunun cevabı: Bilindiği gibi İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, Hanefî mezhebinin büyük müctehid imamıdır. Bereketli ömrünün elli iki yılı Emevîler, 16 yılı da Abbâsîler döneminde geçmiştir. Enes b. Mâlik gibi bazı sahâbîleri gören İmam Ebû Hanîfe, tâbiîn neslinden sayılmıştır. O, hicrî 150 tarihinde,  İmam Ca’fer Sâdık ise 148 tarihinde vefat etmiştir.
“Şayet iki sene olmasaydı, Nu’mân helak olurdu (Levlâ es-senetân leheleke en-Nu’mân)” sözünün, Muhammed Zâhid el-Kevserî’nin de ifade ettiği gibi, İmam Ebû Hanîfe’ye nisbeti doğru değildir, ilmî ve tarihî bir değeri yoktur.
Burada Hz. Ali evladına duyduğu sevgi ve hürmetle tanınan, hayatının her merhalesinde ilim, irfan ve ibadetle meşgul olan İmam Ebû Hanîfe’nin şu sözünü hatırlamakta fayda vardır: “İlmiyle âmil âlimler, şayet Allah’ın veli kulları değiller ise yeryüzünde Allah’ın tek bir veli kulu yoktur”.
İkinci sorunun cevabı: İmam Ebû Hanîfe’nin ictihad usûlünü ortaya koyan sözü kaynaklarda şu şekilde geçer: “Rasûlullah’tan (s.a) bize gelen hadisleri esas alırız; onların başımızın gözümüzün üstünde yeri vardır. Onun ashâbından gelen (söz ve fetvâlarından) tercih ettiklerimizi alırız ama onların sözlerinden dışarı da çıkmayız. Tâbiînden gelen (söz ve fetvâlar karşısında hareket noktamız) ise, onlar da ricâl biz de ricâliz; onlar nasıl ictihâd ettilerse biz de ictihâd ederiz”.

Prof. Dr. Zekeriya Güler
zguler59@hotmail.com

Yorumlar2

  • Majestelerim 12 yıl önce Şikayet Et
    hocam acizane sorum var o zaman.... rızkımız bittiğinde ömür bitiyorsa ki elhamdülillah inancımda o yönde, acaba günlük rızıklarımızı az az yiyerek ömür yıllarımızı uzatabilirmiyiz.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • İbrahim Dursun 12 yıl önce Şikayet Et
    RIZIK İÇİN ÇALIŞ!.. FAKAT ENDİŞELENME!-1. Kim, sırf Allah tan (cc) korktuğu için bir harama el uzatmaktan sakınırsa,Allah cc onu(terkettiğini) ona helal yoldan vermeyede kadirdir..Biraz sabır!..VesSELAM
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat