Şer sanılan hayır

  • GİRİŞ14.03.2013 09:25
  • GÜNCELLEME14.03.2013 09:25

Hayat ve ölüm üzerine kişisel bir muhasebe ve tefekkür için hem bir gerekçe hem de sebep olarak görülebilecek o kısa diyalog, dışa yansıttığı izlenimin aksine, hayırlı sonuçlara yol açıyor.

Filmde izlenen, sözünü ettiğimiz diyalog tek başına sınırlı bir anlam içerir, ama aynı gün basından edinilen bir bilgi ile birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda anılan hayırlı sonuç gayet etkili bir biçimde varlığını hissettirir.

Basındaki haber, yenilerde dünyasını değiştiren rahmetli Müslüm Gürses'in eşi Muhterem Gürses'in içtenlikli kararıyla ilgili. Mutlaka tedavi edilmesi gereken bir kalp hastalığı bulunan Muhterem Gürses, bir an önce eşine kavuşmayı arzuladığı için, tedavi edilmeyi istemiyormuş. Tabii ki, bu, niyet ve sevgi bağı itibariyle saygı duyulacak bir davranış olmakla beraber, normal olarak insanın dünyadaki varoluşu anlamında normatif değerlere aykırı bir tercih sayılır. Takdir edilen hayat süresinde insana düşen, varlığını mümkün olduğunca kendisi ve toplum için faydalı bir ömür çizgisinde devam ettirmektir.

Bu konu üzerinde fazla durmayacağız. Ancak, “her şeyde bir hayır vardır” söyleminin hikmetini de burada arayabileceğimizi belirtmekte yarar var. Şimdi, önce filmde geçen diyaloğa değinip sonra da bu işteki hayrı anlamaya çalışalım.

Kastı aşan söz

Bulutlu bir havanın hâkim olduğu hafta sonunda, bakışlarını pencereden dışarıya doğru çeviren genç (denilebilecek bir yaşta olduğu anlaşılan) kadın, birden kocasına dönerek,

-Ah, ne sıkıcı… İkimiziz…, der.  Hemen ardından da ne söylediğini, daha doğrusu, söylediğinin ne anlama gelebileceğini düşünmüş olmalı ki, sözlerini toparlamaya çalışır. Demek istediği o değildir. Hâl ve tavrından anlaşılır bu. Ama söz çıkmıştır bir kez ağızdan.

 Karşısında oturan adam, yani kocası,

-İkimiziz?... Ne sıkıcı, ikimiziz… Öyle mi? sorusuyla karşılık verir sevgili karısına.

Filmdeki sahne devam eder… Bizim için ise önemli olan burası. Hem kastı aşan ve aradaki sevgi/duygu bağının zarar görmesine sebep teşkil edebilecek söz olması, hem de bir karşılaştırma yapmaya uygunluk arzetmesi yönüyle önemli.

İnsana bir dil, iki dudak

Demek ki, insan söz söylemeden önce düşünmelidir. İnsana bir dil ve iki dudak verilmesinin hikmeti de buradadır belki. Bir söyle, iki sus.

İki kulak ve bir dil de öyle. İki dinle, bir konuş.

Sözünü ettiğimiz iki farklı gözlemden çıkaracağımız bir diğer sonuç da şu olabilir: İnsan kendisine bahşedilen hayatta eş dost ve yakınlarına davranışında ne kastı aşan bir ifade ve eylemde bulunmalı, ne de öteye göçenin ardından gitmek için acele etmelidir. İnsanın sorumluluğu bu değildir. Zaman, dertlere en iyi çaredir. 

İki insanın birbirine can yoldaşı olması ve hayatlarını tek merkezli idame ettirmeleri hâlinde, birinin (emrihak vaki olduğunda) dünyadan ayrılması diğerine çok zor gelebilir. Önceleri, hayat birlikte devam ederken, başkalarına gereksinim duymayacak şekilde, hoşnutlukla paylaşılan zaman, yalnız kalındığında katlanılmaz bir anlamsızlığa dönüşebilir. Dünya, tek başına yaşanılacak bir yer değildir artık o kişi için.

İnsanın varlığını tamamlayıcı ilişkiler

İşte bu yüzden, hayatta insan için başka anlamda onun varlığını tamamlayıcı ilişkiler de gereklidir. Bu, asıl kişiye alternatif bir başkasının ya da başkalarının olması anlamında değildir; belki asıl kişi (örneğin, eş) ile ilişkilerin daha sağlıklı ve kendine yeten tarzda geliştirilmesine katkıda bulunacak bir yan çevrenin sağlayacağı fayda olarak düşünülebilir.

Ancak, bu yan çevre ile ilişkiler öyle ayarlanmalıdır ki, asıl ikili ilişki bundan zarar görmesin. Orta yol burada da geçerlidir. Biraz feragat, biraz sabır… Ve dünya yönelimlerinde itidal… Ama her zaman dosdoğru ve istikamet üzere bir yürek ve beden… Yürekli bir söz, yürekli bir eylem… İşte bir orta yol gözlemi.

Orta yol: İnsanlığa tanıklık

Orta yol, tanıklık demektir. İnsanlığa tanıklık etmektir. Tanıklık bir sonuç değil, geçiş evresidir. Sorumluluk yükler insana. Sorumluluğunu vaktinde idrak eden kişi, öncelikle dünyadaki tanıklığından sorumlu tutulacağını da bilir. Şer sanılan birçok şeyde kendisi için hayır olabileceğini de.

Bazen yalnızlıktadır insan için hayır. Kalabalıklar içinde de yalnız olur insan. Bu en iyi, orta yolda anlaşılır. Kimsesizlerin de kimsesi olduğunu, orta yolda fark eder insan.

Orta yol kararsızların değil, emin ve güçlü irade sahibi olanların yoludur. Zaten kendisi aceleci olan dünyada, ayrıca acele etmeye gerek duymaz orta yol tanığı. Vesayet ödevini hakkıyla ifa etmektir onun önceliği.

Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

Twitter/icanbol

Yorumlar1

  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    dünya iki kapılı bir handır. dünya iki kapılı bir handır.bir kapısından girer(doğar)ikametini eder(yaşar) ve diğer kapısından(ölür)çıkar gider.ikamet ettiğimiz süre içerisinde tedbirlerimizi alırız ki daha az sıkıntılı günler geçirelim(madden ve manen)ama takdir edilen değişmez. biz takdir edileni bilmediğimiz için tedbir alırız. insanın varoluş sebebi Yaradanı tanımak ve O'na ibadet etmektir.diğer türlüsü küfür.ALLAH (c.c.)hakkımız da hayırlısını versin.son olarak .İnsanlar dua ederken hakkımda hayırlısını ver der ama verilen istediği olmazsa itiraz eder.o yüzden Hz.ALİ(r.a)dua ederken''ALLAH'ım kalbimdekini hakkımda hayırlı eyle,hakkımda verdiğini de kalbime razı eyle''dermiş.amin.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat