Marmaray ve Türkiye'nin özgün gücü

  • GİRİŞ31.10.2013 08:58
  • GÜNCELLEME31.10.2013 08:58

Başka bir şairin şu dizeleri de bu bağlamda tamamlayıcı bir anlam ifade eder:  "Bırak doyursun açlığıyla midesini". Şiirdeki bu sözlerle şairin neleri kastettiğini yorumlamak, gerçi bize düşmez. Bu en azından saygısızlık sayılır şaire, çünkü bireysel yorumla şiirin nüfuz (etki) alanı daraltılmış olur.

Buna rağmen, biz şiirin geniş ve zengin söylem gücünden esinleniriz, kendi gözlem ve düşünce dünyamızda geliştirdiğimiz tespit ve açıklama yöntemlerinde şiirden yararlanırız. Onu bir veri gibi kullanmak da mümkün olur. Cehalet ve kör ihtirasın hâkim olduğu bir yerde bilginin gerçek işlevini yerine getirememesi ve bilgi açlığının söz konusu olması ile midenin yanlış gıda ile beslenmesi arasında bir benzerlik görülebilir. Bu bile zihnimizdekiler için bir çağrışıma zemin hazırlayabilir.

Cumhuriyetin 90. kuruluş yıldönümünde, 29 Ekim 2013 tarihinde, yabancı konukların da hazır bulunduğu bir törenle açılışı yapılan Marmaray, gerçekte, sadece ülkenin denizle bölünmüş iki yakasını değil dünyanın iki kıtasını birleştiren bir özelliğe sahip olduğu halde, Türkiye'de bazı densizler bu önemli projenin ülkeyi böldüğünü ileri sürmüşlerdir. Bu ne bir siyasî parti muhalefeti, ne de bir ideolojik körlüktür; esas ülkenin gelişim yeteneğine inanmamak, hatta onu mümkünse tırpanlamaya çalışmak demektir.

Karanlığın meyvesi bilgisizlik

Böyleleri “karanlığın meyvesini” yiyerek, “bilgisizliğin” girdabında debelenmekten kurtulup çevrelerine şöyle bir baksalar, bakabilseler ne iyi olurdu! Ama olmaz, bakamazlar… Bakamıyorlar, ne yazık ki… Doğru ve faydalı bir gözlemle bilgi sahibi olmak ve gelişmeleri bu bilgiyle değerlendirmek varken, gözün ve kalbin perdelenip karartılması niye?

Bilginin kaynağı bilgisizlik olamaz. Doğru bilgiye karşı direnç oluşturmak, bunu da bilgi diye satmaya kalkışmak cehaletin de ötesinde bir durumu ifade eder. Açlıkla mide nasıl doyarsa (aslında, beslenemeyip kötürümleşirse), bilgisizlikle akıl ve kalp de öyle doyumsuz ihtiraslara dûçar olur (tutulur, yakalanır). Toplumda bunun örneklerini görüyoruz. Bu bir kaynak israfıdır, her şeyden önce. Beşerî kaynak israfıdır… Dolayısıyla da maddî kaynak israfıdır, aynı zamanda. Sorumluluktan kaçıştır. Bireysel ve toplumsal yükümlülüğün farkında olmamak demektir, en iyimser tabirle söylersek.

Öfkeyi söndürmek

Ne var ki, sözü edilen çevrelerde bilinçli bir tepki ile öfkenin de varlığı belli oluyor… Bunlar için bir kendilerini yatıştırma önerisi geliyor aklımıza. Goethe'nin Doğu-Batı Divanı'nda geçen, Kur'an kaynaklı bir öneridir bu. Şöyle;

                                Tanrı'nın hoşnutlukla Hz. Muhammed'e

                                Korunak ve saadet ikramına kızan,

                                Evinin en sağlam direğine

                                Kalın bir ip dolayıp sabitlesin

                                Ve kendini bağlasın! İp tutar onu;

                                Hissedecektir o öfkesinin söndüğünü.

Bugün gündelik hayatta öfke kontrolü üzerine akademik çalışmaların yapıldığı ve seminerlerin düzenlendiği düşünülürse, yukarıdaki öğüdün ne derecede önemli olduğu daha iyi anlaşılır.

Şimdi gelelim tekrar somut örnek olan Marmaray konusuna… Daha önce bir yerde "Türkiye'nin özgün gücü"nden söz etmiştik. Bunun coğrafî, kültürel ve tarihî arka planı var. Marmaray acaba bu özgün gücün günümüzdeki unsurlarından biri olabilir mi?

Burada sözünü ettiğimiz özgün Güç, adı üzerinde, kendine özgü bir Güç tanımıdır. Son zamanlarda Batılı literatürde ifade edilen yumuşak güç ile klasik güç bileşiminden ibaret değildir yalnızca. Belirli bir coğrafyada gelişen tarih ve kültür dokusu sayesinde etkisini gösterir bu özgün Güç.

Şeker kamışının dış kabuğunu yalayarak şeker tadını almak nasıl mümkün değilse, Türkiye'de yaşanılanlara bakarak onun özgün gücünü görüp kavramak da pek mümkün değildir. Aranılan tat kamışta değil, şekerdedir. Ama şeker de kamıştan elde edilir. Hemen sonuca odaklandığınızda, yanılgı olasılığı da artar.

Coğrafî ve toplumsal mecburiyet

Türkiye'nin iki kıta üzerinde yaşayan vatandaşlarını deniz altında raylı sistemle birbirine ya da gideceği yere ulaştırma yeteneğine sahip olması, hem teknolojik açıdan hem de toplumsal işlevsellik bakımından ülkede önemli bir gelişme düzeyinin varlığına işaret eder. Coğrafî ve toplumsal mecburiyettir Türkiye'de ulaşım sistemindeki söz konusu teknolojik dönüşümü gerekli ve mümkün kılan. Ayrıca, bu, Türkiye'nin uluslararası itibarını da artırır. Bu haliyle de Marmaray, diğer unsurlarla beraber Türkiye'nin özgün gücüne katkıda bulunacak nitelikte bir teknolojik üretim anlamına gelir. Bunu küçümsemek, akla ziyandır.

İbrahim S. Canbolat

icanbol@hotmail.com

www.twitter/icanbol

Yorumlar4

  • hüseyin duran 12 yıl önce Şikayet Et
    MARMARAY - VİZYON. Projenin kendisi de açılışta verilen resim de bir vizyonun ürünüdür.Bu arada bu projenin hayalini yıllarca önce kuran sultanımız Abdülhamit hanı da rahmetle anmak gerekir."Kenan Elli" arkadaşım dualarına "amin" diyorum.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    Yapılanlar ancak hizmet aşkıyla açıklanabilir. Bu gün Türkiye de yaşananlar,daha on yıl öncesinde hayali bile kurulamayan gelişmelerdir.İşte buradaki sır,bulunduğu makamın hakkını verme noktasında bir hizmet aşkının,bir sevdanın sergilenmesidir.Bu inancın arkasında "özgün güce" sadakat ve adanmışlık yatar.Teknoloji harikalarının sergilendiği projede bütün bu güzellikleri de görmek gerekir.Bunun altı çizilen yazıda; konuya çok ince perdeden dokunuşlar yapılmıştır. Daha bu hizmet kervanı devam ettiği müddetçe şimdi hayal bile edilemeyenler de yarın gerçekleşecektir inşallah.Elbette "akla ziyan" tepkiler olacaktır.Fakat bu milletin çoğunluğu şeker kamışından damıtılmış tad misali yapılan hizmetlerin farkında olacaktır.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • ertan korkmaz 12 yıl önce Şikayet Et
    yüzdeki burun. Hz . Mevlana'' Nefis , güzel bir yüz üzerindeki çirkin bir burundur'' der. Bugün bu yapılanları içine sindiremeyenleri, itiraz edenleri kahrından çıldıranları da çok görmemek lazım.Onlar yüzlerdeki burunlara uyarlar.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • kenan elli 12 yıl önce Şikayet Et
    ilim, inanç, ileri teknoloji ile halka ve insanlığa hizmet.... kuru boş demogojik söylemler değil olup bitenler.. yaşananlar tümüyle icraat. söylenenlerin Allah'ın izni ile hayata geçirilmesi. hem de çağın en ileri teknolojisini inançla birleştirerek, halka hizmet anlayışının tezahürü yapılanlar. çılgınlıksa çılgınlık, teknoloji ise teknoloji, inanç ise inanç.. hepsi birarada... dünü ile bugününün eşit olmanın ziyanda olacağı anlayışının hayat bulması.. İlim, inanç, ileri teknoloji ile halka ve insanlığa hizmet... Daha ötesi ne ola ki... Allah bu anlayışı, bu millete daha nice yıllar hizmette daim kılsın.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat