Fitneye karşı durmak

  • GİRİŞ05.12.2013 09:09
  • GÜNCELLEME05.12.2013 10:29

Seyretmek, hatta o anı fotoğraflayarak kalıcı kılmak için aracın biraz yavaş ilerlemesini istiyorsunuz.

İnsanın gözüne ve ruhuna pek hoş gelen bu güzellik acaba ne ölçüde gerçekten güzel?

Seyredilen, somut olarak gözlemlenen, tanık olunan bu görüntünün güzelliğinden ve insanın içini rahatlattığından eminiz. Bu bir gerçek. Ama hangi koşullar altında bu gerçek manzara memnun ve mutlu ediyor insanı? Bunu bir düşünelim. Bulunduğumuz yeri ay ve güneşin dünyaya mesafesi  nispetinde değiştirmemiz durumunda aynı güzelliği algılayıp ondan hoşnut kalmamız mümkün olabilir mi?

Ayın ve güneşin bulundukları yerdeki salt gerçekliklerine vâkıf olmak bizim mevcut yapımız itibariyle hayâl olsa da, bir an bunun gerçekleşebileceğini düşündüğümüzde, sonucun günbatımındaki hilâl güzelliğinden çok farklı olacağını söylememiz gerekir. Aya ya da güneşe yaklaşmanın, orada olmanın insan için, bırakınız hoşnutluğu, hayatiyetin sona ermesi anlamına geleceğini biliriz. Bilimsel ve fizikî bir doğrudur bu.

Haddi aşmak

Demek ki, bir fayda elde etmede mesafeler önemlidir. Mesafelerin gözetilip haddin aşılmaması  önemli. Sözün yerinde kullanılıp kullanılmaması da bu anlamda düşünülebilir. Nezaket ile nezaketsizlik aynı değildir. Asgarî müşterekte ortak yarara ulaşmak da dil ve davranışta bazı mesafelerin korunmasına bağlı.

Türkiye'deki dershane-siyaset tartışmasında tanık olduğumuz gerilimin, bir bakıma, mesafelerin ihlâlinden doğduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu ihlâlden önceki karşılıklı saygı ve dayanışma hâli nasıl ortak bir memnuniyet oluşturuyor idiyse, ihlâlden sonra da o ölçüde rahatsızlık meydana gelmiştir.

İhlâli burada (daha önce üçüncü boyut olarak ifade ettiğimiz) fitne ile açıklayabiliriz. Haddi aşıp hakkaniyetin ihlâlini beraberinde getiren fitne, yanlış bir çıkar algılamasıyla kendini gösterir. O aslında insanın dünyadaki sınavıdır. Nefse hoş gelenin azıyla yetinmeyip daha fazlasını talep etmektir. Oysa bu, günbatımındaki hilâl örneğinde olduğu gibi,  bir yanılsamayla sonuçlanabilir.

İşte bundan dolayı, fitne için koşmak değil, fitneye karşı durmak... Durabilmek! Nefsin dürtülerine aldırmadan, hırs ve bencilliğin zehirli ama tadı hoş gelen şerbetini tatmaya yönelmeden, Hak adına dosdoğru bir duruş sergileyebilmek... Çok mu zor geliyor bu? Özellikle de namaz kılan insanlara? Çünkü onlardan beklenti daha farklıdır toplumda. 

Dünyanın aşağılık cazibelerine kapılmadan

Fitne, her devirde baş belası olmuş Müslümanlara. Bugün de öyle.  Kimileri farkında bunun, kimileri değil. Bir zehirli gaz gibi dolaşıyor havada. Ondan korunmak için çaba gerekiyor... Tedbirli olmak gerekiyor. Kalbinizi yoklamanız, bir daha, bir daha yoklamanız...  Dilinizi koruyup sözünüzü tutmanız, evet, sözünüzü tutmanız... Dünyanın aşağılık cazibelerine kapılmadan, yoldan sapmadan... İstikamet üzere dosdoğru ama temkinli yürümeniz gerekiyor.

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra basın toplantısında fitne hakkında Hz. Peygamber'den rivayet edilen bir hadisten söz etti. Fitneden uzak durmayı tavsiye ve telkin eden bir hadisti bu. Bu anlamda kendisi de fitneye atıfta bulunarak, gündemdeki siyaset-dershane tartışmasında gerilimi yumuşatıcı açıklamalarda bulundu.

Daha önce dershanelerin 2014 Ocak ayından itibaren yeni kayıt yapmayacakları ifade edilmişti. Şimdi Bakanlar Kurulu kararıyla, bu düzeltildi ve kayıtlara devam edileceği, belki Eylül 2015'den sonra dershanelerin daha geniş alternatiflere açık biçimde dönüşümünün gündeme geleceği ifade edildi. Yaklaşık iki yıllık bir süre var demek ki dershanelerin dönüşümüne.

Bu durum dershane cephesinde iyi karşılandı. Zaman gazetesinde Hüseyin Gülerce ve başka bazı kanaat önderleri, gelinen noktadan duyulan memnuniyeti dile getirdi.  Demek ki aklıselimle konuşup davranmakla, teenni ile iyileşme kaydedilebiliyor. Fitneye mesafeli bir duruşla saygınlığını koruyabiliyor insan. Birbirinin yüzüne bakabiliyor.

İskender Pala gündeme ilişkin bir yazısında şu mısralara yer vermişti:

"Şimdi münafıkanedir ülfet zamanede,

Ahbap ile muhabbet o da bir zaman imiş."

Her ne kadar bir tespit olarak böyle denilmiş ise de, öyle olmak zorunda değildir ilişkiler. Bu anlamda gelişmelerin olduğuna tanık olmak memnuniyet vericidir. Sorumluluk bunu gerektiriyor.

 İbrahim S. Canbolat - Haber 7

icanbol@hotmail.com

www.twitter.icanbol

Yorumlar2

  • kaan can 12 yıl önce Şikayet Et
    mileitn kurumlarına karsı bir eylmed ebulunulduysa mileitn buna ses vermesi dogaldır. bunu fitne gibi gormek abes bunu fitne diye gorup geregini yapmıyarak fitneye odun atmak mıdır dogru olan. birileririn fırsat bu fırsat deyip ak partiye saldrımalrından dogal ne olabilir. buna fırsat vermiycek biri vardıysa oda ak partiydi.aksam taraflarla gorusulup bir karar varılacak denip sabah biz karar verdik kapatacaz kardesim demek bu hem ikili oynamaktır hem fitneye odun atlanların ekmegine yag surmektir. cemmat ne yaptı bu sure icinde egitim dısında dersanelerin faydası dısnda bunun egitime vercegi olumusz etkiler dısında ne yaptı ne yazdı veya gosterdi sadece yanlısı soyledi dogruyu tavsiye etti. buna kulak tıkayan yanlısta inad eden kim.sonrada fitne cıkartmakla itham etmek ayıp cok ayıp hem suclu hem guclu dedikleri bu olsa gerek hersey mileitin onunde oluyor. sen milletin kurumlarını hedefine korsan miletin ses vermesinede fitne diye bakamassın.ksura bakamsın egriye egri dogruya dogru meslegi hak olanın yolu
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İsmetlim 12 yıl önce Şikayet Et
    Fitneyi kim çıkardı. Fitne her iki tarafı da yıpratan bir hadise.Peki buna neden alet olunur?Nefse mi pirim verilir,ya da herkes kendisinin mi doğru olduğuna inanır?Yoksa taraflardan ayrı her iki tarafa da zarar ziyan vermek isteyen kendisini kamufle ederek sureti haktan görünüp bir taraf adına fütursuzca karşı tarafa saldırıda bulunmak mıdır?Hükümet adına yapılan açıklamalar ancak savunma amaçlı yapılmıştır.Ama dershane (cemaat) adına yapılan açıklamalar son derece yıpratıcı ve hakarete varan boyutlarda bir saldırıya dönmüştür.Burada malesef samimi olarak bilinenler de bu sele kendilerini kaptırarak mantıklı bir sorgulamaya tabi tutulmuşlardır.Samimiyet sınavını bence hükümet bulunduğu noktayı değiştirerek kazanmıştır.Cemaat iç dinamiklerini gözden geçirmeli,samimiyetlerinin sorgulanmasına neden olan operasyonel hareketlerin nerelerden kaynaklandığını bulmalıdır.Biz biliyoruz ve bilerek yaptık diyorlarsa yazık hem de ne yazık !!
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat