17 Aralık süreci, glasnost etkisi

  • GİRİŞ23.01.2014 08:59
  • GÜNCELLEME23.01.2014 08:59

Sözün de bir muhatabı, dinleyeni olduğu takdirde, varlığını korur ve etkisini gösterir. Söze ilgisiz kalındığında, söz de havada kalır. Söze ilgisizlik, sözün ifade ettiği düşünceye/fikre, örneğin toplumun gündemini işgal eden bir sorunun tespit ve çözümüne yönelik bilgi ve öneriye ilgisizlik demektir. Ama buna rağmen, (hayırlı/faydalı olacağına inanılan) sözü söylemek gerekiyor. Ya da susmak.

Aslında, insan, aşırı derecede ilgili ve meraklı da olabiliyor. Gel gör ki bu merak, emeğe dayalı bir edinim/kazanım isteğinden çok, başkalarının hâl ve davranışlarına yönelik pasif bilgi edinme hevesi, bir bakıma dedikodu merakı şeklinde kendini gösteriyor.

Türkiye'de 17 Aralık (2013) müdahalesiyle başlayan süreçte de söze muhatap bulmak güçleşiyor. Oysa sıra dışı gelişmelerin kendilerine özgü yorumları söz konusu.Alışılmış askerî müdahale devrinden sonra şimdi de yargı ve emniyet müdahalesi mi gerçekleşiyordu acaba?  Örneğin Türkiye'de siyasete 27 Nisan askerî müdahalesinin bugünkü koşullardaki karşılığı, daha doğrusu eşdeğeri, 17 Aralık yargı müdahalesi mi?

İnsanlık sorunlarına duyarlı Türkiye ile ihtilâfa düşmek

Ne oldu bu müdahaleden sonra? Yolsuzluk söylemiyle bazı menfaat çevreleri istismar edilerek, bir yandan içeride kamuoyu tek bir gündeme hapsedildi, diğer yandan ekonomik göstergelerin ülke çıkarlarına aykırı bir gelişme göstermesi sonucunda Türkiye imajı yara aldı. Çevresindeki insanlık sorunlarına duyarlı bir Türkiye, kendi içerisinde kavgalı ve "yolsuzluk batağına saplanmış" bir resim verir oldu. En azından böyle bir algı oluştu dünya kamuoyunda. Amerikan basınında Türkiye eleştirileri sergilendi. Bu eleştiriler yapılırken Suriye'deki terörist rejimin işkenceyle masum insanları sistemli biçimde öldürmesi de eleştirilseydi, Türkiye'yi Suriye siyasetinde yalnızlaştıran küresel aktörlere de bir mesaj verilmiş olurdu. Hiç değilse Amerikan kamuoyu ve uluslararası toplum nezdinde Türkiye'nin Suriye'de devlet tarafından uygulanan azgın şiddet ve tahrip eylemlerine karşı kararlı bir tavır içerisinde olduğu belki anlaşılırdı. Ne ki,  sadece Türkiye idi eleştirilen. Ve eleştiri hiç beklenilmeyen bir yerden geliyordu.

Ne uğurda, ne için eleştiriliyordu Türkiye? Türkiye'nin Başbakanı da bazen sert ifadelerle savunma yapabiliyordu... İki televizyon kanalı ise her vesileyle Türkiye'de kötü yönetim ve yolsuzluk üzerine haberler veriyor... Nefisler kabarıyor.... Ülke geriliyor... Kimsenin gözü bir şey görmüyor. Söze mübâlağalı tepki de  zararlı oluyor.

Suriye'deki katliam kimin umurunda

Tam da bu günlerde o fotoğraflar çıktı meydana. Suriye'de zalim Esat rejiminin muhalif masum insanları sistemli işkencelerle öldürdüğünün kanıtı fotoğraflar... Yıllardır sürdürülen öldürme eylemlerinin belgeleri...

Hiç kimse konuşmaz olmuştu Suriye'deki katliamı. Amerika ve Rusya Suriye katilinin görevde kalması konusunda uzlaşmıştı. Yalnız kalan Türkiye de sesini duyuramaz olmuştu dünyaya. Şimdi bir de kendi iç sorunlarıyla mücadele eder hale getirilmişti. Kim sorumluydu bütün bunlardan?

Geçen hafta bir üçüncü boyuttan ve bunun bilinçsiz kahramanlarından söz etmiştik. Somut olarak bunların kimler olduğu sorusuyla karşılaştık. Bize göre, bunlar bazı çevrelerde gözlemlenen zaaflardan beslenir. Bu zaaflar, belirli küresel siyaset aktörlerince istismar edilir, yeri geldiğinde ise ülke aleyhinde kullanılır.

Şimdi işte o zamandır. Suriye'deki vahşet karşısında sesini en çok yükselten, buna karşı çıkan Türkiye'nin de sesi duyulmaz oldu son zamanlarda. Ülkede ekonomik istikrarın zarar görmesi bir yana, siyasî ve toplumsal anlamda da dalgalanmalar olmaya başladı. Bunlar kimin işine yarar? İyi düşünmek lâzım.

Söz muhatabını bulmazsa, zihin de yolunu kaybeder. "Muhakeme, doğruluk ve itidal" ile bakamaz hadiselere. Böylece mâlûl hâle gelmiş kişinin Türkiye'de savaş kaçkını Suriyeliler batar gözüne. Suriye'de işkenceye maruz kalan on binlerce insanın dehşetengiz yöntemlerle öldürülmesinden bîhaberdir çünkü.

Zulüm ebedî saklı kalmaz

Ama kader öyle tecelli ediyor ki, haksızlık ve zulüm siyaseti büyük çıkar çevreleri tarafından ne kadar gizlenip korunsa da, bir vesileyle dünya kamuoyunun gözleri önüne seriliyor. Başbakan Erdoğan Brüksel'de Avrupa Birliği yöneticileriyle beraber açıklama yaparken yukarıda değinilen işkence görüntülerinin ve tabii ki Esat terörünün gündeme gelmiş olması bu anlamda önemlidir. Esat'ın insanlık suçu işlemekten dolayı uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasının yolu açılmıştır. Bu aynı zamanda Türkiye'nin zalim Esat yönetimine karşı açık ve net tavrının isabetliliğini gösteren bir gelişmedir. Bütün bu belge niteliğindeki yaşanmışlıklar, öldürülmüşlükler neticesinde uluslararası toplumun Suriye yönetimine karşı sessiz kalması düşünülemez.

Her şeyden de önce şu bilinmelidir ki, Türkiye'de güçlü bir siyasî iktidar bölgede birçok haksızlığa engel teşkil eder. Bölgesel ve küresel çıkar siyasetinde denge unsuru olur. Türkiye'nin bölgede etkisiz hale gelmesine zemin hazırlayacak her türlü zaaf terbiye ve kontrol edilmek zorundadır. O zaaflar yüzündendir ki, ülkesini bölgede zayıf düşürecek üçüncü boyutun bilinçsiz kahramanları durumuna düşebiliyor Türkiye'de bazı kişiler ve çevreler.

17 Aralık müdahalesi, bir bakıma, Mikail Gorbaçov'un kavramını ödünç alarak ifade edersek, "glasnost" etkisi meydana getirmiştir. Kişi, kurum ve hadiselere yönelik bir şeffaflık oluşmuş ve konjonktürel/yapısal gerçeklikler fark edilir olmuştur. Bu bir tehlike değil, Türkiye'de siyaset ve kamuoyu beklentisi için faydalı olacak bir gelişmedir. Hatta sağlıklı bir siyaset planlaması ve bürokrasinin kamu yararına etkin hizmet verebilmesi için gerekli bir dönüşüme de kapı açabilir.

icanbol@hotmail.com

www.twitter.icanbol

Yorumlar6

  • BMKPHC 11 yıl önce Şikayet Et
    Tayyip Erdoğan ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasının yolunu açmak. Yazıda son görüntülerle birlikte Esat ın insanlık suçu işlemekten dolayı uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasının yolu açılmıştır denilerek ,Türkiye nin suriye konusundaki net tavrının ne kadar isabetli olduğunun altı çizilmiştir.Diğer taraftan ülkemizde yaşanan son operasyonlara bağlı olarak ta İHH,İnsani yardım,MİT ve TIR olaylarıyla da Türkiye nin teör örgütlerine yardım etmektenTayyip Erdoğan ın uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması için büyük uğraşların verildiğini görüyoruz.Bunları da paralel yapılanma denen unsurları kullanmak suretiyle yapıyorlar.Tayyip Erdoğan her zaman olduğu gibi bu olaylardan sonra da kendine muhatap olarak MİLLETİ almış ve milletimiz de engin ferasetiyle tüm kurulmak istenen tuzakları bozmuş ve deşifre olmalarına katkı sağlamıştır.En köklü çözum ilacı MİLLETTİR .Başbakan bunu çok iyi yapıyor ve milleti onu seviyor.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İsmetlim 11 yıl önce Şikayet Et
    Dik durdukça;diklenenler haddini bilecek -2. Ülkede yaşayan her insanın-grubun devlette rol almak istemesi son derece normaldir.Anormal olan devlette bir yerlere geldikten sonra idari erk olmalarını vehmetmeleridir.Seçimle iş başına gelmiş olanlara şantaj ve kafa tutmalarıdır.Bunlar başlangıçta bu niyetlerini gizleyerek sureti haktan görünüp kol-kola görünüyorlardı,bu böyle diye Şimdi iktidarın; bu art niyet ve kalkışmaları görünce ortaya koyduğu tavrı -dün beraberken iyiydi şimdi canınız yanınca kötü mü oldu-şeklinde eleştiri alması da insafsız bir yaklaşımdır.Aklı başında hiç kimse böyle bir durum karşısında bir şey olmamış gibi davranmaz.Hükümet de eyvallah deyip kabullenemezdi.İyi ki Erdoğan bu ülkenin Başbakanı ve iyi ki böyle bir idari mekanizma iş başında..Çok çok şükretmek lazım.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • İsmetlim 11 yıl önce Şikayet Et
    Dik durdukça;diklenenler haddini bilecek -1. Türkiye geçmişinde yaşadığı kırılma noktalarından birini belki de en zorunu yaşamaktadır.Ama bu sefer ülke kazanacak ve bütün tertipler boşa çıkacaktır inşallah.Zira istihbaratı kuvvetli ve ferasetli bir yapı Türkiye’yi idare ediyor artık.Varlığına kastedmek isteyenlerin deşifre olmasıyla taşlar yerine oturmaya başlamıştır.Bu arada çok şeyler söylenecek iktidara,iftira ve hakaretler uçuşacak havada.OLSUN.Onlar dışarıdaki abileriyle el ele saldırdıkça bilinmeyen gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.Bu dünyada hiç bir şey ilanihaye üstü kapalı kalmıyor,görülüyor da.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • kenan elli 11 yıl önce Şikayet Et
    güçlü ve istikrarlı Türkiye istemeyenlerin OYUNUNA karşı inadına güçlü TÜRKİYE..2. Evet son bir aydır yazılanlarda itibarsızlık örnekleri çoktur. Ancak, özel proje sunumundan kaçınan, içerikli ve olup bitenin daha üst perdeden tesbitini yakalayan yazılara ilgi çoktur..Bu süreçte yapılan tesbitler havada kalmamaktadır. Millet tabanında yer bulan tesbitlerdir yazarın kaleminden dökülenler. Toplum yazılan her yönlü yazıları incelikle süzgecinden geçirerek, söze muhatap kılmakta kendisini. Savaş kaçkını Türkiyedeki Suriyelilerin göze batması (batırılması) da aslında, özel bir proje çalışmasıdır. Ünü bilinen bir bayan gazetecinin, çıkan son katliam resimlerini, bu da Erdoğan'ın şansı demesi, konuya ne denli bakışı resmediyor
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • kenan elli 11 yıl önce Şikayet Et
    güçlü ve istikrarlı Türkiye istemeyenlerin OYUNUNA karşı inadına güçlü TÜRKİYE... Evet güçlü ve istikrarlı TÜRKİYE öncelikle bölgede haksızlığa engeldir. Yazarın son parağrafı gündemi doğru okuma olup, krizin fırsata dönüşümünü işaret ederek önümüzdeki döneme daha da umutlu bakmamızı işaret etmektedir. Güçlü ve istikrarlı Türkiye istemeyenlerin oyunlarına karşı inadına güçlü Türkiye.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat