Çöl Aslanı ve Çöl Tilkisi dersleri...

  • GİRİŞ24.03.2011 07:25
  • GÜNCELLEME24.03.2011 07:25

      Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin sokaklarında insanlar öldürülürken, füzelerle Libya ülkesi tahrip edilip çocuk, erişkin demeden canlara kıyılırken şimdi, yazının başlığına bakılarak,  “aslan-tilki dersleri de nereden çıktı?...” denilebilir. Doğrusu, insanların perişanlığını, meydanlardaki can pazarını gördükçe,  benim de içimden siyaset, güçdevlet, Batılı müdahaleciler gibi konularda ahkâm kesmek gelmiyor pek fazla. Onun yerine, böylesi manzaralar karşısında en doğal haliyle insan yüreğinin bir köşesinde biriken sesi duyurmak isterdim siyaset yapıcılara. Bir de kim duyabilirse ona, onlara…
 
     Çünkü Afrika’da
     dünyanın Ortadoğu’sunda
     bir figân bir ağrı hissiz
     gölgeler arasında sokaklarda
     gözlerin görmediği dünyanın duymadığı
     ötelerde uzaklarda bir feryat sessiz
     çatlatır yeri ben duyarım olur ki
     ağlayabilirim insanlığımla utancımdan
     ağlayabilirim öfkemden…  

    Barutlar uçuşmasın görkemli balonlardan
    ve mermiler öpmesin alnından çocukların…

     Afrika’da, Ortadoğu’da yeni oluyor değil şimdilerde görülenler… Gösterilenler…O ülkede veya bu ülkede az ya da çok izin verilenler, tahrik ve teşvik edilenler… Yeni değil bunlar. Dışarıya yansıyanlar yeni sadece. Yeni gibi geliyor çoğumuza. Oysa Kaddafi 42 yıldır aynı Kaddafi. Libya’da yaşayanlar, orada yaşananlar birdenbire çıkmadı ortaya.  Libya’da  otuz yıldır  iş yapan Türk şirketlerinde çalışanların gözlemlerini şöyle bir dinlemekte  yarar var. Polisin, kendine karşı gelen birini çok rahatlıkla hemen orada öldürdüğüne tanık olan güvenilir bir kişiden bu olayı duyduğumda, çok şaşırmıştım. Hava alanında cebindeki parayı da polisin alıp kendi cebine koyduğunu, buna karşı ise hiçbir şey söyleyemediğini anlatmıştı o güvenilir kişi.  

        Bunlar, hak ihlâlleridir. İnsanın canına ve malına yönelik hak ihlâli. Tüm bunlar ve bugün gözlemlenenler, tamamen olmasa da büyük ölçüde, aşağıda karşılaştırmalı olarak ifade edeceğimiz bir tilki davranışının sonucudur. İçerideki bir zaaf, dışarıdan soygun ve yağma girişimine de zemin hazırlar. 

         Bu kadar uzun bir girişten sonra konunun zahirî (biçimsel ve siyasî) boyutuna gelelim. BM Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararıyla Libya’ya uluslararası müdahalenin yolu açılırken, dünyada konuyla ilgili yapılan açıklama ile sergilenen tavır ve davranışlar da kendilerine has çeşitlilik arzediyor. Bunu beş farklı örnek üzerinde belirtebiliriz.

       Birincisi, Kaddafi’nin tavrı. O,  söz konusu uluslararası operasyonu Batı’nın, hatta “Haçlı Orduları’nın” Libya’yı işgal girişimi olarak görüyor. “Hıristiyan ülkelere petrolümüzü vermeyeceğiz, Libya’da  halk ne isterse o olur”, diyor. Kendisiyle çelişen, inandırıcı olmayan bir söylem.

        İkincisi, Batılı ülkelerin, mal bulmuş mağribî gibi, Libya’ya müdahale edecek uluslararası koalisyonda yer almak için neredeyse birbirleriyle yarışmaları. Hele de daha dün Kaddafi’yi  ayağına kırmızı halılar sererek karşılayan, Elysee Sarayı’nın karşısına  kocaman bir çöl çadırı kurmasını bile onun şanından sayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin  bu defa eski dostunun “deli” olduğunu söyleyerek, bu uluslararası operasyonun baş rol oyunculuğuna soyunmasına ne demeli!...

      Üçüncüsü, Batı’nın müttefiki olmakla beraber Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile tarihsel, kültürel ve siyasî bağları bulunan Türkiye’nin sorumluluk ve denge siyaseti mecburiyeti. Çok hassas davranmayı gerektiren zor bir iş.

       Dördüncüsü, Arap ülkelerinin yapısal özelliklerinden kaynaklanan kararsız, çekingen  ve çelişkili tutumları.

        Beşincisi ise Libya’ya müdahaleye doğrudan destek vermeyen, hatta buna karşı eleştirel bir siyaset izleyen ülkelerin ikincil halkadaki çıkar algılamaları. Rusya, Çin, Hindistan bu türden ülkelere örnek verilebilir .

       Şimdi, burada kim ne kadar haklı ya da haksız, bunun kesin bir yanıtını vermek kolay değildir. Esasen bizim amacımız da bu değil. Burası bir mahkeme değil çünkü. Yapılması gereken,  önce, yukarıda belirtilen birbirinden farklı çıkar/tehdit algılaması ve bununla ilintili siyasî tercihlerin kökenine ışık tutmak, sonra da doğru bilgi temelinde bir kanaat edinip eylemde bulunmayı kolaylaştırmaktır.

       İngiliz Guardian gazetesi, Libya’nın mevcut durumunu Osmanlı zamanından itibaren kısa bir değerlendirmeyle açıklamaya çalışmış. Gazeteye göre, Libya’nın kurumlardan yoksun kalmasının sebepleri arasında “etkisiz Türk hükümranlığı, İtalya’nın zalim sömürge yönetimi, Rommel-Montgomery ikilisinin tank savaşları…ve Kaddafi’nin  42 yıllık sahte devleti” bulunuyor. Ama  Guardian’ın dile getirmediği çok önemli bir husus daha var. İkinci Dünya  Savaşı’ndaki Rommel-Montgomery  tank savaşlarının kısa süreli yıkıcılığından daha beter olan Birinci Dünya Savaşı ertesindeki  İtalya’nın “zalim sömürge yönetimi” öncesinde Ömer Muhtar etrafında tek vücut olan Libyalılara en az on yıl boyunca uygulanan sosyal ve psikolojik zulümden de bahsedilmeliydi. Güçlü silahlarla donamış işgal ordusu karşısında savunmasız kalan Libya halkını coşkulu bir mücadele azmiyle direnmeye cesaretlendiren, vur kaç timleriyle İtalyan komutanların savaş planlarını bozan Ömer Muhtar, bu dönemde gösterdiği cesaret ve inanmışlığından dolayı Çöl Aslanı olarak anılmıştır. O, Muhammed Esed’e göre, Sireneyka Aslanı idi.

      Kaddafi’ye yakıştırılan ise Çöl Tilkisi unvanıdır. Aslan ve tilki hikâyelerinde tilkinin çoğu zaman kurnazlığıyla hayatta kalmayı başardığı görülür. Ama hangi yolları izleyerek ve nereye kadar?... İşin burasının hiç de imrenilecek bir yanı olmadığını herkes bilir.

     Tunus’da, Mısır’da halkın meşru talepleri karşısında diktatörler fazla direnemeyip düşerken, Libya diktatörünün tilkiliği ne kadar sürecek?...Tilkilerin kafalarındaki binbir hesap bazılarını belki bir süreliğine belirli muallaklarda tutabilir, ama taşınılan çokyüzlülük bir gün mutlaka ele verir kendini.

     Çöl Aslanı Ömer Muhtar, Libyalılara öncülük ederek işgalci İtalyanlara karşı on yıl kadar destansı bir direnişin tarihini yazdı. Asla teslim olmayacaklarını haykırdı durdu. İşgalcilere, “bizden sonraki nesillerle de savaşacaksınız”, dedi. Sahte bir mahkeme kurularak hakkında idam hükmü okunduğu zaman, “beni öldürdüğünüzü düşünebilirsiniz, ama ben cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım”, diyerek de meydan okudu İtalyanların şahsında tüm sömürgecilere.

      Bir gazete, Bingazi, Ejdebiye ve Brega yöresindeki halk isyanını “Ömer Muhtar’ın  torunları ayaklandı”, başlığıyla haber yapmıştı. Bu bir bakıma, Çöl Aslanı’nın torunlarının Çöl Tilkisi’ne karşı ayaklanması demekti.

    Hey gidi Kaddafi hey! Ne kadar da yanılttın insanları. İnançlarını, özlemlerini, duygularını istismar ettin bunca insanın. Nesillerin. Bilerek mi yaptın bunu, yoksa, dedikleri gibi, deli misin gerçekten sen?...Tilki misin?... Deli misin?... Yoksa her ikisi birden mi?   Halbûki insanlar senin, Batı emperyalizmi ve Sovyet komünizmi karşısında bir Üçüncü Yol  arayışında olduğunu düşünmüştü. Bundan dolayı da sempatizanların vardı. Türkiye’de de.

       Yetmişlerden bu yana Kaddafi Türkiye için ne anlam ifade ediyordu? Bugün ne yapıyor?... Özellikle de kendi halkına ve ülkesine? Kaddafi, evet,  aslında aynı Kaddafi . İki kimliği var: Biri, emperyalizme karşı kendine özgü tavrı olan bir Kaddafi. İkincisi ise, sürekli halkı ön planda tuttuğunu vurgulasa da, gerçekte, halkın hukuk önünde eşitliği ve özgürlüğü aleyhinde bir siyaset ya da yol izlemesi. Bu da Kaddafi’nin diğer yüzü. 

      Demek ki dışarıdan bakıldığında bir idol olabiliyor, bunun görünüşte haklı sebepleri de olabilir, ama  davranışları bir bütün olarak incelendiğinde gerçek kimlik ortaya çıkıyor. Türkiye’yi 1974 Kıbrıs harekâtında desteklemesi, bunu Müslümanlık ile açıklayabilmesi… Ama aynı kişinin  Osmanlı için yeri geldiğinde “emperyalist” değerlendirmesinde bulunması…. Ya da  Libya halkının üzerine öldürücü silahlarla gitmesi (kendi halkına savaş açmak) , bu arada da kendini “Türkiye de güneydoğu  bölgesinde Kürt halkına  aynı şeyi yaptı” diyerek savunması…

     Çöl Tilkisi,  her zaman gerçeğe uygun davranmıyor, hatta çoğu zaman gerçeği çarpıtıyor… İşine nasıl gelirse öyle… Bu onun “çılgın” ve “deli” yanı belki.   Ne var ki bu özelliği, ülkesine bir uluslararası müdahaleye gerekçe oluşturuyor bugün.

       Bu gelişmeler de gösteriyor ki, Uluslararası İlişkilerde ülkelerin iç yapısı çok önemlidir ve belirleyici bir değişkeni meydana getirir. Sosyolojik ve hukukî süreçlerde yöneten-yönetilen ilişkileri hem ulusal hem uluslararası düzeyde bir ölçü oluşturuyor

      Yalnız bu, otomatikman çalışan bir düzen içerisinde yürümüyor. Burada konjonktürel gerçekliğe bağlı olarak, zaman ve mekâna göre farklılaşan bir uygulama ya da siyaset etkili oluyor.

      “Dün Kaddafi ile çok sıkı ticarî ilişkiler içinde olan, onu kırmızı halılar üzerinde karşılayıp saraylarının önüne bedevî çadırı kurduran Batılı politikacıların amacı neydi, bugün neyin peşindeler?” gibi sorulara esin kaynağı olan Batılı “çifte standart”ı yukarıdaki anlamda bir siyaset tarzına atıfta bulunarak açıklamak mümkün.

      Öyle de olsa, ülke yöneticilerinin akıl ve iz’an yolundan ayrılmamaları, kendileri ve halklarının selameti için ulvî bir görevdir. Çöl Aslanı ve Çöl Tilkisi tecrübesinden anlıyoruz ki, âkıbet nasıl tecellî ederse etsin,  akıl ve iz’an yolundan gidenler en azından bir hoş sadâ bırakıyor geride. Bu yolun dışındakiler ise, ülkeyi içeride ve dışarıda savaşa sürüklemenin ötesinde, gelecek ümitlerini de yıkıyor insanların.

Ibrahim S. Canbolat - Haber 7
icanbol@hotmail.com

Yorumlar23

  • Serdar Hasan 14 yıl önce Şikayet Et
    Kendine Gelme Zamanı. Maalesef islam ülkelerinin genelinde aynı manzara var, bir diktatör veya kral, geri kalmış halklar. Bu durum elbette o insanlar için acı verici olduğu gibi, islamın gayri müslim dünyasından haketmediği biçimde algılanmasına yol açıyor. Oysa Libyadaki yeraltı zenginliği bile sadece 6 buçuk milyon nüfusu olan Libyayı fazlasıyla ihya ederdi. İnsallah tüm bunlar islam dünyası için uyanma ve kendine gelme vesilesi olur, yalnızca sıfatıyla değil, aksiyonuyla ve calıskanligiyla müslüman olunan devirleri görürüz.
    Cevapla
  • Tamer Demirbozan 14 yıl önce Şikayet Et
    Sarkozynin akli dengesi yerindemi acaba. Bana bir zamanlar meşhur olan apache kabilelerinin liderlerini hatırlatıyor. Libyaya müdahale şeklinde isteyen herkes Libyayı vurabilir gibi bi demeçten sonra cidden düşünür oldum. Acaba gerçekten Kaddafiden Sarkozynin ne farkı var. Ancak Apache kabilelerinde görülen şuursuz ve tamamen paranoyak bir yaklaşım şekli ile müdahaleyi savunması şüphelerimde haklı olduğumu ispatladı. Önümüzde araştırılması gereken ciddi bi konu var. Fransızlar Apache lerin soyundanmmı geliyor acaba. Bu adam liderleri olduna göre
    Cevapla
  • Ty 14 yıl önce Şikayet Et
    Araplar Korkak Değil. Korkak olan, satılık olan onları zulümle yöneten Kaddafi gibi diktatörler. Kimse halkı suçlamasın. Bugün tanklara, uçaklara karşı, eğitimli paralı katillere karşı özgürlük ve adalet için savaşan Libyalıların yaptığını hagimiz yapabilirdik? Asıl ticaret için o ülkelerin halklarını yanlız bırakanlar utansın. Korkak olan, değişimin gelmeyeceğini düşünenler utansın. Şu Araplarda diye söze başlayan ırkçılar utansın. Ama artık bir umut var. Diktatörlerden sonrası daha güzel olacak. Umarım ortadoğu barışı bulur.
    Cevapla
  • İsmetlim 14 yıl önce Şikayet Et
    tarih yazılıyor... Gerçekten bu gün ,Başbakanın dediği gibi Libyada bir tarih yazılıyor.Aktörlere ve fotoğrafa baktığımızda aynı senaryoları farklı zaman ve mekanlarda görür gibi oluyoruz.Ama bir fark var.Kim ne derse desin artık batının ve ABD nin gerçek niyetini bilen ve ona göre de politika belirleyen bir büyük düşünüş var Türkiyede.Bu da biliniyor dünyada.Ama bu noktada basiretli olmak herkes için gerekli.Küçük hesapların ötesinde -Hakkın teslimi-noktasında.
    Cevapla
  • İsmetlim 14 yıl önce Şikayet Et
    tarih yazılıyor... Gerçekten bu gün ,Başbakanın dediği gibi Libyada bir tarih yazılıyor.Aktörlere ve fotoğrafa baktığımızda aynı senaryoları farklı zaman ve mekanlarda görür gibi oluyoruz.Ama bir fark var.Kim ne derse desin artık batının ve ADDnin gerçek niyetini bilen ve ona göre de politika belirleyen bir büyük düşünüş var Türkiyede.Bu da biliniyor dünyada.Ama bu noktada basiretli olmak herkes için gerekli.Küçük hesapların ötesinde -Hakkın teslimi-noktasında.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat