Muhalif olabilmek, hakkı teslim etmek
- GİRİŞ07.07.2011 00:30
- GÜNCELLEME07.07.2011 00:30
Herhangi bir şeye karşı çıkmakla, onu desteklemek arasındaki esas farklılık ya da belirleyici ölçüt nedir? Burada sübjektif bir tercih mi etkilidir, yoksa nesnenin/olgunun kendi gerçekliği mi?
Birincisinde bir tür keyfîlik hâkim iken, ikincisinde işin haklılık yönü (doğruluk) öne çıkar. Bu yüzden, ikisini birbirinden ayırt etme yükümlülüğü vardır. Peki, kimdedir bu yükümlülük?
Yükümlülük, karşı çıkarak veya destekleyerek söz konusu eylemde bulunandadır. Konuşan ya da yazan kişidedir.
Yazarın üç önemli mecburiyeti
Yazar olmanın sorumluluğu… Basit bir şey değildir bu. Yazarın üç önemli mecburiyetini şöyle dile getirebiliriz: Önce, ele aldığı konu içeriği hakkında yeterli bilgi birikimine sahip olması gerekiyor. İkinci olarak, söz konusu bilgi birikiminin belirli bir yazım metoduna uygun biçimde okura sunulması şart. Üçüncüsü, ilgili konuya muhalif ya da destek olma durumudur. Burada yazarın tavrı (tercihi), daha önceki iki husus (mecburiyet) ile bağlantılı olarak ortaya çıkar. Yazara güven ya da güvensizlik de bununla ilgili.
Bundan sonra şu soruyu sorabiliriz: Okura hitap etmek üzere yazmanın, başka bir ifadeyle, yazar olmanın anlamı ve hikmeti nedir? Niçin yazarlık diye bir uğraşı ya da iş vardır? Herkesin yazar olması normal midir? Yazarlık işi icra edilirken okurun elde edebileceği bir fayda söz konusu değil mi? Örneğin bir gazetede veya bir yayın kurumunda yazarlık eyleminde bulunmanın ölçütü ne olmalıdır? İsteyenler mi yazmalı, yoksa istenilenler mi? Bunun teknik ve meslekî bir zorunluluğu yok mu? Yalnızca okurun ya da kurumun beklentisi midir öncelikli olan?
Bunlar üzerinde ciddiyetle düşünmek durumundadır yayıncı ve okur. Toplumun aydınlanması yoluyla faydalı bilgi ve muhakeme temelinde kendi kanaatını oluşturmasına aracılık etmektir gerekli olan. Ve böylelikle, ülkenin gelişmişliği ve istikrarı için bir şeyler üretmek.
Yazar, yazdığı konuya hâkim olma yükümlülüğünün yanı sıra, dili de doğru kullanabilmelidir. Öyle yazılar görüyoruz ki, yazarın meramını ifade etmekten âcizdir. Bir fikre sahip olmak ve bunu alelacele söze dökmeye çalışmak yeterli değil yazarlık için. Özensiz, itinasız biçimde söz sarf etmekle fikir de asıl işlevini ve ağırlığını yitirir. Kargaşaya sebep olabilir.
Trafik işaretleri gibi
Dildeki noktalama işaretlerinin trafik işaretlerinden pek farkı yoktur… Özellikle de virgül. Eğer olması gereken yerde bulunmazsa, trafik kazası gibi dil kazalarının meydana gelmesi kaçınılmaz olur. Lise yıllarındayken bir hocamız şu örneği vermişti: “Oku da adam ol baban gibi eşek olma”.
Bu örnekte, virgülün kullanımına bağlı olarak, baba, adam da olabiliyor eşek de: Oku da adam ol baban gibi, eşek olma. Ya da; oku da adam ol, baban gibi eşek olma.
Demek ki, dilde sözün kullanımından doğan haksızlıklar da olabiliyor. Haksızlığa karşı çıkmak, özellikle de bir yazar için, her hâl ve koşulda gerekli bir görev olmak durumundadır.
Bu arada yazarın anlaşılmazlığı, iki şekilde gündeme gelebilir. Ya uygulanan çözümleme düzeyi itibariyle, ya da yazarın teknik yükümlülük kriterini yerine getirmeyişinden. Birincisi, uzun vadede okur ve toplum/ülke düzeyinde gelişmişliğe hizmet eder. Ama ikincisi vahimdir. Burada, yukarıda değindiğimiz yazarlık nitelikleriyle ilgili bir sorun söz konusudur.
Yazarın teknik yükümlülük kriterini hiçe sayan bir yazı örneğini, Haber 7.com yazarlarından birinin yazısından kopyalayarak aktardığımız şu cümlede görmek mümkün:
“Dilsel örüntü mekanizmasına, toplumu düzenleyen araçlarından olan yasaları ve hukuku anlamak bağlamında bakıldığında ise mademki anlaşmak üzerine kurulu bilgiyi anlamak söz konusu...”(*)
Yukarıdaki cümleyi yazan değerli kardeşimizle daha yenilerde bir yerde karşılaşıp dil öğrenimi ve öğretimi konusunda, özellikle belirli teknikler ve beklentilerle ilgili olarak, ortak bir düşüncede buluşmuştuk. Bu mutabakat, örnek verdiğim cümledeki yanlışlığa karşı çıkmamıza mâni değildir. Yazarlığın böyle bir yükümlülüğü ve zorluğu da var. Bir hususta, karşınızdaki kim olursa olsun, hakkı teslim etmek durumundasınız; ama başka bir hususta, yukarıda açıklamaya çalıştığımız sebeplerden dolayı muhalif olmanız gerekiyorsa, bundan da kaçamazsınız.
Her işte hakkı söylemek ve ortak faydayı bulmak
Aslında bu sadece yazarlıkla ilgili değil. Her konuda ve her işte hakkı söylemek, haksızlığa karşı çıkmak esastır. Bunu bazen bilinçli olarak, bazen de farkında olmadan yapar insan. Eğer tarafların niyeti halis ise, sonuçta ortak fayda meydana gelir. İyi de olur baştaki farklı duruşlar. Yeniden düşünmeye mecbur bırakır insanı. Söz ve davranışların belirli ölçütlerden geçmeden orta yere dökülmesinin doğuracağı kötü sonuçlar hakkında fikir sahibi olunmasını sağlar.
Burada, lise birinci sınıfta iken yaşadığımız bir hadiseyi okurlarımızla paylaşmak, meselenin salt teorik söylemde kalmaması bakımından yararlı olabilir. Dersimize ilk defa giren titiz ve öfkesini dışa vuran bir öğretmenimizin bizleri belirli bir disiplin çerçevesinde yetiştirme isteğini, doğal olarak da bunun gerektirdiği davranış biçimini, bu satırların yazarı o zamanki algılamasıyla biraz haksızlık olarak değerlendirip bunu da, belli ki, yüz ifadesine yansıtmış olduğundan, aradan birkaç gün geçtikten sonra öğretmenin gelip sıranın üstündeki kimya defterini tutarak, “bu nasıl yazı oğlum?!” şeklinde sert tavrıyla karşılaşmıştı. Oysa yazısını diğer öğretmenler beğenirdi. Disipline sokulma sırasının kendine geldiğini düşünen, ama aslında bunun gereksiz olduğuna da inanan bu öğrenci, öğretmenin üçüncü kez sorduğu ısrarlı ve öfkeli sorusu karşısında, ne olacaksa olsun artık diye düşünerek, kestirmeden, “işte öyle yazı!...” demişti. Bunun üzerine, bir süre gerginlik yaşandı… Sonra öğrenci ve öğretmen arasında daha başka sorular ve cevaplar ışığında zihinlerdeki önyargıların ve farklı algılamaların aydınlatılması süreci başladı. Sonra anladık ki, bu öğretmenimizin ülke ve insan sevgisiyle dolu bir yüreği var. Tek amacı, çalışkan ve üretken insanlar yetiştirmek. Üretkenliğe verdiği önemi bizzat gösterdi, o yıllarda üniversite sınavına girip inşaat mühendisliğine kayıt yaptırarak.
Şimdi, öğretmenlikten emekli olduktan sonra, inşaat mühendisi olarak ülkesi ve toplumu için üretmeye devam ediyor. Arada bir telefonla görüşüyoruz. “Evladım, canım benim” derken yüreğindeki sevgiyi de hissettiriyor.
Sevgi ve saygıyla anıyorum sizi, Mehmet Yamaç hocam. Farklı tarzlarda da olsa, hakkı söyleyerek ortak faydada buluşma yolunu, yalnızca sözle değil, lisan-ı hâl ile de ifade etmeniz, herkese ders olmalı.
Prof. Dr. İbrahim S. Canbolat - Haber 7
icanbol@hotmail.com
(*) http://www.haber7.com/haber/20110703/Oncelik-verilmesi-gereken-dil-hangisi-olmali.php
Yorumlar8
-
abdullah oğul
14 yıl önce
Şikayet Et
M.Özel. M.Özel yorum yapacağım,cevap vereceğim derken komik duruma düşmüş.
Beğen
Cevapla
-
İsmetlim
14 yıl önce
Şikayet Et
m.özele. Önemli olan anlaşılır olmaktır,felsefe yapmak değil.Cümlelerin arasına bazı kelimeler koyarak farklılık arzedip fiyakalı görüntü sergileyebilirsiniz.Ama okuyucuyu cahil yerine koymak bir yazar için düşünülemeyecek bir pozisyondur.Kaldı ki hiç kimse yazınızı anlayamadım demedi. Artık sokaktaki vatandaş bile sezgilerinde yanılmıyor.Yani cahil değil.Bir durum değerlendirmesini sanki esrarengiz hadiselere sırdaş vakıa gibi görüp fikirler serdediyorsunuz.Haber 7 den istediğiniz o onbeş sayfalık alanı umarım cahil olarak kabul ettiğiniz okuyucular için değil ,kendi özeleştiriniz için kullanırsınız.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
kenan elli
14 yıl önce
Şikayet Et
yazının konu seçimi ve ortak fayda (2). İdeal dil ve anlatımda önemli ve öncelikli olan, yazarın kendi yazılarında bunu okuyucusuna
göstermesi olmalıdır. ki, yazar yazılarında buna uygun kalem oynatmaktadır. Yazıda diğer yazar ve yazılardaki eksiklikleri tesbit ile bunun üzerinden kalemin oynatılması gereksiz. genelde bakıldığında, okuyucu tüm yazı ve yazarları takibetmekte zaten.
Beğen
Cevapla
-
kenan elli
14 yıl önce
Şikayet Et
yazının konu seçimi ve ortak fayda (1). Yazarın KONUSU, diğer yazarlar ve hele de okuyucu kitlesi hiç olmamalı. Bu duruş, hiç yoktan cephe açılmasına zemin hazırlar. Aslolan serbest ve özgür bir ortamda, artısı-eksisi ile tüm yazı ve yazarların okuyucu ile buluşmasıdır. Okuyucu zaten, yazarın konular ile ilgili yorum ve görüşünü almaya, bunun üzerinden de ölçme ve değerlendirmeye hazır olarak yazıları okumakta. Teorik konular üzerinden bir bakışla, bir tarafı yetersiz ve eksik yönü ile değerlendirme konusu yaparak doğruları tavsiye etmek ve anlatmak yerine, güncel konu ve gelişmeler üzerinden görüş ve değerlendirmeler, okuyucuya ve yazara güç verir, kazanım sağlar.. okuyucu ağırlıklı bunu bekler. sonuçta yazarın hedeflediği ortak fayda da sağlanmış olur.
Beğen
Cevapla
-
İsmetlim
14 yıl önce
Şikayet Et
Sözün özü. Mustafa Özel'in yorumlarını görünce alıntı yapılan ilgili yazının tamamını okudum.O yazıdan yazarın alıntısına benzer (her tarladan bir kezek misali) birçok alıntıyı burada ben de koyabilirdim.Aslında yazar verdiği örnekle bu karşı çıkışının ilgili şahsa bir fayda sağlayacağını da düşünmüş olabilir.Yoksa yazıda; Mustafa Özel'in
fazlaca alınganlık gösterip -aşağılandım kişiliğim rencide edildi-anlamını hissettirecek değerlendirmeleri isabetli olmamıştır.Yazının bütününe bakıldığında ve M.Özelin de paylaşımları Yazarın haklılığını pekiştiriyor sanki.
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle