Ateistlerin ipliğini pazara çıkaracak sözler
- GİRİŞ22.09.2011 08:09
- GÜNCELLEME22.09.2011 08:09
Gazeteci Ezgi Başaran, ateist yazar Alain de Botton ile Radikal’de ( 19.09.2011) bir söyleşi gerçekleştirerek, belki fark etmeden, ateizmin ipliğinin pazara çıkarılmasına vesile oldu. Ateistlerin ipliğini pazara çıkaran sözler, Fransız isimli ama İngiliz uyruklu yazar Alain de Botton’a ait.
Ateistler için Din kitabının yazarı Alain de Botton, kendince çok geniş boyutlu olduğunu düşündüğü bir soruya takmış kafasını: “Diyelim ki kimse Tanrıya inanmıyor. Şimdi ne olacak?” diye soruyor. Ve, tanrısızlıktan yola çıkıp toplumun/insanın gereksinimlerini başka yollarla karşılamayı arayarak, gerçekte, ister istemez Tanrı’ya varıyor. O bunu hâlâ kabul etmiş değil, oysa aşağıda belirteceğimiz sözlerinden ve mantık izleğinden de anlaşılacaktır ki, ateist yazarın Tanrı’yı gereksiz görürken izlediği yol Tanrı’ya çıkarıyor onu. Bunu hemen anlıyor titiz bir gözlemci, okuyucu.
Dinin beşerî ve sosyal işlevi
Marks’ın “yanılsama” teorisine benzer bir yaklaşımla, dinin insanların iç dünyalarını, hayata bakışlarını belirli bir anlam (yanlış bilinçlenme) ışığında organize ettiğini söyleyen yazar, her ne kadar yanlış bulsa da, dinin kabul görmüş beşerî ve sosyal işlevini sorgulamıyor. Onu sorgulamanın faydasız ve gereksiz olduğunu biliyor. Dinin öğretisine, fikirlerine inanmıyor, ama dinin toplumdaki işlevine ilgi duyuyor, bu işleviyle dinin önemli bir ihtiyacı karşıladığına inanıyor. Ama Tanrı’ya inanmıyor.
Öte yandan, ateist Richard Dawkins’in “Tanrı saçmalıktır” demesini de tasvip etmiyor, daha yumuşak bir üslupla açıklama getirmek istiyor ateistliğine. “İnananlara hakaret etmeden”. De Botton, “inanmak bir saçmalıktır” deyip işin içinden sıyrılamıyor. Tanrıya inanmıyor, ama bu inançsızlığın getirdiği boşluktan kurtulmak istiyor. “Bir adım sonrası” ne olacak? Ona göre birçok insan ılımlı ateisttir ve bu sorunun yanıtını arıyor, ateistliğin sonunun nereye varacağını çözmeye çalışıyor. Çünkü “erken dönem fanatik ateizmi” ikna edici olamamıştır, bunun aşılması gerekiyor yazara göre.
Peki, bu nasıl olmalıdır? İşte yeniliği burada yazarın önerisinin. Dinin önerdiği yaşamsal pratikler reddedilemez olduğuna göre (ki ateist yazar bunu kabul ediyor), insanı “yanlış” bir bilinçlenme sonucunda Tanrı inancına götüren din içerikleri yeniden yorumlanıp düzenlenmelidir. O zaman, beklenen o ki, din varlığını sürdürecek ama Tanrı olmayacak.
Hayatın anlamı sorusuna dinin yanıtı
Tanrısız din mi? Evet. Bu durumda din, bir kültürel olgu ve sosyal muhteva anlamında fayda sağladığı ölçüde, yadsınılmayan bir gerçeklik olarak kalacaktır. Yazarın sözlerinden bu anlaşılıyor. O, yukarıda bir gücün var olduğunu reddettiği için içsel olarak bir eksiklik hissetmediğini ifade ediyor. Ama dinlerin çok büyük ölçüde ilgisini çektiğini de itiraf etmekten çekinmiyor. Hattâ, “hayatın anlamı nedir sorusuna cevap mı kalmıyor dinler olmazsa?” şeklinde kendisine yöneltilen soruya da kaçamak bir yanıt veriyor: “Halbuki öyle olmayabilir”, diyor. İnsanın içindeki boşlukları doldurabilmek için “din kadar sistematik bir yöntem” geliştirilemediğini, dinin insanın iç dünyasının “eğitim sistemi” olduğunu söylüyor.
Dinin herhangi bir ideolojiyle ikame edilemeyeceğini savunan Alain de Botton, inançsız kişilerin de dinin ruhani/manevi boyutunun dışında kalan kısmından yararlanabileceğini söylerken, aslında, dinin kültürel ve toplumsal mevcudiyetini kabullenmiş oluyor. Ancak, onun maddî olmayan yanını reddederek, dinin temel özelliğini ve dolayısıyla varoluş koşullarını tanımıyor. Bu da onu büyük bir çelişkiye düşürüyor. Materyalizmden beslenen ateizmin esas açmazı burada. Ateist Alain de Botton, dinin ateistler için bile faydalı olacağını vurgularken, bir anlamda, bu konudaki geleneksel katı materyalist söylemin yumuşatılmasını öneriyor.
Şimdi biz bütün bunlardan sonra şunu sormak durumundayız: İnsan ve toplum için böylesine hayatî bir rolü ifade eden din, nasıl olur da onun esas öğretisini ve uygulama biçimini borçlu olduğu (olması gerektiği) bir Tanrı’dan yoksun kalır? Tanrısız bir din, gerçek anlamda, nasıl mümkün olur?
Bu konu entelektüel düzeyde de tartışılmıştır. Ateizmin dışında teizm, agnostisizm gibi düşünce akımları ortaya çıkmıştır. Teizm, Tanrının varlığını kabul eder, gerekli görür. İnsanları doğruluğa ve iyiliğe sevk etmek için Tanrı, din(ler) ve peygamberler göndermiştir. Demek ki, din, Tanrının varlığını gerektiriyor. Dinin yararlarını dile getiren ateist Alain de Botton, esasında, Tanrının varlığını da zımnen kabul etmiş oluyor. Onun izlediği mantıktan çıkan sonuç budur.
Düşünce tembeli bir akım olan agnostisizm ise Tanrının olup olmadığının bilinemeyeceğini savunur. Agnostisizm, bilinmezcilik demektir. Kimi zaman bu düşünce tembelliğini bilim adamları bile üstleniyor. Böyleleri için;
“Hem bilimci
Hem bilinmezci
Olabiliyor insan
Profesör açıkladı
Agnostik inancını”[*],
demiştik bir yerde. Türkiye’de bir profesörün, kendisinin kültürel anlamda Müslüman, ama hayat görüşü itibariyle agnostik (agnostisizm taraftarı) olduğunu söylemesinden sonra.
Bir de deizm var: Yaratıcının olduğunu kabul eder, din üzerinde durmaz. Biz de bunun üzerinde durmayalım.
Din yolundan Tanrı’ya varmak
Tekrar “Ateistler için Din”in yazarına dönelim. Onun söyledikleri, bilinmezciliği savunan bilimcinin düşünce tembelliğiyle karşılaştırıldığında, daha umut vericidir. En azından ateistler için. Çünkü o bir labirentte çıkış yolu arayan kimse gibidir. Din yolunun rehberliğinde ilerliyor. Kendisi Tanrıyı görmek istemese de, o yoldan gidenler mutlaka Tanrıya varacaktır.
Birinin toplum için bir sebze- meyve bahçesini gerekli görürken, kendisinin ondan istifade etmemesine benzer bu. Onu reddetmesine…
O zaman, bırak, “açlığıyla doyursun midesini” mi diyelim? Hayır, öyle demeyelim. İşaret ettiği din yolunun sonunda, umalım ki, kendisi de bulsun Tanrıyı… Ateizmin ipliğini pazara çıkaracak cinsten çünkü onun sözleri.
[*] İbrahim Serhat Canbolat, Dünyanın PoetikDili. Kültürlerarası Şiir, Alfa Aktüel, 2009.
İbrahim S.Canbolat / Haber 7
icanbol@hotmail.com
Twitter.com/icanbol
Yorumlar11
-
Şahin KARATAŞ
14 yıl önce
Şikayet Et
İnananların daha hoşgörülü olduğunu kabul etmiş bir filozof. "Görüp göreceğimiz tek dünyanın bu dünya olduğuna dair temel ateist öğretisine uygun bir hayat sürsek de, cennete inananların derin bakış açılarını benimsemek için çaba göstermeliyiz." diyerek esasında kendi savı içerisinde çelişmiş bir filozof. Hocamızın da değindiği gibi, ateistliğin savunuculuğunu yaparken Tanrı'nın varlığını ispatlıyor bir noktada. Ateist görüşlere cevap vermeye bir noktada gerek duyulmaz. Çünkü bir çoğu yadsırken kanıtlamış duruma düşüyor. Tanrı yok derken , var anlamını gizleyemiyorlar.
Beğen
Cevapla
-
mehmet nacar
14 yıl önce
Şikayet Et
NEFSİNİ İLAH EDİNEN. Casiye Suresi 23. ayette Rabbimiz:"Heva ve hevesini ilah edinen ve Allah'ın (kendi katındaki)bir bilgiye göre saptırdığı kulağını ve kalbini mühürlediği,gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?Şimdi onu Allahtan başka kim doğru yola eriştirebilir?Hala ibret almayacak mısınız?"buyuruyor.
Dolayısıyle Allaha inanmadığını söyleyen kişi kendi arzularını ilahlaştırıyor.Yazarın yorumuna katılıyor ve şöyle diyorum:"Aslında herkes ve her şey Allah'a muhtaç.Fakat kimileri bunun farkında. Kimileri de deve kuşu gibi kafasını toprağa gömmüş.Kimsenin kendisini görmediğini zannediyor."
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
mermus
14 yıl önce
Şikayet Et
“Diyelim ki kimse Tanrıya inanmıyor. Şimdi ne olacak?” diye soruyor.. Tanrının da çok umurundaydı.
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
ahmet gençaslan
14 yıl önce
Şikayet Et
ASLINDA HERKES BİR YARATICI OLDUĞUNA İNANIYOR AMA AYKIRILIK HOŞLARINA GİDİYOR.. Aslında herkes Allahın varlığına inanıyor.İnanmayanlar ise sadece inananlara aykırı bir fikir öne sürmek için böyle davranıyorlar. Ben çok defa şahit olmuşumdur: inanmayanların başı dara düştüğünde Allaha nasıl yakardıklarına.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
Serdar H.
14 yıl önce
Şikayet Et
Ruhani Yoksunluk. Allain de Bolton, "Tanrıya inanmıyorum ve hayatımda hiç ruhani yoksunluk hissetmedim" diyor. Benim kafama takılan da burası.
Her insan mutlaka çok korktuğu, sıkıntıya düştüğü vb. bir zamanda acizliğini hisseder ve acziyetten münezzeh bir güçten yardım istemek ister diye düşünüyorum.
Diyelim ki bir ateist normal zamanda varlığı sorgulamak yerine devekuşu misali kafayı kuma gömüyor, peki çaresiz olduğu anlarda ne yapıyor?
Beğen
Cevapla
Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle