'Ölümün de hukuku var', öyle mi?
- GİRİŞ29.09.2011 08:45
- GÜNCELLEME16.10.2015 15:38
Ölümün hukuku, suçsuzu öldürmemeyi gerektirir
Bu hafta yazmayı düşündüğüm konu bu değildi. Katillerin bombaları, kurşunları ortamı kanla kirletmeseydi, ülkeyi yeniden acılarla sarsmasaydı, aşkı yazmak istiyordum. Beşerî aşkı… Zaten aşk beşerîdir. Beşerî makamdan yücelere, İlâhî ufka doğru bir yöneliştir, aslında, aşk. Aşk eğer aşk ise, budur. Değilse, adı anılsa bile, gerçekte yok demektir.
Aşkın beşerîliğinin mantığını açıklamak, belki başka bir yazının konusu olabilir. Aşk, var olanı bilme, tanıma istenciyle düşer kalbe. Yok saymak değil, var kılmak esastır aşkta. Şimdi ise ölümlerin, (aşksızlıktan) öldürmelerin hoyratlaştırdığı şu günlere baktığımızda ne görüyoruz?
Dağın ardına değil sadece, beri tarafına da bakın
Dağın ardına değil sadece, kentin kaldırımlarına, caddelerine bakın. Masum insanları, genç kızları, hâmile kadınları ve doğmamış bebeği öldürüp kaçan teröristlerin dağlardan, sınır ötesinden toplanan cesetlerinin kırık tabutlara konularak getirilmesine ağıt yakacağınıza, en azından “ben de kınıyorum” deyin şu katillerin yaptığını.
“Ölümün de hukuku var”, öyle mi? Öldürülen teröristleri it ölüsü toplar gibi değil de, şehit edilen askerler gibi onurlu biçimde defnetmek gerekirmiş… Ölümün hukukundan söz ediyorsak, suçsuzu öldürmemek gerektiğini bileceğiz önce. Suçsuz insanları sokakta yürürken, otomobilde yolculuk ederken, annesinin karnında iken bombalarla, roketlerle öldürmek de yoktur “ölümün hukuku”nda. Toplumun vicdanı sayılması gereken bir yazarın dağın ardına baktığı kadar, insanların dolaştığı çarşı pazara da bir göz atması gerekmez mi?
Bir halkın mağduriyetini, zulme uğramışlığını dile getirip onlar için refah ve özgürlük talebinde bulunmak başkadır; silah gücüyle köyleri, kentleri basıp suçsuz insanları öldüren teröristler için insanlık edebiyatı yapmak başkadır. Burada ferasetli bir ayırım mecburiyeti vardır.
Bir hafta içerisinde bunca suçsuz insanın canına kıyan teröristlerin yaptıklarını hiç kınamayıp da bu cinayet eylemlerini Kürt sorununa güya çözüm arama vesilesi yapan yazar takımını ben burada kınıyorum.
Hindistan Müslümanları ile Türkiye Kürtleri aynı değil
Türkiye’deki siyasî Kürtçülük hareketinin Türkiye Kürtlerinin tamamını temsil etmemesini, Müslümanların Hindistan’dan ayrılarak yeni bir devlet (Pakistan) kurmasını savunan M.Ali Cinnah önderliğindeki Müslüman Birliği’nin de Hindistan’daki Müslümanların tamamını temsil etmemesine benzetmek, hiç isabetli değildir. İngiliz sömürgesindeki Müslümanlarla Türkiye’deki Kürtler arasında hem geleceğe ilişkin amaç, hem de sosyolojik durum farkı var. Devlet bazı kesimleri Kürt meselesiyle ilgili muhatap kabul edip görüşme yapacaksa yapsın, ama böyle bir benzerlik kurmak asla doğru değildir.
Öte yandan, teröristlerin sivil vatandaşları öldürmeleri karşısında sessiz kalarak, dağdakilerin savunuculuğunu üstlenenlerle ilgili şöyle bir soru da geliyor insanın aklına: Acaba bunlar birilerinden, bir yerlerden mi çekiniyor? Kendilerini çok fazla angaje ettiler de, şimdi bıçağın kemiğe dayandığını gördükleri halde, vicdanlarının sesini bastırmak zorunda mı kalıyorlar?
Üst irade etkisi
Türkiye’de bir siyasî Kürtçülük hareketinin var olduğu artık herkesçe biliniyor. Kürtlerin çok az bir kısmını temsil kabiliyetinde olan bu hareketin çeşitli kolları var. Hem askerî hem de sivil görünümlü çalışmalar yapılıyor. Ne var ki, burada üst iradeye rağmen politika belirlemenin zorluğu, özellikle 12 Haziran 2011 seçimleri sonrasında dikkat çekici bir biçimde kendini göstermiştir. Üst iradeyi nerede, kim(ler)in şekillendirdiği konusunda muhtelif görüş ve işaretler var. Bir silahlı örgüt olan PKK’nın yanı sıra şimdilerde (2005’den itibaren) şehirlerde faaliyette bulunan bir KCK (Kürdistan Halklar Konfederasyonu) da gündemde. Savcılık iddianamesine göre, bu oluşum, Kürt kökenli belediye başkanlarını ve milletvekillerini kendi metotları gereğince yargılayan, onlara bazı şeyleri yasaklayan bir suç örgütüdür. Yurtdışında da organları var.
Demokratik bir yol izlenerek seçilmiş milletvekillerinin halk iradesini temsil etmeleri beklenirken, bunların da hâlâ Meclis’e gelip yemin etmemiş olmaları, acaba kendi tercihlerinin bir sonucu mudur? Merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Kriz Grubu (ICG) tarafından hazırlanan bir rapor, bu konuda bazı ipuçları edinmemizi sağlıyor. Sözü edilen raporda, Türkiye’deki Kürtçülük hareketinin, seçilen Kürt milletvekillerin Meclis’e girmelerine izin vermesi gerektiği öneriliyor. Demek ki bu kadar bariz bir üst irade etkisi söz konusudur. Yabancı raporlara bile geçtiğine göre!..
Bu raporun açıklanmasından birkaç gün sonra BDP milletvekillerinin yemin edeceklerine dair karar alındığı haberinin gelmesi de çok ilginçtir. Bunlar, bir durum tespiti anlamındadır. Yukarıdaki (bize ait) tepkisel sözler, bir duyarlık ve hakkaniyet çağrısı olarak değerlendirilmelidir.
Siyaset için asgarî müşterek zemini
Evet, sorumluluk siyasette, ama yalnız iktidarda değil. Meclis’te temsile hak kazanmış bütün siyasî partilerin sorumluluğu vardır. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, teröre karşı tüm siyasî partileri ortak bir çözüm girişimine çağırması ve hükümete de bu konuda destek vereceklerini açıklaması, Türkiye’de siyaset için bir asgarî müşterek zemini yaratılmasına hizmet edebilir. Siyasette ortaya çıkabilecek böyle bir sinerji (ortak etki), AK Parti iktidarının yıpratılması da hedefleri arasında bulunan güncel terörle mücadele için ayrıca yararlı olur.
Bakmayın siz bugünlerde, özellikle Ortadoğu’da ve Batı’da, Türkiye’nin (Başbakan Erdoğan’ın şahsında) bolca pohpohlandığına. İçerde ve dışarıda tuzaklar da ayarlanabiliyor Türkiye’ye her zaman. İşte bütün bunlara karşı TBMM çatısı altında siyasette asgarî müşterek zemini oluşturmak, bu aşamada elde edilecek büyük bir kazanç olur Türkiye için.
İbrahim S.Canbolat / Haber 7
icanbol@hotmail.com
Twitter.com/icanbol
Yorumlar9
-
Ahmet Kır
14 yıl önce
Şikayet Et
Kürtler, biz ayrılmak istemiyoruz, biz kimseden ayrı devlet istemedik diyor. İsteyenleri de sevmiyoruz ve bu katiller güruhuna oy vermek de istemiyoruz diyorlar. Kürtlerin dışında, vatan dahilinde ve haricinde ne kadar dinsiz imansız, ahlâksız ve şerefsiz varsa, "olmaz, size mutlaka bir devlet kurmak zorundayız diyor. Nedeni besbelli ve açık. İsrail CFR sinin "Arzı Mevuz"unu gerçekleştirmek için, FIRAT İLE DİCLE ARASININ yumuşak lokma olması gerekmektedir. Sureti haktan görünen yazar çizer takımının bazısı saflıklarından ve inandırılmışlıklarından olabilir, ancak büyük çoğunluğu bu katil sırtlanların ve onların başının affedilmesi ve kürtlere sözümona devlet kurulması yolundaki söylemlerinin arkasında, kuvvetle muhtemeldir ki ABD'nin ve Sİyonist İsrailin ve bunların paralelinde çıkarı olan Hıristiyan dünyasının attığı pis kemiklerin etkisi vardır. Bu kadar insan sevgisi içinde olanların, BİR NEBZE OLSUN MÜSLÜMANLAR için de zamanında zerrece çaba sarfetmeleri beklenirdi. Avrupanın da "bunları ayırmazsanız sizi almayız" demeleri aynı plânın parçasıdır.
Beğen
Cevapla
Toplam 2 beğeni
-
EfRa
14 yıl önce
Şikayet Et
hep. geriye dönüp muhalefeti eleştiren başbakan neden terör konusunda "bizden önce şu kadar terör vardı. biz geldik şimdi şu kadar terör var." diyemiyor :))
Beğen
Cevapla
-
ahmet gençaslan
14 yıl önce
Şikayet Et
HUKUKİ ÖLÜM ALLAHIN EMRİ İLE( ECEL İLE) ÖLÜMDÜR.. Dört tane dağ eşkiyasının kurşunları ile ölümü ben ölüm saymam, olsa olsa kahpe kurşunlara kurban gitti derim. Ölümün hukuku yoktur, hak aramanın hukuku vardır, kalleşçe masum insanları öldüreceklerine gelipte mecliste yandaşlarının haklarını arasalar ya, tabii ki alamadıkları hakları var sa, meclisten haklarını alamazlarsa, AİHM denen üst yargı mercileri var oralara müracaat etsinler, yok bunlar meşru yolları tercih etmeyip, suçu günahı olmayan kadın çocuk ne bulurlarsa hunharca katlediyorlar ve bunun adını da hak arama koyuyorlar, batsın sizin hakkınız da, hak arama yönteminiz de.
Beğen
Cevapla
-
çubuktan
14 yıl önce
Şikayet Et
KALEMİNE SAĞLIK HOCAM. Sayın diline kalemine sağlık. Gönlüne yüreğine sağlık. Hainler biraz daha dikkatli ve vicdanlı olsunlar. Hangi hukuk kimin hukuku.
Beğen
Cevapla
-
çubuktan
14 yıl önce
Şikayet Et
HUKUK, ÖLÜNÜN HUKUKU HA!. Hiç suçu olmayan insanlar kurşunlanırken akla gelmeyen hukuk, şimdi mi akla geliyor. Bu ülkede yaşayıp, bu ülkenin her türlü nimetinden istifade ettikleri halde, meclisin bütün nimetlerinden yararlanıp sonra da katillerden, zalimlerden yana tavır alanlara yazıklar olsun. Boşa dememişler "AĞLAMIYORSUN BARİ GÜLMEKTEN UTAN."
Beğen
Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle