Türkiye'yi Uludere'de boğmak…

  • GİRİŞ05.01.2012 09:30
  • GÜNCELLEME05.01.2012 09:30

    Eleştiri, tutarlı verilerle ikna edici gerekçeler temelinde bir karşı duruş ortaya koymakla anlam kazanır. Böyle olmadığı takdirde, sorumsuz itham derecesinde önemsizleşir, yapana da güveni azaltır. 

     Hakkaniyete uygunsuzluk durumunda iktidar sahibinin eleştirilmesi, aslında erdemli bir davranıştır. Ancak,  eleştiri; zamanın ve mekânın gerçekliği dikkate alınmadan, veriler (sebepler, olgular, sonuçlar) ayrıştırılmadan, sürekli tek tarafa vurmak suretiyle yapılırsa, bu ne hakkaniyete uyar, ne de eleştirinin ruhuna. Bir kaçış söz konusudur böylesi eleştiride. Sorumluluktan kaçış…  

   Genelkurmay’ın PKK terörüyle mücadele için bölgede operasyonlar yürüttüğü bir sırada, dezenformasyon ve bazı ihbarlar, fiilî durumlar sonucunda Şırnak’ın Uludere ilçesinde 35 vatandaşın öldürülmesi, hem ilgili kişiler hem de devlet açısından vahim bir durumdur. Bu insanların ölümü, hepimize büyük acı vermiştir. Hadisenin özel olarak soruşturulması gerekir, bunun yapılacağına inanıyoruz.

     Ama en az bu hadise kadar vahim olan bir başka durum da, bugün söz konusu olay vesilesiyle devletin 90 yıllık geçmişindeki yanlışlarını, birbiriyle bağlantıları olmadığı halde, tek tek sayarak,  devlet tarafından öldürülenlerin sayısının aslında çok daha fazla olduğunu söyleyerek, devlete vurmaktır. Mevcut konjonktürde bu davranış, Türkiye’yi Uludere’de boğmak isteyenlerin değirmenine su taşımak gibidir.

    Devlet nedir? Millet kimdir?

    Hangi devlettir bu ki her dönemde böylesine kötü işler yapmış?...

    Devletin yanlışlarını asla savunmuyoruz, ama farklı zamanlarda birbirine zıt uygulamaların failinin aynı devlet olarak gösterilmesinin doğru olmayacağını söylemeye çalışıyoruz. Kimdir devlet? Bir devirdeki siyasî iradenin kusuru bütün zamanlardaki devlete yüklenebilir mi?  Amaç, zaman ve mekânla sınırlı bir siyasî kararı ve uygulamayı eleştirmek mi, yoksa kurum olarak devleti hedef almak mı?

     Milletin gönenci,  millet olarak varlığını sürdürmesi, ancak devlet ile mümkündür.  Bazı düşünürler, tarihte devlet kuramamış toplulukları millet yerine koymamışlardır. Demek ki, millet, ancak devlet sayesinde millettir.  Yalnız bu, devletin her koşulda baş tacı edilmesini gerektirmez. Devlet adına çalışanların da hatası, hatta kimi durumlarda belirli amaca yönelik kasıtlı girişimleri olabilir.  Bütün bunları eleştirmek, düzeltilmesine yardımcı olmak da bir vatandaşlık görevidir. Ama hiçbir analitik (çözümlemeci) değerlendirme yükümlülüğüne girmeden, birbiriyle alâkasız konuları art arda sıralayarak devleti suçlamak, fikirsizliğin yanı sıra, bir sorumsuzluk örneğidir.

      Sözü edilen devlet eleştirisinin bugün kime faydası olacak? Kürtlere mi, dindarlara mı, Alevilere mi? Ermeniler üzerinden devlete vurmaksa, bunu zaten elbirliğiyle yapıyor başkaları. Şimdi bir de, Libya’yı ve Suriye’yi çağrıştıracak tarzda, “devlet halkını bombalıyor” şeklinde başlıklar atarak, bilinen çevreler için yeni bir cephe açmak, haber verme hakkının ötesine geçer, bir haksızlık olur. Önemli ve gerekli olan, devleti ve milleti barıştırmaktır, ayrıştırmak değil. Özellikle de Türkiye’nin çevresinde devlet-millet kavgasının tehlikeli bir seyir aldığı şu günlerde.

      Kaçağa gitmek… Kimin için?

      Evet, bu yaklaşım, sorumluluktan kaçıştır. Popülist bir söylemdir. Müşterisi eksik olmayabilir bu tür söylemlerin. Ne var ki, kaçak güreşmeye benzer böylesi vuruşlar. Farklı hadiseleri ve olguları aynı kefeye koymak, onları farklılıkları yönüyle birbiriyle karşılaştırıp ayrı yerlere koyma zahmetine katlanmamak... Asıl kaçağa gitmek belki de budur.

     Uludere’nin köylerinden Irak tarafına kaçağa giden çocukların bundan daha haklı gerekçeleri olabilir. Onları PKK veya başka birileri bu kaçağa yönlendirmiş olsa bile (böyle olduğunu bilmiyoruz), esasta, bir geçim derdidir bu insanları tehlikeli yollara düşüren… Kaçağa gitmeye mecbur eden… Bu, madalyonun bir yüzü.

      Diğer yandan, yasalara göre suçtur kaçakçılık. Ama bu nasıl bir suçtur ki, askerin, güvenlik güçlerinin bilgisi dâhilinde gerçekleşir. Köylüler söylüyor bunu. Askerin, karşı tarafta bir hareketlenme gözlemlendiğinde,  kendilerine kaçağa giden olup olmadığını sorduğunu belirtiyorlar. Eğer beri taraftan kaçağa gidenler yok ise, o hareketliliğin sınırın öte yakasındaki teröristlere ait olabileceği düşünülürmüş. Son Uludere olayında bu sorulmamış. Çünkü daha önceden, o günlerde yüzlerce teröristin Türkiye’ye gireceğine dair bir istihbarat alındığı belirtiliyor.

      Meselenin düğüm noktası da burası. Kimlerin, nasıl bir rolü var burada?  Hangi iç ve dış müdahaleler söz konusu olmuştur? Bir istihbarat sorunu, yanlış yönlendirme,  köylüleri yem olarak kullanma caniliği gibi olasılıklar üzerinde düşünmek gerekir.

       Olayın her yönüyle açıklığa kavuşturulması zaman alabilir. Ama Uludere olayında esas amacın ne olduğunu anlamak zor değil. Amaç, Türkiye’yi zayıf duruma düşürmektir.  Bununla ilgili üç somut hedef şöyle ifade edilebilir:

      1. Kürtleri ayrıştırma çabası….”Devlet Kürtleri bombalıyor” diyerek,  ulusal ve uluslararası düzeyde propaganda yapıp hem içeride (Kürtler ve Türkler arasında) karşılıklı güven duygusunu zedelemek hem de uluslararası kamuoyunun  Türkiye’ye bakışını olumsuza çevirmek.

     2. Son seçimde halkın yüzde 50 desteğini almış bulunan AK Parti hükümetini yıpratarak, yeni bir anayasa yapımı da dâhil olmak üzere, ülkede devlet ve millet kaynaşması yolunda atılabilecek adımları sekteye uğratmak. Bunun sonucunda siyasî ve ekonomik istikrarın da bozulmasını sağlamak.

     3. Türkiye’de askerin normalleşmekte olan yeni imajına zarar vermek. Bombalamanın fiilen Genelkurmay’ın planı ve emriyle yapılması, bunun için yeterli bir gerekçedir.

    Görev hükümette

    Yukarıdaki hedeflerin kısa vadede muhatabı hükümet olabilir, ama uzun vadede asıl hedef, devleti ve milletiyle birlikte Türkiye’dir. Şimdi vakit geçirmeden girişimde bulunma görevi hükümettedir. Öncelikle iki husus önemlidir. Bir yandan olayın sorumlularına yönelik idarî ve adlî soruşturma ciddî biçimde yürütülürken, bir yandan da kamuoyunu tatmin edecek bilgi ve açıklamanın gelmesi şart. Başbakanın sözünü ettiği dört saatlik kayıttaki bilgilerin, teknik kısımlar dışında, toplumla paylaşılması faydalı olur. Aksi halde, devlet aleyhinde birikmiş ithamlar devam eder. Bu da yukarıda dile getirdiğimiz hedefler için yenir bir fırsat anlamına gelir. 

     Türkiye’yi Uludere’de boğmak isteyenler vardır.  Orada 35 genç insanın bombalara mı,  yoksa başka planlara mı kurban gittiği konusunda akıllar karışıktır.  Zihinleri daha da bulandırmak için bölge dışından gelen birkaç kışkırtıcının, Gülyazı köyünde cenaze sahiplerine başsağlığı ziyaretinde bulunan Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’a saldırısı ve köylülerin buna tepkisi, aslında, akıl karışıklığını giderici bir örnek (veri) sayılabilir.

       Kaymakam Yavuz, devleti temsil ediyor

      O yörede doğup büyümüş biri olarak, Kaymakam Yavuz, hem bölge için hem de devlet için çok faydalı hizmetler yapabilecek bir kişidir. Köylülerle iyi bir iletişim kurmuştur. Cenaze sahipleri de kaymakamı, kendi deyişiyle, “büyüklük gösterip bağırlarına basmışlardır”. 

     Kaymakamın şu sözleri, ona yapılan saldırıyı kimlerin, hangi amaçla planladığını anlamamız için yeterlidir:

    “Bizim kim olduğumuzu çok iyi biliyorlar. Uludere'ye 20 milyon liralık hizmet gelmiştir. Uludere halkını ve çocuklarını kendim gibi görmüşüm. Çünkü ben Muşluyum. Muş'un köylerinde okumuşum. 4 kilometre yolu yürümenin ne demek olduğunu çok iyi bilen bir insanım. Buna katlanmasınlar diye her köye bir öğretmen lojmanı yaptık. 'Öğretmenlerimiz bizim gençlerimize sahip çıksın, orada kalsın' diye. … mobilyasına varana kadar biz temin ediyoruz. Çok şükür şu anda öğretmenlerimiz oraya yerleşmeye başladı.”

     Bu sözlere ilave yorum getirmeye gerek duymuyoruz. Kaymakam Naif Yavuz, Uludere’de ve köylerinde devleti temsil ediyor. Demek ki devletin böyle bir yüzü de var bugün.

     Ama öte yandan, Uludere’de devleti, Türkiye’yi boğmak isteyenler olduğunu görüyoruz. Bunların bir ayağı içeride, bir ayağı dışarıdadır. Kimini tehditle, kimini ikna ile kendi amaçlarına hizmet ettirirler. Dış odaklar da etkilidir. Uludere’de Türkiye’yi boğmak isteyenlerin hesabı başkadır. Onlara âlet olmayalım.

İbrahim S.Canbolat  / Haber 7
icanbol@hotmail.com

Twitter.com/icanbol

Yorumlar17

  • mehmet nacar 13 yıl önce Şikayet Et
    KİMİN İŞİNE YARADI?. Son dönemlerde yaşadığımız bu en acı veren hadiseye yapılmış en kapsamlı,en başarılı ve ufuk açıcı bir yorum.Yazarı tebrik ediyorum.Devletin çok başarılı bir şekilde devam ettirdiği terörle mücadeleyi baltalamak,ülkenin içinde bulunduğu huzur ortamını bozmak isteyen dış güçlerin ve onların maşası durumundaki terör örgütünün bir oyunudur.Bu olayı daha iyi anlamak için sonuçtan kimlerin faydalanmaya çalıştığına bakmak gerekir.Terör örgütü ve onların içteki destekçileri bundan nemalanmaya çalıştıklarına göre bu işte parmakları olduğu belli.Ama boşuna heveslenmesinler.Güneş balçıkla sıvanmaz.Herkes kendi kazdığı kuyuya düşecektir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • bgungor 13 yıl önce Şikayet Et
    devletin ayıbı. devlet gayri meşru işler yapanları cazalandırır ,Emsal teşkil eder .Yarın terörüst aileleride tazminat isterse şaşmayın
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • erhan ay 13 yıl önce Şikayet Et
    uluderede öldürülenler arasinda terör örgütü mesublarida var. sosyal aglarda dolasan resimlerde uludrede öldürülenler bircogu o bölgede pkk ya lojistik destek sagliyorlar dagdakiörgüt mensuplari ile kordineli calisiyorlar yani onlarda bölücü örgüt mensuplari bölgedeki teröristlerden gelen talimatlari emirleri uyguluyorlar
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • İsmetlim 13 yıl önce Şikayet Et
    Kararlı ve azimli bir devlet. Son günlerde Uludere'de yaşananlar,çok değişik senaryolarla gündemi işgal ediyor.Belli ki Türkiye'nin teröristlerle yapılan mücadeledeki başarısına gölge düşürülmek isteniyor.Bu gün hükümetin şahsında Devlet aleyhinde suçlamalarda bulunanlar şunu iyi bilmeliler ki,bu günkü Devlet çok daha donanımlı ve hassas dengeleri gözeten,kılı kırk yararcasına meseleyi çözme iradesini ortaya koyan kararlı ve azimli bir Devlet.Bu salvolar,iftiralar,farklı mecralara kaydırma çabaları eskiden olsa pirim yapardı belki.Ama şimdi akıl süzgecinden geçirilerek meselenin çok yönlü analizinin yapılıp toplumun bilgilendirilmesi için kaleme alınmış bu yazı gibi düşünce yapılanmasına sahip Türkiye var.Vatandaşlık sorumluluğuyla Devlet kavramı arasındaki ilintiyi Devlet-Millet sorgulamasıyla izah eden yazı,herkese nerede hareket edip nerede durması gerektiğini de hatırlatıyor.Her sistemde böyle sigorta görevi üstlenecek düşünce yapılanmasına bunun için ihtiyaç var işte.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • ocanbolat 13 yıl önce Şikayet Et
    Her şey araştırılmalı. Ertan KORKMAZ'ın da dediği gibi sayın Devlet BAHÇELİ baştan sona kadar haklı orda ölen vatandaşların ne taşıdığı iyice araştırılmalıdır ve de sonuna kadar askere güvenilmelidir.bu durumdan en çok faydalanan da tabiki bdp'dir bu pkk uzantısı partinin kışkırtmalarına halkımız kanmamalıdır
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat